Gündem Bilecikli yeni yüzler arıyor

Bilecikli yeni yüzler arıyor

31.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bilecikli yeni yüzler arıyor

Bilecikli yeni yüzler arıyor





Bilecik’te Esnaf Kefalet Kooperatifi eski başkanlarından Hayati Uzun diyor ki: "Çapaçul bankalar halkın parasını topladı. Bankaların sahipleri, yöneticileri paraları hortumladı. Bankalar battı. Ecevit, batan bankaların kasasını IMF’den alınan borç paralarla doldurdu. Hortumcuları affetti. Hortumcular hiçbir şey almamışçasına ortada dolanıyor. IMF’den alınan borcu ödemek bize düşüyor. Yatırım, üretim durdu."
Ayakkabıcı Zikri Baytöre diyor ki: "Kriz var diye fabrikalar işçiyi çıkardı. Halk tüketimi kıstı. Daha önce ayakkabı alanlar borcunu ödemedi. Ayakkabısı eskiyen ayakkabı alamadı. Bizim satışlar durdu. Biz toptancıya borcumuzu ödeyemedik. Banka kredisini ödeyemedik. Her şey rezil oldu."
Fatma Dahil, Bilecik’te besiciliğin öldüğünü anlatıyor. Özgür Yanık, gübre ve mazot fiyatı nedeniyle maliyetlerin arttığını, üreticinin ürün fiyatındaki belirsizlik nedeniyle ne yapacağını bilemediğini söylüyor. Nihat Çalbayır, işverenin işçi ücretinden çok, kayıtlı işçi için yaptığı SSK ve vergi ödemelerinden yakındığını bu nedenle istihdamı kestiğini söylüyor. Devletin vergiyi vereni "mahv", vergiyi ödemeyeni" af" ettiğine işaret ediyor. Eczacıbaşı, Koç ve Toprak gruplarının yeni ve büyük üretim tesisleri Bozüyük’te. Akal Tekstil Romanya’ya, Demirdöküm’ün radyatör bölümleri Çin’e naklediliyor. Bilecik’te Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte ile Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ne bağlı bir yüksek meslek okulunda dört bin dolayında öğrenci okuyor.
Bu seçimde Bilecikliler "yeni yüzler" arıyoruz ama, bu seçim sisteminde bizim aradığımızı, bizim istediğimizi seçmemiz mümkün değil. Parti başkanları listeye kimi yazar ise ona oy vermek zorundayız diyorlar. Genel eğilim CHP’nin ve DYP’nin birer milletvekili çıkaracağı şeklinde.

Bursalılar ne diyor?
Yolun kenarındaki simitçi tablasının başındaki Uğur Aslan, 9 yaşında Çorum’dan Bursa’ya gelmiş. Şimdi 23 yaşında. Bursa’ya geldiğinden bu yana simitçilik yapıyor. Kriz öncesi günde 800 - 900 simit satardım. Şimdilerde 80 - 150 simit zor satıyorum, diyor.

Simitin fiyatını soruyorlar
Simit 200 bin lira. Çok kimse fiyatını soruyor. Alamıyor diye üzüntüsünü dile getiriyor. Abdullah Altaçlı, duvar dibindeki işportada karısı ile birlikte eşarp satıyor. "Anadolu’yu bir turladığımda 8 - 10 bin eşarp satardım. Kriz oldu. Bir turda 300 eşarp satabilince işten çıkardılar. Ben de sokakta işportacılık yapmaya başladım. Günde 75 milyon liralık ciro yaparsam Allah’a dua ediyorum" diyor.
Valilik önünde Milliyet TIR’ında Bursalılarla sohbet ettik. Kriz nedeniyle fabrikaların işçi çıkarması üzerinde en çok durulan sorun. İşten çıkarılmayanlar da ücret kısıntısından yakınıyor.
Üniversite öğrencileri Levent Demirel, Ali Türkmen, Elif Şentürk, Fazıl Bircan, Fahrettin Zengin gelecektin umutsuz. İsviç’te işçi olarak yaşadığını söyleyen Necmettin Akbak, "Her seçimde o partiye, bu adaya oy veriyoruz. Sonra hem partileri hem milletvekillerini eleştiriyoruz. Onları seçen iktidara getiren biziz. Bu defa da aynı şeylerin olmayacağı ne malum" diyor.

