En 'Yılın en başarılı işadamları' 'Yılın en başarılı bankacıları' (... Artık ortalıkta görünmüyorlar. Ne oldu?)

'Yılın en başarılı işadamları' 'Yılın en başarılı bankacıları' (... Artık ortalıkta görünmüyorlar. Ne oldu?)

14.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

1985 - 1995 arası, 'El kesesinden hovardalık' dönemiydi. Sanal başarılarla kamuoyu uyutuldu. Her gün 'Yılın en başarılı işadamı, bankacısı' seçilir oldu. O güzel ve tatlı günler geçince 'Fes düştü, kelin perçemi göründü'. Şimdi o en başarılı iş adamları ortalıkta görünmüyor

Yılın en başarılı işadamları Yılın en başarılı bankacıları (... Artık ortalıkta görünmüyorlar. Ne oldu)



Yılın en başarılı işadamları Yılın en başarılı bankacıları (... Artık ortalıkta görünmüyorlar. Ne oldu)


Ekonominin parlak döneminde yerli ve yabancı medya ve kuruluşlar "Allah'ın günü" yılın en başarılı işadamlarını ve yılın en başarılı bankacılarını seçiyordu. Bunların çoğunun bankası ve işi battı. Yılın işadamları ve bankacıları ortalıkta yok.
1985 - 1995 döneminde Türkiye'de "el kesesinden hovardalık dönemi" yaşandı.
Bu dönemde "sanal" başarılar ile kamuoyu uyutuldu... Bu dönemde şirketler patladı... Bankalar patladı... Şöhretler patladı...
Bu dönemde Türk kamuoyu "çok çok parlak genç yöneticiler" ile, "çok çok parlak genç bankacılar" ile ve "çok çok parlak işadamları" ile tanıştı.
Bu "hovardalık döneminde", kimse hesap kitap yapmadığı için, şirketler ve özellikle bankalar halk ile ilişkiler ve reklam firmalarına bolca para akıtıyordu. Bu harcamalar şirketlerden çok yöneticilerin ve işadamlarının tanıtımı için yapılıyordu.
İşin ilginç yanı, harcamayı yapanlar bir süre sonra "kendilerini tutamadı". Halk ile ilişkiler ve reklam harcamalarını yurtdışında da yapmaya başladı. Yabancı medya kuruluşları dış pazarlarda iş ilişkisi olmayan şirketler ile ilgili reklamlar yayımlamaya başladı.

Övme yarışı başlamıştı
Hatırlayınız... CNN'de bile Türk şirketlerinin ve bankalarının, (hatta kamu bankalarının) reklamları yayımlandı.
Bankaların ve şirketlerin bu reklam harcamaları medya kuruluşlarının "iştahını kabarttı". Medya kuruluşları daha fazla reklam alma bekleyişinde reklam veren şirketleri, bankaları, bunların yöneticilerini, bankacıları ve şirket sahiplerini "övme ve yüceltme yarışına girdi".
Gelişmeler o kadarla kalmadı. Türkiye'deki meslek kuruluşları "yılın en başarılı yöneticisi, bankacısı, işadamı" olarak bu "parlatılan" isimlere plaket vermeye başladı. Derken efendim, yurtdışından da benzer haberler gelir oldu. Londra'da, New York'ta bankacılara, yöneticilere, işadamlarına "Dünyanın en başarılı bankacısı, en başarılı yöneticisi ve işadamı" olarak ödüller verildi.
Bütün bunlar olurken şirketlerin yöneticileri ve sahipleri sadece "ün'lenmiyor, aynı zamanda un'lanıyordu". Açık anlatımıyla, sadece isim yapmıyor, bolca da para yapıyordu.

Tatlı günler geçti
Yılın yöneticisinin, yılın bankacısının, yılın işadamının "milyon dolarlar ile ölçülen" gelirlere sahip olması normal görülmeye başladı... Bunların gelirleri ABD'de yılda milyar dolar geliri olan Ford, IBM gibi kuruluşlarının başkanlarının geliriyle mukayese edilmeye, işadamlarının geliri ise, Fortune dergisinin dünyanın en zengin işadamları sıralamasında açıklanan rakamlarla değerlendirilmeye başlandı.
Derken efendim o "güzel ve tatlı günler" geçti. "Fes düştü. Kelin perçemi görüldü". Neyin ne olduğu ortaya çıktı.
Yılın bankacılarının bankaları patır patır battı.
Yılın işadamlarının, yılın yöneticilerinin şirketleri sapır sapır döküldü.
Gelişen ve değişen şartlarda bankalar battı, şirketler silindi ama, yılın bankacıları, işadamları ve yöneticileri sadece "ün'lerinden oldu..." ..."Un'ları azalmadı..." Eski "ün'lerini" kaybettiler ama ortalıkta gene de "saygın(!)" bir şekilde dolanıyorlar. Çünkü bu ülkede paraya saygı gösterilir... Onların da "paraları" var...
Bir zamanların "yılın bankacıları", başlarında bulundukları bankaları batırdıktan sonra başka bankalarda veya kendi bankalarında "ünlerini devam ettirmek şansını yakaladılar"... Kimse onların, ün yakalarken batırdıkları bankaları hatırlamıyor... Çünkü onlar günümüzde de "yılın bankacısı"(!)...
Ben genç gazeteci arkadaşlarıma ikide bir rica ederim... "Ne olur, 1985 - 1995 dönemindeki arşivi tarayınız... O yıllarda yılın bankacısı, yöneticisi ve işadamı seçilen isimlerin ve onların bankaları ile şirketlerinin listesini yapınız... Sonra bu kişilerin, bu bankaların, bu şirketlerin bugünkü durumunu sorgulayınız..." derim.
Bugüne kadar ricamı kabul eden olmadı... Belki onlar da haklı... Acaba böyle bir liste çıkarsalar hangi medya kuruluşu bunu yayımlar?..
Bu ülkede suçlu ancak güçsüz ise, suçlu ceza görmüş ve perişan olmuş ise ondan söz edilebilir. Ama suçlu güçlü ise ve hele hele parası var ise, onun ismi bile anılamaz. Tam aksine, suçu yok sayılır. Parası ölçüsünde "itibar" görür...

Olan biten görülemedi mi?
Diyelim ki "kamuoyu" duyarsız, halk cahil... İyi de acaba bankacılık camiası, iş âlemi bu gelişmeleri iş ahlâkı/etik bakımından nasıl değerlendiriyor?
Acaba iş âlemi ve bankacılık camiası olan biteni göremiyor mu? Kimlerin hangi bankaları ve hangi şirketleri batırdığını, bankaların ve şirketlerin batmasına ve yıllardır hiçbir iş yapmamalarına rağmen nasıl bir harcama düzeni içinde olduklarını göremiyor mu?
Bankaları ve şiketleri batırmalarına rağmen bazı bankacılar, bazı yöneticiler, bazı işadamları zenginleşmiş ise, varlıkları "harca harca bitmiyor" ölçüsünde ise, bu paralar onların batırdıkları bankalardan ve şirketlerden aldıkları paralar değildir. Batan bankalar ve şirketler için halkın ödediği paralardır.
Onlar halkın paralarını halkın gözünün içine baka baka harcamayı sürdürmektedir.
Yaşasın yılın bankacıları, yılın işadamları ve yılın yöneticileri...


BUSINESS