Bir kulüp başkanının sinirini bozan, hakkını yiyen hakeme sitem etmesini anlarım...
Yüzüne veya arkasından kişilik yaralayan sözler etmesini, hatta küfretmesini bile -kınarım/ayıplarım/kızarım- ama yine anlarım!
Kontrolünü kaybetmiş insan, başkan da olsa insan sonuçta.
Etten kemikten.
Çıldırıp saçmalayabilir, “cezasını alınca aklı başına gelir” diye düşünürüm.
Ama Balıkesirspor Başkanı Tuna Aktürk gibi sinsi ve şeytani ihbarlarla “itibar katliamına” girişip hakemden intikam almaya çalışanları, ne ben anlarım ne de toplum vicdanı kabul eder.
Gençlerbirliği’ne yenildiği maçtan sonra Başkan Aktürk’ün tavrını beğenmediği Hakem Tolga Özkalfa için “alkol muayenesi” istemesi ne menem bir iştir ki, “ihbarcılık müessesesi”nin feriştahı “gizli tanıklar”dan “fitne fücur” komşulara kadar herkesi uzak ara geçmiştir.
Ne olmuş?..
Hakem başkanın uzattığı eli sıkmamış, itmiş.
Kasti ve haddi aşan davranışlar/söylemler/eylemler içindeki kulüp yöneticilerine alkol veya uyuşturucu ihbarı mı yapıyor insanlar?
Ben dua ediyorum, “hakem uzattığım elimi itti” diyen Tuna Aktürk, “alkollü” iftirası yerine “elimi uzattığımda saatimi çaldı” demeyi akıl etmedi!
Maksadı Özkalfa’yı rezil etmek değil mi?..
“Alkollü” yerine “hırsız” da diyebilirdi.
Hiç yakışmadı.
İnsaf ve Allah korkusu olmayınca ve sahte ihbardan utanmayınca senelerdir Balıkasirspor’u başarıyla yöneten bir başkan hem kendisini hem de camiasını sportmenlikle rezillik arasındaki o eşikten zıplatıverdi işte.
Bunun hakeme küfür, bela, hatta saldırıda olduğu gibi “sinir krizi” ile izahı da yok...
“Çıldırdım yaptım” diyemezsiniz.
Düşünüp taşınıp, elini taşın altına koymaktan tırsıp, taammüden kişilik katliamı resmen.
Kirli intikam.
Liverpool sadece Bilic’e mi kariyer?
Liverpool’a deplasmanda sahayı dar eden Kartal’ı kırpıp/zayıflatıp tuhaf savunmaya, anlaşılmayan orta sahaya, duvara çarpıp dönen forvete mahkum eder, Eskişehirspor’a yenilerek şampiyonluk ışığını kısarsan, adın Slaven Bilic değil Mourinho olsa eleştirilirsin...
Gücenmeyeceksin.
Sorarlar adama... Ve soruyorlar zaten:
Sivok’u neden ıskarta yaptın?
Gökhan Töre’yi neden yedek beklettin?
Atiba’yı sahaya sürmek için neden 54 dakika sabrettin?
Rotasyon “esas hedefi” engellemeyecek değişim değil midir? Amaçtan uzaklaşıyorsan yaptığının sebebi nedir?
Liverpool pirincine giderken Süper Lig bulgurundan olmanın ne alemi var?
Buraya kadar eyvallah...
Ancak... “Bilic kendi kariyerini düşünüp tüm silahlarını Liverpool’a sakladı” derseniz ayıp olur!
Yaptığını beğenirsiniz, beğenmezsiniz; ama “kişisel çıkar” parantezine koyarak Bilic’i hedef gösteremezsiniz.
Velev ki, Liverpool’u geçmek için Eskişehirspor maçını feda etmeyi göze almış; Avrupalı bir devi aşmak Bilic’in olduğu kadar Beşiktaş’ın da kariyeri değil mi yoksa?
“Gidip kaybedelim Eskişehir’e” mi dedi Bilic?
Olsa olsa “bu kadro ile idare ederiz” yanılgısıdır günahı.
Yanıldı da ne oldu?..
Şampiyonluğu kayıp mı etti Beşiktaş. Yarıştan mı koptu?
Daha çok sular akacak Süper Lig köprüsü altından. Beşiktaş belki serbest düşüşe geçecek, belki zararını telafi edecek.
İşin aslı, şampiyonluk yarışındaki her kulüp için aynı şey geçerli... Unutmayın; her türlü oyunu kazanmak kendi becerin kadar rakiplerinin hatasıyla olur çoğu zaman.
Sıranın Beşiktaş’ın rakiplerinde olmadığı ne malum?
Bilic’in yaptığı sadece hesap hatası, komplonun alemi yok.
Galatasaray’ın “Caner”i Olcan
Sivas’taki Galatasaray galibiyetinde başrol kimdeydi derseniz, hiç düşünmeden “sıra dışı performansı/coşkusuyla yıldızlaşan bir de asist yapan Olcan” yanıtı veririm.
“Savunması zayıf”mış!..
Bir de kaleye geçsin isterseniz.
Peki, Olcan her hafta aynı düzeyi tutturabilir mi?
Hayır.
Galatasaray bazı maçlarda sürekli hücuma katılan Olcan’ın boş bıraktığı soldan gol tehlikesi yaşayabilir mi?
Evet.
Futbolda her artının bir eksisi vardır, önemli olan hangisinin galebe çaldığıdır.
Bir de gündelik, doksan dakikalık çözümler dışındaki büyük plan... Olcan o büyük planın parçasıdır.
Hamzaoğlu asla geri adım atmamalıdır Olcan’dan!
Zaten Olcan, Hamza Hamzaoğlu’nun kafasında Galatasaray’ın “Caner’idir”... Ve bu projenin gerçekleşmesi için Olcan kaynaklı bir engel yoktur.
Zaman, Olcan’ın savunmasını da pekiştirecek ve Galatasaray yıllarca yararlanacağı, daha sonra büyük paralar kazanacağı bir kanat bekine sahip olacaktır.
Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorum?
Sadece sıradan ve kısacık bir cümle yüzünden!
Sivasspor maçı ardından Olcan konuşuyor...
Ne soğuktan şikayet, ne puan hesabı, ne de övünmek; can alıcı cümle tek:
“Çok zevkli maçtı”.
Bravo Olcan!
Bir futbolcu maçtan zevk alıyorsa, her türlü yeteneğini geliştirmeye ve her türlü eksiğini gidermeye gönülden bir hevesle hazırdır.
Göreceksiniz, Hamza Hamzaoğlu’nun ısrarcılığı ile Olcan’ın savunma yönü de hızla gelişecek, belki de Caner’i geçecek.
O zevk alacak, biz de zevkle izleyeceğiz umarım.