Ekonomi "Türkiye aşırı milliyetçi'

"Türkiye aşırı milliyetçi'

01.10.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ünlü modacı Hüseyin Çağlayan Türkiye’yi yabancılara yabancı bir ülke olarak tanımlıyor

Türkiye aşırı milliyetçi




Geçen hafta Londra Moda Haftası’na damgasını vuran ünlü modacı Hüseyin Çağlayan’la moda ve Türkiye üzerine söyleştik:
n Hüseyin Çağlayan giymek için çok mu zengin olmak gerekiyor?
Hayır, hiç değil. Tabi kaşmir bir paltoysa sözkonusu olan pahalı olması normal. 40 paunda tişört ya da 150 paunda pantolon alabilirsiniz benim koleksiyonumdan. Öte yandan 1000 paunta da elbise var. Ama aldığınız şeye dikkatli bakın tasarımıyla, kullanılan kumaşla doğru orantılı olmalı ödenen para.
Hüseyin Çağlayan kadını nasıl bir kadın?
Valla bilmiyorum... Ama beni kendi tarzı olan kadınlar heyecanlandırıyor, öyle baştan aşağı dizaynır elbisesi giymeyen kadınlar. Mesela ikinci el bir kot pantolonla çok özel tasarımlı bir bluz giyebilen kadın. Ve bence modayla çok da ilgisi olması gerekmiyor kadının.
Daha önceki kreasyonlarında Doğu yansımaları vardı. Bu devam etmiyor, vaz mı geçtin?
Her insan belirli aşamalarda bir şeylerden etkilenir. Doğu’dan gelen bir ilham varsa bunu işlerim. Beni etkileyen durumlarda sınırım yok.
Türkiye buradan nasıl gözüküyor?
Kültürel açıdan çok zengin. Yalnız Türkiye çok milliyetçi görünüyor. İnsanlar fazla karışmadığı için yani pek yabancı yaşamadığı için belki bana milliyetçi geliyor. Ama yine de anlayabileceğim bir durum bu, yabancılara yabancılar çünkü. Ya aşırı bir misafirperverlik var ya da bir milliyetçilik, tutuculuk var. Çözmek zor aslında. Bence hoş değil bu, bunu aşmak lazım.
Türkiye’den bir teklif gelse bizim markamızın dizaynırı ol diye, kabul eder misin?
Kabul etmem. Çünkü Newyork’ta Tse için çalışıyorum. Her ay oraya gidiyorum bu beni çok yoruyor. Başkası için koleksiyon hazırladığımda da herkes biliyor benim hazırladığımı. Başkasına yapıyor olsam da, parayı onlar verse de kendi özel kreasyonum gibi görüyorum ve çok enerjimi alıyor. Çünkü doğru dürüst yapmak istiyorum. Seyahat etmeyi, zaman farkını sevmiyorum.
Bir Türk markası olması mı rahatsız eder seni?
Hayır, sorun değil ama yine de öyle birşey olabileceğini zannetmiyorum. Türkiye’ye gitmek de zor yakın olsa da.

Süpürgeli modacı

İki yıldır İngiltere’de "Yılın Modacısı" unvanını alan Hüseyin Çağlayan’ı Türkiye 1998’deki İpekyolu ve 2000 Şubat’ındaki Göç koleksiyonuyla tanıdı. Hani şu sehpanın etek olduğu defile... Hüseyin Çağlayan bu kez de Ventrology ile gündemde. Otuz yaşındaki genç modacıyla Londra Moda Haftası’ndaki İTKİB’in sponsorluğundaki şovundan sonra Endell Street’teki atölyesinde buluştuk. Randevumuz sabah 11’deydi. Öyle yoğun bir geceden sonra vakit erken sayılabilirdi. Gittiğimizde O’nu uykulu bir halde yerleri süpürürken bulduk, şaşırdık. Açıklaması basitti: "Her taraf çöp içinde kalmış..." zaten henüz kahvaltı da etmemiş, "Çıkalım, kahve içelim" dedi. Poetry Cafe’ye gittik. Hüseyin Çağlayan’ın tavrında doğal bir rahatlık var. Ama bu sulusepken bir samimiyet değil. O çok yalın, çok sakin. . Londra’da yaşamaya devam etmeyi planlıyor. Türkiye’yi ise hiç düşünmüyor. "Orası benim yaptığım işlerin yeri değil" diyor. "Londra sanatsal açıdan kültür zengini, Türkiye ise gelenek - görenek olarak zengin" diye düşünüyor.

Moda çok gıcık birşey

Modayı tanımlar mısın, sanki sevmiyorsun modayı..
Çok gıcık bir şey moda. Modaya ilgi duyduğum için yapmıyorum bu işi. Benim için fikirler önemli. Ve fikirlerin bedenle olan ilişkisi. Bu anlamda moda değil de dans kareografisi de yapabilirdim ama normal hayat şekliyle de bağlantılı olması lazım yaptığım işin. Dansta günlük hayatın dışına çıkıyorsunuz.
Peki sen nasıl seçtin modayı?
Mimar olmak istiyordum. Okullara başvurmuştum. Ama sonra insan bedenine daha yakın olmak istediğimi farkettim. Giysiler ilgimi çekiyordu. Aldığım eğitimle kendimi sektörde buldum.