Bir sosyoloji öğrencisi oyunu ÖDP’ye vereceğini söylüyor. Çünkü "lider manyağı" değilmiş parti. "Reisler, kızlar erkeğin elini nasıl tutar diyen tiplerden" korkuyor


Yollarda size de olur mu? "Bu köyde, şu tek odalı evde doğmuş olabilirdim" der misiniz kendinize, "Şu dağın başındaki kulübede?" Ya da siz zaten o köyde mi doğdunuz? Bilmem kaç sıfır yenik başladığı hayat hiç değilse berabere bitsin diye neler yapmak zorundadır oralarda doğanlar? Bilecik’te de doğmuş olabilirdiniz yani... Onun yerinde siz de olabilirdiniz...
Başlangıçta konuşacak gibi değildi. Öyle patır kütür anlatmaz kadınlar dertlerini, erkekler kadar "kurulu" değildir cümleleri. Bu yüzden "Ne kadar kazanıyorsun ayda?" deyince öyle çürük gülümsüyor:
"Ne kazanamıyorsun diyeceksin!"
İki ayda bir tek asgari ücret alıyor Ayşe. Bu yüzden dört buçuk kilo doğan çocuğu, dört yaşında 10 kilo. Kocası böbrek hastası. Buna rağmen kösele fabrikasında zehirli maddelerin olduğu bir bölümde "içini eritiyor", asgari ücrete. 600 milyon birikmiş kira borçları var ve fabrikadan parasını alamıyor. Buraya kadar hiç ağlamıyor Yaşar. Canını dişine takmışların yıkılmaya vakti olmaz çünkü; yıkılıp tekrar toparlanmaya...

Ömür bantlarda çürür
Gömlek Fabrikası’nda çalışıyor ve fabrikadaki düzeni anlatıyor:
"Sadece sağlık sigortasına çalışanlar var. İşçileri alıyorlar, ama para yok. Sabahlatıyorlar, mesai bitiminde kadar çalışıyorsun sonra. Ertesi gün yeniden sabahlanıyor. Uykusuzluğa dayanamayıp bayılanlara çıkışını veriyorlar. Sigortalı olup olmadığımı bilmiyorum ben, belki sigortalıyımdır. 10 saatlik çalışmada 20 dakika çay molası, 45 dakika yemek molası o kadar. Cumartesi pazar izin yok. Fabrikada sendika yok. Nazi hükümeti gelmiş de fabrikanın içine oturakoymuş!" Ayşe yine de ağlamıyor. Ağladığı yere sonra sıra geliyor:
"Babamı bir hafta önce kaybettim ben. İzin istedim. ‘Ölenle ölünmez’ dedi şef. Babamın soğuk yüzünü bile göremedim. ‘Ölenle ölünmez’ denir mi insana? Babam 53 yaşındaydı benim."
Ara veriyoruz... Ara...
"Bunları adınla yazarsam işinden olur musun?" diyorum. "Adımla yaz" diyor. Yazmıyorum.
Sonra işte günebakanların güneş çıkınca dirilmeleri gibi geliniyor Bursa’ya. Sosyoloji 2. sınıftaki Hazel hızlandırılmış film gibi. Oyunu ÖDP’ye vereceğini söylüyor. Çünkü "lider manyağı" değilmiş parti. Sosyoloji öğrendikçe morali bozuluyor Hazel’in, çünkü işlerin ne zor olduğunu öğreniyormuş:
"Reisler, kızlar erkeğin elini nasıl tutar diyen tipler... Ben korkuyorum bunlardan."
Kardeşi Çiğdem Hacettepe Psikoloji’de: "Bu ülkede sağ partiye nasıl oy verildiğini düşünemiyorum bile!" Daha büyüyecek tabii!

