EnAmerikalı yatırımcıların Ankara'daki hamisi

Amerikalı yatırımcıların Ankara'daki hamisi

04.04.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ankara'da bir Amerikan ofisi var, kısa adı OPIC. Banka gibi çalışıyor. Kafkaslar ve Ortadoğu'da yatırıma niyeti olan bütün ABD'liler, önce ona uğruyorlar. Şimdiye kadar 1 milyar dolarlık fon sağlamış,1 milyar dolarlık da risk üstlenmiş. Kredi veya risk sigortası sağladığı kuruluşlar arasında BTC, Ford Otosan, Rıtz Carlton Hotel de bulunuyor. Soros'a bile risk sigortası yapmış. OPIC Direktörü Peter Ballınger, "Firmalarınız şeffaf olsaydı, şimdiye kadar daha fazla Türk - ABD ortaklığı gerçekleşirdi" diyor

Amerikalı yatırımcıların Ankaradaki hamisi





İster enerji santrali kursun, ister boru hattı, ister otel açsın, isterse de fitness kulübü... Türkiye'de yatırım yapan ABD'li girişimcilerin, eğer Ankara'da bir yatırımları söz konusu ise kolları sıvamadan önce uğramadan geçemedikleri bir adresleri var: Overseas Private Investment Corporation, kısa adıyla OPİC.
ABD'ye bağlı resmi bir ajans olan OPIC, Amerikalı girişimcilere yatırım yapmak istedikleri ülkelerde politik güvence veriyor, gerektiğinde finansman sağlıyor. Yatırımcının, politik risklerden doğacak tüm zararını karşılamayı göze alıyor. OPIC'ten sadece ABD'li yatırımcılar hizmet alabiliyor. Ajans, ticari faaliyetten doğabilecek riskleri üzerine almıyor. Ama, terör, devrim, siyasi karışıklık, rejim değişimi gibi riskler, garanti kapsamında tutuluyor.

Banka gibi çalışıyor
OPIC'in Ortadoğu, Kafkasya ve Türkiye'yi içine alan bölgedeki temsilciliği 5 yıldır Ankara'da. Türkiye'ye gelen, Irak'ta iş yapmak isteyen, Afganistan'da ihaleye katılmak isteyen her ABD'li yatırımcı şirket, ölçeği ne olursa olsun önce Ankara'daki OPIC merkezini ziyaret ediyor.
OPIC'in bölge Direktörü Peter Ballinger, Türkiye'de beş yıldan bu yana 1 milyar doları finansman olmak üzere, toplam 2 milyar dolarlık kredi ve garanti desteği sağladıklarını söylüyor.
OPIC'in finansman ve kredi hizmeti verdiği şirketler arasında kimler yok ki? Örneğin, Ritz Carlton Hotel, Türkiye'de yatırım yapmadan önce OPIC'ten politik sigorta hizmeti ve 55 milyon dolar finansman aldı. Intergen, Aliağa'da Enka ile ortaklaşa kurduğu enerji santrali için OPIC'ten 300 milyon dolar finansman sağladı. Doğa Enerji, Trakya Elektrik gibi, Türkiye'deki neredeyse bütün Amerikan ortaklı enerji yatırımlarına kredi veya risk sigortası desteği sağladı.
OPIC, Türkiye'de çeşitli yatırımlar yapan uluslararası para spekülatörü George Soros'a ait olan Soros Fonu'na da şimdiye kadar 200 milyon dolarlık politik sigorta ve finansman hizmeti verdi. Bakü - Ceyhan - Tiflis Boru Hattı 100 milyon dolar kredi aldı. OPİC'ten kredi alan kuruluşlar arasında Ford Otosan da var.

'Türkiye riskli değil'
OPIC Bölge Direktörü Peter Ballinger, ABD'nin Türkiye'yi riskli bir ülke olarak görmediğini belirtiyor; "Türkiye ne siyasi ne de ekonomik olarak riskli bir ülke olduğunu düşünüyoruz. Bize gelen ABD'li şirketlere, Türkiye'de rahatça yatırım yapabilmeleri için tüm imkânlarımızı seferber ediyoruz. Irak savaşı sırasında bile gerek finansman gerekse sigorta hizmetlerine herhangi bir kısıtlama getirmedik" diyor.
Türkiye'nin yabancı yatırım çekme konusunda son derece rekabetçi bir ülke olduğunu belirten Ballinger'e göre Türkiye'nin elinde önemli kozlar var. Gelişmekte olan pazarlara yakın konumu en önemli avantaj. Ballinger, "Ekonominin giderek istikrara kavuştuğunu görüyoruz, yapısal reformların etkileri ve iyimser tablonun kalıcı olduğuna inanıyoruz" diyor. Bununla birlikte Türkiye'nin, yılda bir milyar doları bile bulmayan yabancı sermaye yatırımını hak etmediğini savunuyor.

'Şeffaf olsaydınız, birçok şirketiniz ortak bulurdu'
OPIC'in Türkiye'deki hedefi, ABD'li küçük yatırımcıları çekebilmek. Ballinger, Türkiye'nin, bu bölgede iş yapmayı Amerikalılar'dan daha iyi bildikleri için ABD'li şirketler tarafından ortak olarak tercih edildiğini belirtiyor. Ballinger'a göre, Türkiye'nin en önemli açmazı, özellikle küçük ve orta boy aile şirketlerin 'global bir iş yapma' kültürüne sahip olmamaları. Şöyle diyor:
"Türkiye'nin asıl gücü KOBİ'lerinde. Ama bu işletmelerin, firmaların şeffaf olmadığını, kendilerini sakladıklarını görüyoruz. Yabancı bir şirketle ortaklık ya da birleşme için masaya oturuyorlar. Fakat değerlerini, bilançolarını doğru göstermiyorlar. Durum ortaya çıkınca da taraflar kısa bir süre içinde masadan kalkıyor." Ballinger, bu tip anlaşmazlıklara bizzat şahit olduğunu belirtiyor. Ona göre Türk KOBİ'lerinin global olabilmesi için öncelikle şeffaflaşması gerekiyor.




BUSINESS
















EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler