Gündem ÇEVRE GOL GOL, GOL!

ÇEVRE GOL GOL, GOL!

05.04.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Son düdükle birlikte taraftarlar çıkışlara doğru ilerliyorlar. Statta ışıklar teker teker sönüyor, taraftarların bıraktığı çöpleri temizlemek için hummalı bir çalışma başlıyor

ÇEVRE GOL GOL, GOL

Futbolda neden Almanya?
Son düdükle birlikte taraftarlar çıkışlara doğru ilerliyorlar. Statta ışıklar teker teker sönüyor, taraftarların bıraktığı çöpleri temizlemek için hummalı bir çalışma başlıyor. Kazanan takım ve taraftarları zafer sarhoşluğundan, kaybedenler ise mağlubiyetin verdiği hüzünden bir futbol maçının çevre için nelere mâl olduğunun farkında bile değil. Peki, kim farkında?
Birçok kültürün önemli bir parçası olan futbol, gün geçtikçe popülaritesini artırırken önlem alınmayan her gün futbolun çevreye verdiği zarar da artıyor. Bir futbol karşılaşmasının çevreye en büyük zararı, ulaşım sırasında salınan karbondioksit gazı... Bu salınımı azaltmak amacıyla geliştirilen çözümlerden biri, seyircileri toplu taşımaya yönlendirmek.

Toplu taşıma ücretsiz
Bunun en güzel örneği ise bir süredir Almanya’da uygulanıyor. Almanya’da taraftarlar maç için aldıkları biletlerle toplu taşıma araçlarını ücretsiz kullanabiliyorlar. Böylece trafikteki özel araç sayısı azaltılarak salınan karbondioksit oranı da düşürülüyor. Karşılaşmalarda çevreye verilen diğer bir zarar da enerji israfı. Statlardaki gereğinden fazla ısı ve ışık kullanımı büyük bir enerji kaybına yol açıyor. Örneğin bazı stat yönetimleri temizlik sırasında ışıkların büyük bir bölümünü kapatıp sadece temizlik görevlilerinin işlerini yapmasına yetecek kadar ışığı açık tutarak enerji tasarrufu yapıyorlar. Isı sorununa ise ısıtma sistemini zamanlayıcıya bağlayarak çözüm getirilmiş. Futbol müsabakalarından önce stadyumun ısıtılması için açılan sistemlerin maç bittikten sonra otomatik olarak kapanmasıyla gereksiz kullanımın önüne geçiliyor. Bütün dünyanın yakındığı su israfı sorunu statlarda da baş gösteriyor. Buna önlem olarak bazı statlar temizlik işlerinde yağmur suyu kullanımına gidiyor.
Statlarda gözlemlenen üçüncü sorun ise atıklar. Taraftarların bıraktığı çöplerin geri dönüşümünü kolaylaştırmak için son birkaç yıldır Dünya Kupası maçlarının oynandığı statlarda içecekler için depozito sistemi uygulanıyor. Bazı kulüpler de tarım ilaçlarının kullanımını azaltmak için yemeklerinde sadece organik gıdaları kullanan catering firmalarıyla anlaşıyorlar.

Amaç çevreyi korumak
Bu farkındalık nasıl mı yaratılıyor? Bir çevre yönetim enstitüsü olan “Ökoprofit”in amacı işletme kaynaklı karbondioksit salınımını azaltmak, doğal kaynakları korumak ve işletme giderlerini düşürmek. Ökoprofit, çevreye duyarlı olan ve çevre için bir şeyler yapmaya gönüllü olan şirketlerle ortaklık kuruyor ve çevre kirliliğini en aza indirgeyerek enerji tasarrufunu maksimuma ulaştırmaya çalışıyor. Beş workshop ve üç keşif çalışmasından sonra şirketleri sertifikalandırma yetkisi de olan Ökoprofit, şu ana kadar bu belgeyi Almanya’da sekiz stadyuma verdi ve bu stadyumları çevreye duyarlı hale getirerek 334 bin 556 Euro tasarruf etti. Toplam maliyetin yüzde 21’i bir sene içinde kendini amorti etti. Uzmanlara göre üç yıl içinde sistem kendini tamamen amorti edecek.

Kültürler bir arada
Farklı kültürleri tek bir çatı altında toplamak kolay olmasa da ortak bir paydada buluşan insanlar bunu kolaylıkla başarabiliyor. Geçmişten günümüze spor her zaman değişik kültürleri birleştiren bir köprü oldu. Futbol da bu sporların önde gelenlerinden...
Okulda veya herhangi bir eğitim kurumunda farklı kültürlerden gelen gençlerin beraber yaşamayı öğrenmesi ve tecrübe etmesi fikri kulağa fazla teorik gelebilir ancak bunları belirli bir sportif aktivite çerçevesinde yapmak, insanın daha çok eğlenerek daha çabuk öğrenmesini sağlar. Futbol, bu yolda çok yararlı bir araç. Bu durumun farkına varan yetkililer, Alman Futbol Federasyonu (DFB) çatısı altında 1960’lı yıllardan günümüze önemli çalışmalar gerçekleştiriyor.
Örneğin Alman Milli Futbol Takımı’nda yabancı kökenli birçok futbolcu bulunmakta. Bu futbolcuların neden kendi ülkelerinde değil de Almanya’da oynadığını siz de merak etmiyor musunuz?
Almanya’da DFB tarafından öyle bir sistem kurulmuş ki futbol oynamanız için kökeniniz, maddi durumunuz, yaşınız veya Almanca bilip bilmemeniz hiç önemli değil. Çünkü futbolun evrensel bir dili var.
Alman Futbol Federasyonu’nun sağlamış olduğu olanaklar genç yaşta futbola başlayan çocuklar için kaçınılmaz bir fırsat haline geliyor. Bu nedenle de kendilerine sunulan olanakların karşılıksız kalmasını istemeyen genç yetenekler, tercihlerini genellikle Almanya’dan yana kullanıyor. Mesut Özil, Lukas Podolski, Sami Khedira, Gerald Asamoah ve Miroslav Klose gibi Alman Milli Takımı’nda oynayan daha birçok yıldız da aslında köken olarak Alman değil.

Haberin Devamı

Kabataş Erkek Lisesi
Öğrenciler: Elif Nur Bayat, Şerif Kaya Çınar, Göktürk Kadaş, Semih Tuna, Nilay Meltem Yıldırım, Alper Ege Arslan, Bengisu Güresti, Burak Berke Su, Gamze Çakacıaslan, Ömer Çelik, Alper Ege Arslan, İrem Salt, Sarper Ege Güvenç.

ÇEVRE GOL GOL, GOL

Farklı kültürlerden insanları aynı çatı altında toplayarak ortak bir paydada buluşturmak ana hedefler arasında yer alıyor.

Nefes kesen futbol
Bir milyarı aşkın insanın hayatında yer eden bir spor futbol. Büyük bir sermaye, pek çok iş alanını buluşturan bir köprü... Bütün dünyanın ilgisini üzerine çeken gelenekselleşmiş futbol şampiyonaları nefes yalnızca izleyenlerin değil, doğanın da nefesini kesmeye devam ediyor. Bu şampiyonalar sebebiyle doğaya verilen zarar, küçümsenemeyecek büyüklükte ve FIFA bu zararı en aza indirgemeye çalışıyor. 2006’da ortaya konmuş, birlikte çalışılan idarelerin bilinçsizliğinden ötürü hedeflenen başarıya ulaşamamış olan Green Goal Projesi; 2011 Kadınlar Dünya Kupası’nda hedeflendiği şekliyle hayata geçirilerek doğaya rahat bir nefes alma imkanı sundu. Çalışmalarını “enerji, su, atık, ulaşım, catering” başlıkları altında sürdüren Green Goal; toplumu bilinçlendirme ve çevrecilik ilkeleriyle hareket ediyor. Gana, Honduras ve Hindistan gibi pek çok ülkede yaptığı tüketim tasarrufuyla doğadaki karbondioksit dengesini korumaya çalışan proje; Almanya’da 8 statta yaptığı çalışmalarla inorganik madde kullanımını en aza indirgemenin yanı sıra büyük maddi tasarruf sağlıyor.
Commerzbank Arena, bu sekiz stattan biri. Stadyum; çimleri, 60 bin euroya mal olan LED ışıklarla besleyerek diğer stadyumların yılda iki kere yapmak zorunda kaldıkları, her bir seferinde 100 bin Euro tutan çim değişikliğinden kurtulmuş oluyor. Aynı zamanda, garaj ışıklarının yerini fotoselli lambaların almasıyla 35 ton; hızı kişi sayısına göre artan hava pompalarından da 85 ton karbondioksit tasarruf ediliyor. İçeceklerin daha az sıklıkla soğutulması da Green Goal’un Commerzbank Arena’da yaptığı tasarruf çalışmalarından biri... Commerzbank Arena gibi çevre dostu stadyumlar yaygınlaşabilirse bütün dünyaya rahat bir nefes alma olanağı sağlayacaktır.

Haberin Devamı

Petrole bulanmış umut
Eşi benzeri olmayan, doyumsuz bir manzara: İstanbul Boğazı
İnsana huzur veren bir güzellik, ciğerlere işleyen muhteşem deniz havası... Her gün yüzlerce geminin selamladığı iki köprü, bu köprülerin altından akan masmavi bir su... Bu güzelliğin arkasında kalan, kimsenin görmediği ve belki de binlerce yıldır ayakta olan bu şehri yıkıma sürükleyebilecek, gün geçtikçe büyüyen bir felaketle karşı karşıya İstanbul.
Independenta (1979), Nassia (1994), Volgoneft 248 (1999)... Sadece adı geçtiğinde bile insanın tüylerini ürperten bu üç büyük tanker kazasının etkileri günümüzde de devam ediyor. Kazalarda Boğaz’a dökülen petrol binlerce yaşamı sonlandırdı. Su yüzeyindeki petrol kalıntıları, güneş ışığının yüzde 90’ının su altına geçmesini önledi. Bu durum, denizdeki algler gibi bazı canlıların fotosentez işlevlerini yitirmesine ve sudaki oksijen miktarının azalmasına sebep oldu. Bununla birlikte ekosistemdeki oksijen dengesi bozuldu. Çevre Yüksek Mühendisi Esra Billur Balcıoğlu, kazaların etkilerinin bununla sınırlı kalmadığını belirtiyor. Suya karışan petrol, balıkların koku alma kabiliyetlerini engellediği için balıkların besin bulamadıklarını sözlerine ekleyen Balcıoğlu, duyu kaybının balıkların avcılara daha kolay yakalanmasına yol açtığını da söylüyor. Ayrıca birbirlerini bulamayan dişi ve erkek balıklar üreyemedikleri için nesilleri tehlike altına giriyor.

Haberin Devamı

Tehlike yanıbaşımızda
Yatağınızda uyurken bir gemi kazası sonucu ölebileceğiniz tek şehir İstanbul, aynı 1963’teki Nassia kazasında olduğu gibi... Bunun nedenleri İstanbul Boğazı’nın dünyanın en dar geçitlerinden biri olması, akıntının yoğunluğu ve Boğaz üzerindeki çok keskin dönüşler. En dar yeri 698 metre olan Boğaz’dan, uzunlukları bunun neredeyse yarısı kadar olan dev tankerler geçiyor.

Durma lüksü yok
Binlerce metrik ton yük taşıyan bu gemilerin manevra kabiliyetleri de çok kısıtlı. Bir tehlike anında gemilerin, arabalar gibi el frenlerini çekip durabilme lüksleri yok, durabilmek için kendi boyutlarının yaklaşık on katı mesafe kat etmeleri gerekiyor, Ayrıca Boğaz 12 tane keskin viraja sahip. Bütün bu koşullar büyük çaplı gemi kazalarını kaçınılmaz hale getiriyor. Kazalar ekolojik yaşamı ve ekonomiyi olumsuz etkiliyerek devlete büyük bir ekonomik yük getiriyor.

Haberin Devamı

Denizlerin kalbi: MEKE-Marine
MEKE Marine, petrol tankerlerinin kazası durumunda müdahalede bulunan, Türkiye’deki en büyük özel kurum. İstanbul Boğazı, sürekli bir tehlike altında olduğu için çok büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bir felakette acil müdahale faaliyetleri, kazanın gerçekleştiği yerden gelen aramayla başlıyor.
MEKE, haberi aldıktan sonra gerekli mercilerle iletişime geçip müdahale planının çerçevesini çizmeye başlıyor. Elde edilen bilgiler, eş zamanlı akıntı ve rüzgar verileriyle birlikte, hassas bölge haritası ve petrol yayılım modellemesi en önemli materyaller arasında yer alıyor. Daha sonraki adım yönetim merkezindeki ekip, bariyer ve çalışma alanlarının nereye kurulması gerektiğinin belirlenmesi; zira ekibin istediği son şey “kaçan petrolün arkasından koşmak”. Burada amaç, petrolün nasıl yayılacağını belirleyip hızlı davranmak ve petrolü karşılamak. Planlamanın sonunda ekip, felaketin büyüklüğüne göre ekipman ve personel sayısını belirliyor. Son olarak da kaza yerinde müdahale başlıyor. 35 yılını dolduran kuruluş, 19 yıldır petrol sızıntıları ve gemi kazalarıyla mücadele ediyor.
Adını balıkçıl bir kuştan alan MEKE; 300’den fazla çalışanı, 25 acil müdahale gemisi, 7 tane de acil müdahale merkeziyle İstanbul Boğazı’nın yanı sıra Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Hazar Denizi’nin temizliğini; İngiltere, ABD, Yunanistan, Hollanda ve Finlandiyalı teknik partnerleri ile üstleniyor.
Büyük kazalarda bir kurum yetmediği gibi petrolün temizlenmesinde de tek bir araç yeterli olmuyor. MEKE’nin kendi ürettiği Faraş ve Süpürge adlı temizlik-arıtma gemileri, bu isimleri aralarındaki dayanışmaya borçlu. MEKE Genel Müdürü Kerem Kemerli, “Ekipman kolay, zor olan bu işe gönül veren insanlar bulmak” diyor.