Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yazıya tersten başlayıp kişisel tahminimi başlık yaptığıma göre, gerekçesini de hemen yazmak zorundayım:
Kupayı Fenerbahçe alır, çünkü Galatasaray bu kupayı kazanmak zorundadır!
Mecbur sarı kırmızılılar…
Beş hocalı berbat bir sezon sonunda biraz olsun taraftarın gönlünü almayı falan geçin...
UEFA’nın Avrupa cezasına mahsup edebilmek için mecbur.
Sendeleyen yönetimini ayakta tutabilmek için mecbur.
Diyeceksiniz ki, fena mı işte!.. Al sana motivasyon. Ekstradan adrenalin.
Final maçı boksta olsa, tamam... Hırs ve mecburiyet gücü etkileyip sınırları zorlar ve ortaya insanüstü bir performans çıkabilir belki.
Lakin futbol sadece ayak ve ciğerle oynanan bir oyun değil ki… Çıldırırken bile kafanız tıkır tıkır çalışmak zorunda.
Makul, mantıklı, kontrollü bir Galatasaray’ın şu anda Fenerbahçe’yi mağlup etmesi pek mümkün değil.
Aşırı motive bir Galatasaray’ın ise futbolun gereklerini unutması kuvvetle muhtemeldir.
Ziraat Türkiye Kupası finalinin sahada 22 futbolcuyla tamamlanacağından bile şüpheliyim ben.
Rakibi Fenerbahçe’ye gelince...
“Kazandırmamak” için oynamak, “kazanmak” için oynamaktan kolaydır her zaman.
Bir de ekstra:
Başkan Aziz Yıldırım’ın kelimeleriyle “hiçbir zaman dost olmayan” Galatasaray’ı adeta havaya uçuracak bombanın şalteri Fenerbahçe’nin elinde.
Kazanırsan sadece kupasız bırakmıyorsun Galatasaray’ı… Avrupa çıkışını da bir yıl erteliyorsun. Yetmiyor, yönetimini dağıtıp toparlanmasını kim bilir kaç sene öteliyorsun.
Birbirlerine bir dirhem zarar verebilmek için olmadık işler deneyen, fırsatlar yaratmaya çalışan düşman ikizler arasında bir tek maçın skoruna bağlı olarak böylesine büyük zararlara neden olma şansı(!) bir daha ele geçer mi?
Üstelik futbol terazisinde ağır basarken…

Haberin Devamı

Pereira kalacak... mı?..

Fenerbahçe teknik direktörü Pereira’nın yeni sezonda da göreve devam edeceği ipuçları nereden geldi?
Fenerbahçe televizyonundan…
Gerçi televizyonun yorumcuları söyledi ama yine de yarı resmi bir açıklama.
Fena mıymış yani, adam kulübü ligi tanımış. Futbolcularla gerginlikleri de yaşamış atlatmış. Yeni bir hocayla sil baştan yapmaktan kolaymış.
Kimileri “yedi” bunu… Kimileri “yemiş gibi yapıp” üzerinden reyting devşirdi.
İsmail Kartal’a, Aykut Kocaman’a, Ersun Yanal’a ağıtlar yakıp Fenerbahçe yönetimine hayretler ve sitemler yolladılar bol bol.
Şöyle bir düşünelim…
Bugün itibarıyla ne yapacaktı Fenerbahçe yönetimi?
Yüzmüş yüzmüş kulağına gelmiş… Geriye bir tek Türkiye Kupası finali kalmış ki, o da “yarım sezon” değerinde Fenerbahçe için.
Kazanması değil, Galatasaray’a kaybettirmesi değerli.
Finalden önce “gönderdim seni Pereira” diyecek, takımda kaos yaratacak değil ya...
“Kalacak galiba” deyip Pereira’ya pansuman yapmaktan ne zarar gelir?
Pereira inanmışsa, kendisi bilir.
Kupa finali oynanır... Fenerbahçe kaybederse Pereira zaten Antalya’da kalır, kazanırsa on gün içinde vedalaşılır Portekizli hocayla.
Fenerbahçe standartlarında adamın hakkı budur çünkü.

Haberin Devamı

Şampiyonu UEFA’ya sor!

Her sezon “Şampiyon belli” dedikodularıyla başlayıp, “ince çalışmalar” dedikodularıyla biter, federasyondan hakemlere, siyasetten medyaya herkese “büyük komploda” rol biçerler ya...
Hepsi palavra, bu sahi:
Ulusal Futbol Ligimizi ve muhtemel şampiyonlukları kurgulayan tek güç UEFA bundan sonra.
Tezgah varsa, kralı o...
Kimi kulübün parasını kesiyor, kimi kulübün yolunu futbolun haydudu!
Dolayısıyla, önünü açtığı kulüpler oluyor.
Beşiktaşlı mı ne UEFA?
Şaka bir yana, en son Fenerbahçe’nin kapısına asılan ceza kağıdı içimi ezdi benim.
Trabzon ve Galatasaray’dan sonra Fenerbahçe de maddi kayba uğrayacak, kadrosunda kısıtlama yapmak zorunda kalacak diye değil… Dev gibi kulüplerimiz “harçlığını saçıp savurduğu için kulağı çekilen çocuk” durumuna düştüğü için.
Bakıyorum; UEFA cezalarına gökten tesadüfen inmiş yıldırım muamelesi yapıyor yöneticilerimiz. Sanki kaza olmuş. Herkesin başına gelebilirmiş gibi…
Kardeşim, adamlar sizi uyarmış. Bütçene dikkat et demiş. Onu bile becerememişsin; şimdi kulağını çekiyor, devam edersen ayağının altına alacak.
“Yapma etme, bir kere daha affet”!..
Rezalet.
Ben mahcup olurdum şahsen.
“Hesap mı bilmiyorsun, kafan mı çalışmıyor” sorusundan çekinirdim.
Ne diyelim…
Artık pişkinlik de bir yöneticilik becerisi galiba.

Haberin Devamı

Terim’deki değişim

İngiltere’ye 2-1 yenildikten sonra bir mağlubiyetin ardından ilk defa memnuniyetini ifade eden bir Fatih Terim gördüm ben...
Bayıldım... Ne o ego patlamalarından eser kalmıştı Fatih Hoca’da, ne gereksiz hırçınlıklardan, ne de ona buna çatmalardan.
Olayı tamamen rasyonel bir şekilde değerlendirip, abartmadan kantara vurdu, mantık ve muhakeme çizgisinden ayrılmadan sonuçlarını yorumladı.
Bilanço lehimizeydi...
Hazırlık maçında yenilmiş ama hazırlık adına pek çok şey kazanmıştık.
Çünkü rakip İngiltere’ydi ve İngiltere’de oynamıştık.
Ne bir kompleks, ne hamaset.
Türk Futbolu olgunlaşıyor diyorlar ya... Sahaya bakmadan da anlayabilirsiniz Fatih Terim’in şahsında.