En Fakir şirketlerin zengin patronları 'etik'ten söz edemez

Fakir şirketlerin zengin patronları 'etik'ten söz edemez

28.03.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Halka açık olmayan şirketlerin kimileri fakir ama sahipleri zengin . Bu nedenle bankalar kredi verirken, şirket sahibinin şahsi kefaletini veya mallarının teminat gösterilmesini istiyor. Çünkü şirketlerin içi, etik değerleri umursamayan kişilerce boşaltılıyor

Fakir şirketlerin zengin patronları etikten söz edemez





Türkiye'de "kapitalist sistemin" bir slogandan ibaret olmadığı, bu sistemin kendi içinde etik değerlere dayalı olarak işlediği anlaşılmaya başlıyor.
SPK, geçen yaz halka açık şirketleri gönüllü olarak "iyi yönetişim kurallarına uymaya" davet etti. SPK, halka açık şirketler için "iyi yönetişim" endeksi düzenleneceğini, uymayan şirketlerden açıklama isteneceğini açıkladı. Türkiye'de halka açık şirketler dışında da iyi yönetişim çok önemli. Halka açık olmayan şirketlerin çoğunun fakir şirketler olduğu ama sahiplerinin zengin olarak tanındığı biliniyor.
Bu nedenle bizde bankalar bir şirkete kredi verirken, şirket sahibinin şahsi kefaletini veya şahsi mallarının teminat gösterilmesini istiyor. Çünkü şirketlerin içi, etik değerleri umursamayan kişilerce boşaltılıyor, şirketin varlığı patrona aktarılıyor.
Türkiye'de batan şirketin patronu eskisinden parlak yaşam sürüyor. Bu yapı halka açılmadan sonra yavaş yavaş düzelmeye başladı ise de tamamen ortadan kalkmadı.
Halka açık şirketlerin yönetimine hakim olan bazı aileler şirketten aileye kaynak aktarımını sürdürmeye devam etti.
Hissedarlar cezalandırıcı tedbir alma şansına sahip olmadıklarından değişim şirket yönetimine hakim olanların insafına kaldı.
Değişim demek şirketlerde etik değerlere önem verilmesi demek. İyi iletişim demek, şirket yönetimine hakim olanların etik ilkelere özen göstererek şeffaf ve azınlık haklarına saygılı bilançolar düzenlemesi demek. Fakir şirket zengin patron uygulamasına son vermesi demek.
Geçen hafta Vatan gazetesindeki köşesinde Metin Münir bu konuda çok ilginç bir araştırmadan söz etti.
Metin Münir'in bu yazısını sayın okuyucularıma aktarmak istiyorum. Diyor ki, Türkiye'de hangi büyük şirketlerin yasaları ve küçük hissedarların haklarını çiğnediği ve genellikle finansal haytalık yaptığı yaygın olarak biliniyor.
Ama işleri düzgün olanları kim biliyor? İşleri düzgün olan şirketler iyi yönetişim uygulayan şirketlerdir. Bu şirketlerin hesapları şeffaftır. Yönetim kurullarında bağımsız ehil kişiler vardır. Yöneticiler şirket sahiplerinin değil şirketin çıkarını gözetir. Şirketin çıkarları ile toplumun çıkarları arasında bir denge vardır.
Bu arada İstanbul'da faaliyet gösteren HC adlı bir "butik" yatırım şirketi, büyük bir boşluğu doldurarak bir iyi yönetişim lig tablosu hazırladı. HC sektör analistlerine soru formu yollayarak en iyi yönetişim uygulayan şirketleri ortaya çıkardı.
İlk 10'a sırasıyla şu şirketler girdi: Anadolu Efes, Akbank, Erdemir, Doğan Yayın Holding, Koç Holding, TEB, Ford Otomotiv, Hürriyet, İş Bankası, Garanti Bankası.
Hiçbir iyiliğin karşılıksız kalmadığı kuralı iyi yönetişimde de çalışıyor.
HC'nin yaptığı hesaba göre listenin tepesinde bulunan şirketlerin hisseleri listenin altında bulunan şirketlerin hisselerine kıyasla son üç yıl içerisinde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda çok daha kıymetlendi. İMKB 100 endeksi ortalamasının yüzde 68 üzerinde değer kazandılar.
Yabancılar da iyi yönetişim uygulayan şirketlerden daha çok hisse satın alıyorlar.
HC'nin iyi yönetişim lig listesindeki şirketler, sırasıyla aşağıya doğru, şunlardır:
Arçelik, Doğan Holding, Petrol Ofisi, Tüpraş, Beko, Aksigorta, Finansbank, Turkcell, Dışbank, Çimsa, Tofaş Fabrika, Akçansa, Migros, Şişecam, Sabancı Holding, Trakya Cam, Enka İnşaat, Galatasaray, Aygaz, Yapı Kredi Bankası, Adana Çimento, Alarko Holding, Vestel, Çarşı. Sayın okuyucularım, Metin Münir'in yazısında değindiği konular artık Türkiye'nin gündeminde. Şirketler giderek "Etik de ne imiş ki?" diyemeyecek. Etik değerlere saygılı şirketler öne çıkarken diğerleri arkalarda kalacak.



BUSINESS