Buralı iyi, içiniz rahat olsun
Sonra Cansu geliyor. 16 yaşında, Anadolu Lisesi’nde ve onun da gözlerinde yüz mumluk ampuller yanıyor. "Bu ülkenin en çok kafası çalışan insanlara ihtiyacı var" diyor. Okulda bir öğretmeni varmış, feministmiş, biraz da anarşist. Bu yüzden herkes ona deli gibi bakıyormuş. "Ya sen?" diyorum, "Sana da deli gibi bakarlarsa"?
"Ben doğuştan muhalifim!"
Mehtap 22 yaşında. Tarih okuyor ama ne olacağı belli değil. Ama bu durum ampulün sadece 60 mumluğa inmesine neden oluyor sadece. Sonra Burcu var, sonra başkaları... Buralar iyi yani. içiniz rahat olsun!



Sinema yok. Tiyatro; birisinin aklına gelirse turnede uğruyor. Evlilik; çok zor. Gençler işsiz, genç kızlar umutsuz. İş; kölelik zamanı yasaları geçerli... 16 saat çalışırsan belki 100 milyon alıyorsun. Bilecikliler en çok seçim sonuçlarını en erken öğrenenler olmakla övünüyorlar. Yıllardır hiç sekme olmamış. Bilecik’te hangi parti birinci, hangisi ikinci olmuşsa Türkiye’de de aynı sonuç çıkıyormuş. Bu yüzden, "Bizde sandıklar saat beşte açılır, diğer illerde sayım sürerken yedide kutlamalar başlar" diyorlar.
Bilecik’in açık olan tek sineması müşteri olmadığından kapatmak zorunda kalmış. Herkes hayatı TV’den izliyor. En büyük hareket maç günleri yaşanıyor. Arkadaş ve akraba grupları bir araya gelip, 90 dakikanın geyiğini yapıyor. Büyük oranda Fenerbahçe tutuluyor. Derneği bile var. Ancak kızgınlar tabii.
Mehmet Taraklı 23 yaşında. Askerliğini yeni bitirmiş, işsiz. Yedi aydır babasının yanında oturuyor. Kız arkadaşı var ama evlenmeye niyeti yok; "Elin kızını alıp da mağdur mu edelim" diye konuşuyor. Milliyet’in TIR’ı adliye sarayının önünde duruyor. Öyle şikayetler var ki, 50 metre ötede duran savcıya gitmesi lazım insanların ama bize anlatıyorlar. Gençler uzak duruyor. Bilecikliler kendi milletvekillerinin adlarını seçimden sonra sadece Meclis yoklamalarında duymaktan da şikayetçi.

Bursa
Bursa’da sokaklar cıvıl cıvıl. Ama esnafta "tık" yok. Hepsi şikayetçi. İlk olarak birbirlerinden. Çek veren tarihi geldiğinde ödemiyor. Değişen yasa ile birlikte çek güvenilir olmaktan çıkmış. Ahmet Doğru; "Bu bir zincir" diyor, "Ben alacağımı tahsil edemediğimde, borçlarımı da ödeyemiyorum. Dolayısı ile herkes birbirinden etkileniyor. Dürüst insan bile hapis cezası kalktıktan sonra kendini enayi görüp, aynı şeyi başkasına yapmaya başladı."
Cıvıl cıvıl üniversite öğrencileri. Okuyorlar. Kendilerini geliştirmek istiyorlar. Yabancı dil, dans, bilgisayar kursuna gitmek istiyorlar. Fakat ailelerinin maddi durumları uygun değil. Raman Yardımcı ise Diyarbakır’dan 4.5 ay önce Bursa’ya gelmiş. Her gün iş aramış, bulamamış. Dört çocuğuna komşularının baktığını söyledi. Organlarını satmak istemiş ama yasal olmadığını öğrenmiş. Hayat her yerde zor. İnsanlar umutsuz, dertli. Biz de...

