Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ömrüm kulüplere çekilen her türlü peşkeşe itirazla geçti... Vergi, stopaj indirimini, borç affını, beleş stadı geçtik; Allah’ın unuttuğu yerlerdeki hazine arazilerinin hediye edilmesi bile içime sinmedi.
Futbol eski günlerdeki gibi amatör ruhla, bin bir yokluk içinde oynansa neyse...
Hele havuz icat edildikten ve taraftar müşteri haline geldikten sonra popülizmin dik alası, çifte standardın hası bu yağmayı kulüp ayırmadan protesto ettim.
Epeyce de laf yedim bu yüzden. En başta banka kartı incelemede, senetleri temerrütte, evi kira, yolsuz, yol parasız ama tuttuğu takımın avantasını “öz babasının mirası gibi canı gönülden koruyan” vatandaşlar tarafından!
Tabi bir de yöneticiliğin “sportif başarı, etik yön çizimi, hak, hukuk adaletten ve nezaketten” önce taraftarları baskı unsuru olarak kullanıp önce devleti sonra taraftarları soymak olduğunu sanan, bununla gurur duyan kıymetli başkan ve yönetim kurulları.
Ve her seferinde “rakip kulübün adamı” olarak suçlandım ki, avanta sırası onlara gelip yine itiraz ettiğimde suçlayanlardan kimse “kusura bakma” demedi.
Niye yazdım bunları?
Çünkü Fenerbahçe’nin “komşu liseye” yazılmasını her ne kadar “rant operasyonu” olarak görsem de iş bitip, el sıkışılıp, Fenerbahçe tüm yükümlülüklerini yerine getirdikten sonra Devlet’ten kazık yemesini açık seçik “haksızlık” olarak görüyorum.
Okul yap demişler, üç tane yapmış.
Salon... Peki!
“Tamam mı” diyor Fenerbahçe...“Vaz geçtim”!
Bu bir ilk Türkiye tarihinde!..
Bizim bildiğimiz kulüpler popülariteleri oranında Devlet’i tırıklardı; ilk defa Devlet bir kulübü ters köşeye yatırdı.
İlk defa Devlet’le yaptığı bir anlaşmada, kâra geçmek bir yana öz sermayesinden 100 milyon içeri girdi bir kulüp.
Feci bir şey aslında.
Fenerbahçe’nin zararı değil feci olan; Devlet’teki devamlılığın, ahde vefanın, kuralların yok sayılması ve mağdurun Fenerbahçe olması vahim!
Çünkü, banka kartı incelemede, senetleri temerrütte, evi kira, yolsuz, yol parasız ama tuttuğu takımın avantasını öz babasının mirası gibi canı gönülden koruyan vatandaşlardan “en çok” bulunan kulüp Fenerbahçe.
Yanlış anlaşılmasın; en büyük taraftar Fenerbahçe’deyse, en büyük oran da onda olmalı.
Kan ağlıyorlar şimdi.
Açık söyleyeyim, siyasetin böyle bir risk alması en az Devlet’in verdiği sözden cayması kadar nadirdir. Güven sarsar. Dedikodu yaratır. Komplo teorileri icat eder. Çok büyük kitlelerin canını sıkar.
Siyaset ayrı bir iş ama kulüplerle olumlu ya da olumsuz ilişkilere girişen siyasetçilere, içinde koskoca bir ömür geçirdiğim sporun, futbolun, kulüp ilişkilerinin bir sırrını vereyim; unutmasınlar:
Adil olmazsanız iyilik yaparken bile yanarsınız...
Tersini söylemiyorum bile!
Bu da belge:
Sadece bir kalemle, zaman zaman dev gibi camiaların yoluna taş koyarak bunca yıl nasıl dayandım sanıyorsunuz?
Herkese avantasız ve kazıksız futbolla süslenmiş günler.

Haberin Devamı

Volkan’ın sempatik “kabul günü”

Haberin Devamı

Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel “rakip üç kere geldi, üç gol oldu” tespiti yapıp Balıkesirspor maçındaki performansını “kabul günümdü” diye esprili bir şekilde eleştirdi ya...
Şahaneydi...
Sempatik, güler yüzlü ama sonuna kadar doğru bir otokritikti.
Fenerbahçe kazanıp, hoşgörülü taraftar hata yapanın gönlünü almaya çalışınca, bir de hatalı olan olaya biraz olumlu yaklaşınca, normal koşullarda berbat bir çehre ve zehirli kelimelerle bitecek durum tespiti bu hale geldi işte.
Bunu unutmasın Volkan. Haksızlığa uğradığını, karşısındakinin hata yaptığını düşündüğünde de aklına gelsin ve eleştirilerini güler yüzlü sempatik zarflarda sunsun muhatabına.
“Usul” sadece hukukta “esas” kadar önemli değildir... İş hayatı ve insan ilişkilerinde, hatta tartışmalarda bile öyledir. Usulün bozuksa istediğin kadar haklı ol; savın reddedilir.

Haberin Devamı

Gözyaşı zamanı

Trabzon’da Beşiktaş kazandı, Erkan Zengin yuhalandı, Ersun Yanal tribünle tartıştı, Özer - Cardoza değişikliği ıslıkla protesto edildi, Yusuf’un morali bitti, Özer ağladı...
Evet... Yakın geçmişte sezonu şampiyonun ortalama 22 puan gerisinde tamamlamayı adet haline getirmiş Trabzonspor’da hem protesto hem de gözyaşı zamanı gelmişti tabi.
Lakin, adres hatalı.
Gözyaşı döken samimi Trabzonspor taraftarı, protesto edilen Trabzonspor’u yönetenler olmalıydı.
Bir yönetim tüm stratejisini geçmişte kalmış kupayı ele geçirmek üzerine kurup, taraftarını hırçın demeçlerle oyalamaya çalışarak yılları heba ettikten sonra bir sezonda sportif başarıya ulaşamaz elbet.
Sezon başlarında “düşmanlara” gider yapmak iyi de... Sezon sonu yaklaştıkça eller şampiyonluk peşinde koşarken liderle puan farkı “klasik” uzak araya gelince, ne tribün kalır ne de saha işte.
Ne olacak böyle?
Özer gitsin, Erkan kovulsun, Ersun Yanal’ın sözleşmesi feshedilsin gelecek sezona sıfırdan başlasın Trabzonspor...
Pardon, eksi 600 milyondan falan!..
Sezon başında Başkan bir iki atar/gider daha yapar, biterken bir iki kurban daha bulunur ve koskoca Trabzonspor’un misyonu gümüşü kararmış bir kupayı geri almak olur sittin sene.
Bu mudur Trabzonspor?