Kültür Sanat Eski savcıdan üç boyutlu karikatürler

Eski savcıdan üç boyutlu karikatürler

23.10.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Eski Cumhuriyet Savcısı Mete Göktürk, karikatürü seramiğin yardımıyla üç boyuta taşıyor. "Karikatür Heykelcikler" adlı sergi Schneidertempel Sanat Galerisi’nde 19 Kasım’a kadar izlenebilir

Eski savcıdan üç boyutlu karikatürler

Yasemin Bay

Eski Cumhuriyet Savcısı Mete Göktürk, yeni bir karikatür sergisine daha imza attı. 40 yıldır karikatürle ilgilenen Göktürk’ün “Karikatür Heykelcikler” adlı sergisi Schneidertempel Sanat Galerisi’nde 19 Kasım’a kadar görülebilir.
30 yıl savcılık yapan Göktürk, karikatürü seramiğin yardımıyla üç boyuta taşıyor. 1997’de “Türkiye’de yargı bağımsız değildir” dediği için hakkında üç dava açılan ve beraat eden Göktürk’ün heykel karikatürleri, insan haklarını, 'adaletsizliği’, hoşgörüsüzlüğü ele alıyor. Geçen aylarda “Adaleti Gördünüz mü?” isimli bir anı kitabına da imza atan Göktürk’le sergisini konuştuk..

 Karikatüre nasıl başladınız?
Lise yıllarında yatılı okudum. Zorunlu çalışma saatlerimizde bazen arkadaşlarımı anlatan komik resimler ve desenler çizerdim. '60’lı yılların ortalarında karikatür ustalarının albümleriyle tanıştım. Ve karikatürün ne olduğunu daha iyi kavrama sürecine girdim. 1970’te karikatürlerim yayımlanmaya başlandı. 1996’da ilk kişisel sergimi açtım. 2005’te ise ilk kez üç boyutlu karikatür çalışmalarımı sergiledim.

 Karikatürlerinizi üç boyuta dönüştürmeye nasıl karar verdiniz?
Çalışmalarımda değişiklik yapma ihtiyacı duydum. Eşim seramik kurslarına gidiyordu ve ben de “Acaba seramikten karikatür yapabilir miyim?” diyerek denemelere başladım. Daha önce bunun denemeleri olmuştu; 40 yıl önce Semih Balcıoğlu’nun açtığı üç boyutlu karikatür sergisi vardı sözgelimi.

 Çalışmalarınıza baktığımızda eleştirel bir dilin öne çıktığını görüyoruz. 
Çalışmalarımın temelinde insan var. İnsan olduğu sürece de tabii ki insan hakları ön plana çıkacaktır.
Bu nedenle bütün yaşamım boyunca gerek ilişkilerimde gerekse sanatsal çalışmalarımda insan hakları konusuna çok önem verdim. Bu da beraberinde eleştirel bir dili getiriyor doğal olarak. (0212) 249 01 50

'Eleştiriyi kimse istemiyordu’

 “Türkiye’de yargı bağımsızlığı yok” sözünüzün sizi yargılanmaya götüreceğini düşünmüş müydünüz?
Dava açılacağını tahmin etmiyordum. Ama hakkımda disiplin işlemleri yapılacağını düşünüyordum. Çünkü sistem böyleydi. Hoşgörüsüzlük egemendi, eleştiriyi kimse istemiyordu. Özellikle sistemin içindeki insanların eleştirileri hiç hoş karşılanmıyordu. Ama en etkili eleştirinin de o sistemdeki insanın söyledikleri olduğunu düşünüyordum. Hakkımda açılan tüm davalardan beraat ettim.

 Beraat kararları, bir anlamda yargının sizin açıklamanızı onayladığı anlamına gelmez mi?
Bir anlamda öyle tabii. Mahkeme kararıyla sözlerimin doğruluğu kanıtlanmış oldu diye düşünmek de gerekir. Orman yangınını söndürmek için karınca, ağzına su alıp koşturuyor sürekli. Birisi soruyor: “Ağzındaki bir damla su bu yangını söndürür mü?” Karınca da, “Söndürmez ama benim gibi milyarlarca karınca aynı şeyi yapsa o yangın söner” diyor. Yaptığım da karıncanın taşıdığı su kadar etkisizdi. Ama benden sonra, suç sayılan sözlerimi pek çok kişi tekrarladı.

Milliyet Blog yazarlarından
  • 'Gezici sergi - Asuman (03.11.2006)
  • 'Heykelin geleceği' - Reha Ülkü (19.09.2006)