Türkiye’yi dolaşan Milliyet TIR’ının Eskişehir durağına ilişkin Gürcan Bilgiç’in yazısında, bağımsız milletvekili adayı Eşref Çakır’ın soyadı, yanlışlıkla "Çakal" olarak çıkmıştır. Düzeltir, özür dileriz.



Bilecik tarihte o kadar çok devletin hakimiyeti altına girmiş ki, bugünkü mütevazılığını geçmişteki popülaritesine borçlu belki de... Çok görmüş geçirmiş ama artık durulup olgunlaşmış bir bilge gibi... 1999 seçimlerinde de bu bilgeliğini sağ ile solu dengeleyerek göstermiş... Bilecik’te iki milletvekilliğini DSP ve MHP aralarında paylaşmış.
Maliye’den emekli Hüseyin Dikmen’e göre, Bilecik, İstanbul, Bursa, Eskişehir ve Adapazarı gibi büyük kentlerin arasında sıkışmış. Ekonomik kriz yüzünden bazı fabrikalar kapanmak zorunda kalmış. Şehirlerarası yolu en sorunlu illerden biri Bilecik. Esnaf Raşit Sünetçi, CHP’nin milletvekili adayı olarak şimdiki Belediye Başkanı Yaşar Tüzün’ün seçilmesine kesin gözüyle bakıyor. İkinci milletvekilliği için de "Derviş katkılı" CHP ile DYP’nin kapışacağını anlatıyor. Sünetçi, eğer eski bakanlardan Bahattin Şeker, DYP’den aday gösterilirse şansının yüksek olduğunu vurguluyor, "Deneyimli olması şansını artırıyor" diyor.

Sırada Bursa
Bilecikli "Beylikten İmparatorluğa, İmparatorluktan Kurtuluşa: Bilecik" projesinin tamamlanmasını bekliyor. Bu projeyle Osmanlı eserleri canlanacak ve Bilecik, ülke turizmine büyük bir katkıda bulunacak.
Her geçen gün betonlaşarak ‘Yeşil’ imajını giderek kaybeden Bursa, ikinci durağımızdı. Emekli öğretmen Mehmet Yekeler, tarafsız medya isteğiyle başlıyor söze ve Liberal Demokrat Parti lideri Besim Tibuk’u tutarlı ve açık bulduğunu söylüyor. Derviş’i ise medyanın pompaladığı görüşünde. Ve Derviş’in liberal sol anlayışını anlayamadığını ekliyor.

Solu denemeli
Edebiyat hocası eski il genel meclisi üyesi Mustafa Kaplan, halkın CHP’yi yeteri kadar cezalandırdığı görüşünde. Derviş’li CHP’nin Bursa’da iyi bir oy alacağını düşünüyor. Kaplan, ‘Bursa sağ partilerden çekti. Bence solu denemenin zamanı’ diyor.
Üniversite öğrencisi Hazel Kaynakçı, ilk defa oy kullanacak ama siyaset ona pek inandırıcı gelmiyor. Parasız eğitim vaadiyle barajı aşamayacağını düşünse de, şimdilik ÖDP ona daha sempatik geliyor.
Hikmet ve kardeşi Hümeyra da işçi Yusuf Şen gibi, eğitimdeki çarpıklık ve siyasetteki kirlilikten şikayetçi... Hikmet, ‘Kim çözer bunları’ sorusuna ise, ‘kimse çözemez’ diye yanıt veriyor.
Üniversite öğrencisi ise kararsız olduğunu son ana kadar beklemekten yana...
Güzel bir havada Zafer Bayramı tatilini geçiren Bursalılarla yaptığımız söyleşide aldığımız izlenimler böyleydi.