Gündem 'Biz bu dünyayı yapmadık, bulduk'

'Biz bu dünyayı yapmadık, bulduk'

25.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Leyla İpekçi'nin "Başkası Olduğun Yer" adlı yeni romanı Kanat Yayınları'ndan çıktı. Genç yazarın romanı, insanın 'dış dünya' ile ilişkisi ve özgürleşme serüvenini anlatıyor

Biz bu dünyayı yapmadık, bulduk

Abdi İpekçi'nin yeğeni Leyla İpekçi, romanında babaannesinin ölümü üzerine ölümü ve yaşamı sorgulayan anlatıcı kişi aracılığıyla keskin bir 'dış dünya eleştirisi' yapıyor. İpekçi, kitabının bir dikey ilişkiyi anlattığını söylüyor: "Biz dünyayı yapmadık, yalnızca bulduk onu. Güneş ışınının güneşten gelmesi gibi, bir dikey ilişkiden, zihinden kalbe bir eksenden bahsediyorum. Tek yere kök salıp teslim olmayı anlattım. Bu gerçek özgürleşmedir. Teslim olmak insanı başkası yapar." Leyla İpekçi Milliyet Sanat Dergisi'nin 1998 yılı "İlk Kitap İlk Baskı" yarışmasında "Maya" isimli dosyasıyla birincilik ödülü almış, bu ilk romanı Milliyet Yayınları tarafından basılmıştı. Daha ilk kitabıyla edebiyat çevrelerinin dikkatini çeken Leyla İpekçi, "Maya"yı "Sinan'ın Mayası" ve "İlk Kötülük" kitaplarıyla tamamlayarak bir üçlemeye imza atmıştı. Bu üçlemenin ardından yazdığı "Başkası Olduğun Yer", yazarın Kanat Yayınları'ndan çıkan yeni romanı. Kitap, okurunu hem üslubuyla zorlayacak hem de onu sarsarak etrafta olup bitenleri bir kez daha değerlendirmesine yol açacak nitelikte. İpekçi, okurun okuma ritmine müdahale ediyor ve bu durumu "Okuru kendi ritmime davet ettim" şeklinde yorumluyor: "Bir katılma arzusu. Okuduğu metinleri kendi perspektifine kıstırarak, hüküm vermeden, özdeşleşme telaşına düşmeden, analiz, sentez yapmadan okumasını istedim. Akıl yürütmeden kendini bıraksın ve giderek bu bir hicret olsun istedim okuyucu için.""Başkası Olduğun Yer", türünün sınırlarını zorluyor: Bazen şiirsel bir roman, bazen düpedüz şiir, bazen de şiiri reddeden bir üslup. Okur olarak, anlatıcı kişinin kafasının içindeyiz. Bununla ilgili olarak, romandaki 'hareket' de ilgi çekici. Kitaptaki hareket, roman kahramanı anlatıcı kişinin kafasının içinde. Onun gördüğünü görüyoruz. O, dünyayı didik didik eden bir bakışa sahip; dolayısıyla da son derece hareketli. Fakat roman kişileri arasındaki alışveriş ve diyalog asgari düzeyde olduğu için bir yanıyla da hareket yok. "Başkası Olduğun Yer"in bir diğer özelliği de ölüm ve yemeği yan yana getirmesi. İpekçi, "Tabutsuz bir geleceğin hayalini kuranlara ölmüş babaannelerden kalan yemek tarifleri bir şeyler çağrıştırabilir belki" diye açıklıyor bunu. Çok katmanlı bir yapıya sahip olan romanın geneline yayılmış iki ayrı üslup özelliğinden söz edilebilir: Çocuksu ifade ile dini referanslarla şekillenmiş üslup. Çocuksu üslup, gerçek ve gerçekdışının birlikteliğini sağlıyor. Zaten Leyla İpekçi de bu anlatım biçimini "Bir iç ses duymaya çalıştım. Rüyada insan kendini nasıl algılarsa öyle" şeklinde yorumluyor. Dinsel referanslar, dini söylem ve dinin figürlerinin kullanılmış olması ise romanı son derece 'kişisel' bir hale dönüştürüyor. "Başkası Olduğun Yer"in tonuna, ağır bir yalnızlık katıyor. Kendi ritmine davet 1966 doğumlu Leyla İpekçi, St. Michel Fransız Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. 1985-99 yılları arasında çeşitli yayın organlarında muhabir ve editör olarak çalışan İpekçi, uzun metraj film senaryolarına da imza attı. Yazarın romanları dışında "Şölen Sofrası" adında bir de deneme kitabı var. Leyla İpekçi kimdir?