Gündem Engel tanımayan bir aşka acı veda

Engel tanımayan bir aşka acı veda

17.05.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hayatını kaybeden gazeteci Özer Yelçe’nin cenaze törenine kas hastası eşi ile kızı tekerlekli sandalyeyle katıldı. Eşi Ayşegül veda yazısında, “Bir engellinin eşi olmak çok daha zor” dedi

Engel tanımayan bir aşka acı veda

Akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybeden Milliyet eski dış haberler müdürlerinden Özer Yelçe dün son yolculuğuna uğurlandı. Özer Yelçe’nin uzun yıllar tedavileri ve bakımlarıyla yakından ilgilendiği kas hastası eşi Ayşegül Domaniç ile yine aynı rahatsızlığa yakalanan kızı Zeynep, cenaze törenine tekerlekli sandalyeyle katıldı.
66 yaşında hayata gözlerini yuman Özer Yelçe’nin cenazesi dün öğle saatlerinde Üsküdar Karacaahmet’teki Şakirin Camii’ne getirildi. Cenazede Yelçe’nin kas hastası eşi Ayşegül ve kızı Zeynep taziyeleri tekerlekli sandalyede kabul etti. Anne kız tabutun başından ayrılmazken, acılı eş Ayşegül Yelçe zaman zaman başını tabuta dayayarak gözyaşı döktü.
Cenaze namazı sırasında da anne kız Yelçeler ön safta yer aldı. Törene, Yaşar Kemal, Mehmet Ali Birand, Tarhan Erdem, Coşkun Aral, Orhan Ayan ve Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane’nin de aralarında bulunduğu birçok kişi katıldı. Yelçe’nin cenazesi öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Çok yönlü gazeteci
1945’te İstanbul’da doğan Yelçe, Kadıköy Maarif Koleji’ni ve Gazetecilik Enstitüsü’nü bitirdi. Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde çalışan Yelçe, BBC, WDR ve Amerika’nın Sesi gibi birçok uluslararası basın yayın kuruluşunda Türkiye ve Ortadoğu muhabirliği yaptı.
Yelçe, uzun yıllar NTV Radyo’da klasik müzik ve sinema programları yaptı. Yaşar Holding Başkanlık Basın Temsilciliği ve Sabancı Holding Kurumsal İletişim Direktörlüğü gibi görevlerde de bulunan Yelçe, 1992’de Elit İletişim’i kurdu. Yelçe’nin, “Yaşanmamış Pazarlar”, “Güven Yılları”, “Hayal Mektupları”, “Sabancı Ailesi Soyağacı Kitabı” adlı kitapları ve çok sayıda çevirisi yayımlandı. Sürekli basın kartı sahibi olan Yelçe, 2008-2010 arasında Basın Konseyi Genel Sekreteri’ydi.

Haberin Devamı

Engel tanımayan bir aşka acı veda

Özer Yelçe

Eşinden son mektup
Ayşegül Domaniç Yelçe, “hürriyet.com.tr”deki “Veda” başlıklı yazısında son yolculuğuna uğurladığı eşiyle ilgili olarak şunları yazdı: “Engelli olmak çok zor, ama inanıyorum ki, bir engellinin eşi olmak çok daha zor. Bir davete giderken eşini yanında götürememek, canı istediğinde onunla yürüyüşe çıkamamak, dans etmeyi çok sevdiği halde, artık o dans edemediği için dansı reddetmek ya da her gece ona suyunu ve ilacını verirken kendisi hasta olduğunda bir bardak su bile isteyememek hiç de kolay değil. Ben çok şanslıydım. Kırk bir yıl beni mutlu etmek için uğraşan çok güzel bir insanla aynı yastığa baş koydum. Giderken içimdeki bir şeyleri de birlikte götürdü. Ne olduklarını tam tarifleyemediğim bir şeyleri... Ama geride çok güzel şeyler de bıraktı, herkese nasip olmayacak güzel şeyler...”

Haberin Devamı

Her geçen gün onu daha sevdi
Tarhan Erdem de, Radikal’deki yazısında Özer Yelçe ile eşi arasındaki aşkı ve bağlılığı şöyle anlattı:
“(...) Özer, gazeteciydi; hep habercilik yaptı; Sami Kohen, Milliyet’te dış haberler şefliğini ona bırakarak ayrıldı. Özer’i anlatmadan önce eşi sevgili Ayşegül’ü tanıtmalıyım: 40 yaşıma yaklaşırken, Şişecam’a bağlı bir şirketin kuruluş aşamasına katıldım. Yeni evlenmişti, eşiyle tanıştırdı; o dönemimde Özer bana çocuk gibi genç göründü. Âşıktılar; kırılmasından korkar gibi dokunurlardı birbirlerine. Gözlerini birbirlerinden ayırmazlardı, hayranlıklarını size söylemezlerdi, hissederdiniz. Hemen bir kızları oldu.
Böyle bir aşkı yaratan kıskanç olur; ikisi de sonsuz bir imtihana girmeliydi. Masalı izlemeye bundan sonra başladım: Kahramanlarımıza bu aşkı veren, kıza öyle bir dert vermeliydi ki, ona âşık oğlan ne yaparsa yapsın derdi yenip kıza kavuşamasın!
Ayşegül’ün içinde gizlenmiş bir hastalık ortaya çıkıyordu; kasların kemiğe bağlandığı yerler zamanla yavaş yavaş eriyecekti. Bir basit soğuk algınlığı bile, hareket kabiliyetlerinden birini alıp götürebilirdi. Hastalığın nedeni bilinmiyordu, tabii tedavisi de...
Özer ise, her geçen gün onu daha fazla sever hale geldi. Her ihtiyacını anlıyor, çabalıyor, uğraşıyordu! İnanılmaz bir ilişki, görmediğim bir bağlılık vardı aralarında. Sonra tekerlekli sandalye dönemi başladı. Özer’de umut devam etti; olup olmayacağını düşünmeden, bir gün ‘iyileştiğinde’ neler yapacağını, mizah katarak anlatırdı.”