Ekonomi Soyut değil somut değer

Soyut değil somut değer

31.12.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hayatta bazı kelimeler var ki sözlükteki karşılıkları onları anlatmaya yetmez. Sizi alıp çok çok uzaklara götüren, hayaller kurduran kelimelerdir bunlar. Aşk gibi, sevgi gibi, özlem ve kıskançlık gibi. Romanlara konu olan bu kelimelerin ortak yanı soyut olmalarıdır. Kişiden kişiye değişirler. Herkesin aşkı, sevgisi çok özel, özlemi çok farklıdır. Şiddetleri ve değerleri de... Soyut kavramların değerini ölçmek imkansızdır.

Soyut değil somut değer

Bankacılık ya da finans sektörü ülkemizde neden çok başarılı. Çünkü, değer belirleme konusunda basit bir kural var; fiyatı arz ve talep belirler. Alıcı ve satıcı fiyatta anlaşamazsa işlem olmaz, ticaret yürümez. Herkes karşısındakinin güvenirliğine göre risk primini belirler. Banka güvendiği kişiye krediyi daha düşük faizle verir.

Haberin Devamı

İşadamı güvenmediği kişiye malı daha pahalı satar. Aracı kurum teminatı güçlendirmek için ‘margin call’ (marj tamamlama talebi) ister.

Kurumsal yönetim

Gelmek istediğim nokta çok açık. Ülkeyi yönetirken elbette tüm tarafları bir çıkar ilişkisi etrafında toplamak bir başarı. Ama yine başarının devamlılığı için soyut değerler değil somut kavramlar üzerinde ilerlemek gerekir. Bu somut kavramların dünyaca kabul görmüş hak, hukuk ve demokratik değerleri taşıması gerekir. İşte biz bu değerlere kurumsal yönetim değerleri diyoruz. Şeffaflık, doğruluk, hesap verebilirlik.

Şeffaflığın olmadığı bir ülkede hukuk işlemez. O zaman da kimse Türkiye ile iş yapmaz. Siz siyasi ya da ekonomik partnerlerinizi sürekli pozisyon değiştirerek tedirgin ederseniz, risk priminiz artar faiz de kur da yükselir. Türkiye her kurumuyla uluslararası değerlerde iş yapacak şeffaflığa ulaşmalıdır. Bunun somut yolu da kurumsal yönetimdir.

Haberin Devamı

Uzun vadeli alım...

Üç haftadır söylediklerimizi tekrar anımsayalım: Kur 2.20’ye, faiz çift haneye gelecek, BİST 60 bin olacak demiştik, geliverdik. Bundan sonrası aşırı satım olacak. Peki kriz mi gelecek; hayır. Yani uzun vadeli alım için uygun seviyeler. Türkiye kriz yaşamaması gereken bir ülke.

Peki çözüm? Çözüm ben değil biz demekten, şeffaf, açık, hesap verir olmaktan geçiyor. George Friedman’ın ‘Gelecek Yıl 100 Yıl’ kitabındaki gibi ülkeler üçe ayrılır: ABD genç, dinamik, öğrenmeyi seven ve sürekli hatalarından ders alarak gelişen bir model. Önü açık ve başarıya koşuyor. Avrupa donuk, durgun. “Biz ne yaptıysak doğrudur, hiçbir şey için savaşmaya değmez” dediği için durağanlığa mahkum.

Ve gelişen ülkeler... Kabile gibi yaşarlar. Sürekli kavga ederler. Ya beyaz ya siyah vardır. Sürekli zaman kaybederler. İşte Friedman’ın düşünce kuruluşu Stratfor’un bu sıralamasında nerede olacağız karar vermeliyiz. Ve o kuruluşun 2014’ün dünyayı etkileyecek önemli başlıkları sıralamasındaki ilk 4 maddeden biri; Türkiye ve Hindistan’daki iç karışıklıklar...

Dileğimiz o ki, kısa zamanda yapılacak seçimlerle kararını verecek olan Türkiye, çok daha iyi günlere koşacak.