18.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Görkem Evci
Bir göçmen çocuğu olarak gittiği Almanya’da uzun süre bu ülkede yaşamını sürdüren Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, Türkiye’nin özellikle son yıllarda Ortadoğu’da yaşanan trajik olaylar nedeniyle karşı karşıya kaldığı göç sorununu ancak kuracağı bir göçmenlik bakanlığıyla aşabileceğini söyledi. Türkiye’nin beklenmedik bir şekilde yanı başında yaşanan iç savaşlar nedeniyle zorunlu olarak aldığı göçlerin yanı sıra, Avrupa’ya göçmen olarak gidip burada çeşitli ülkelerde yaşayan soydaşlarının bulunduğunu, o nedenle bu konuda mutlaka bir stratejisi olması gerektiğini söyleyen Kılıç, “Bu da ancak bu alana yoğunlaşabilecek bir bakanlığın kurulmasıyla mümkündür’ dedi.
Almanya’da çeşitli demokratik kitle örgütleri içinde göçmelerin sorunlarıyla yakından ilgilenen, CHP MYK üyesiyken de bu konuda raporlar hazırlayan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç ile göç ve göçmenlerin oluşturduğu sorunlar üzerine bir söyleşi yaptık.
‘Zamanında Yeterli önlemler alınmadı’
Uzun yıllar göçmen olarak yurtdışında yaşayan biri olarak, Türkiye’nin şu anda yaşadığı ‘göç ve göçmen’ sorununa bakışınız nedir?
Aslında göç yaşamızın ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak, son yıllardaki gibi savaşların yol açtığı yığınsal bir göç ile karşılaşmadığımız için bir sorun olarak görülmemiştir. Yoksa, insanlık tarihiyle birlikte büyük küçük bir göç sirkülasyonu hep yaşanmıştır. Bu sirkülasyonu en fazla yaşayan Anadolu toprakları olmuştur. Çok yoğun bir göç alışverişi yaşandığı halde zamanında ve yeterli önlemlerin alınmaması bu konuyu, bugün büyük bir sorun olarak karşımıza gelmesine yol açmıştır.
Bu sorun, göçler başlamadan yerinde çözülemez miydi?
Gönlümüz böyle bir çözümden yana. Ancak, bugün bunu gerçekleştirmek çok zor. Ülke içinde yaşanan göç sorununu, insanların ekonomik ve sosyal sorunlarını yerinde çözerek, büyük kentlerde aradıkları yaşam standardını sağlayarak aşmak mümkün. Unutmamak gerekir ki Türkiye, iç göçlerin yanı sıra, hiç beklenmedik bir şekilde Irak ile başlayarak Suriye ile devam eden iç savaşların yarattığı göç dalgalarıyla da karşı karşıya kalan bir ülke. Aslında bugüne kadar buna karşı ciddi ve tutarlı bir stratejiniz ve politikanız olması gerekirken, umuda yolculuk olarak başlayan bu göçler için ne yazık ki ülkemizde hala elle tutulur bir politika ve strateji belirlenememiştir. Bu, yaşanan iç göçler için de geçerlidir.
‘Sorunlar ciddi, planlama şart’
Göçlerin, göç alan ülkeler üzerinde ne tür etkileri var?
Avrupa, Asya ve Afrika üçgeninin tam ortasında kalan Türkiye, bu göçlerden kültürel olarak epey yararlanmış, hatta Anadolu’da ortak yaşam biçimleri bile oluşmuştur. Türkiye açısından bakıldığında göçlerin ekonomik ve sosyal etkileri farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. İç göç hareketleri, ya da yurtdışına göçlerin temelinde ekonomik nedenler yatmaktadır. Özellikle yurtdışına yapılan göçler, Türkiye’nin döviz dar boğazından çıkmasına önemli katkısı olmuştur. Ancak bugün sayıları 6 milyona yaklaşan bu insanların geleceği ne yazık ki planlanamamıştır. Halen ciddi sorunları vardır. Kendi kaderlerine terk edilmiş olduklarından, yaşadıkları ülkelerde de çeşitli baskı ve ayrımcılıkla da karşı karşıya kalmaktadırlar.
İç göçlere gelince; önceden gerekli önlemler alınamadığından, yada bu ölçekte bir hareketlilik beklenmediğinden büyük kentlerde ciddi sorunlara yol açmıştır. Türkiye 60 yıla yakın bir süre bu sorunla boğuşmak zorunda kalmıştır. Hâlâ da uğraşıyor.
Bir de bizin dışımızda gelişen olayların yarattığı göç sorunu var. Örneğin, Körfez Savaşı’yla başlayıp, Arap Baharı denen senaryonun son perdesinin açıldığı Suriye ile devam eden zorunlu göçler var. Sadece Suriye’den ülkemize 2.5 milyonu bulan insan zorunlu olarak göç etmiştir. Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmak isteyenler de dahil edildiğinde inanılmaz bir göç dalgası yaşandığı görülüyor. Bu göç dalgası, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra karşılaştığımız en büyük yer değiştirme hareketidir. Buna, Doğu ve Güneydoğu illerinden yapılan zorunlu iç göçler de eklendiğinde, Türkiye’nin daha ciddi ve büyük sorunlarla karşılaşacağı gerçeği gözler önünde duruyor.