Gündem Ergenekon’u doğru okuma notları

Ergenekon’u doğru okuma notları

21.10.2008 - 01:22 | Son Güncellenme:

Silivri Cezaevi Yerleşkesi’nin önü panayır alanı gibi, hıncahınç kalabalık... Cezaevinin önünde İşçi Partililer ellerinde Atatürk resimleri ve bayraklarla Ergenekon’u protesto etmek için sloganlar atıyor, hemen yanında Tuncay Özkan için açılan “Biz kaç kişiyiz?” pankartları, canlı yayın arabaları, elinde mikrofon hukukçuların peşinden koşturan televizyon muhabirleri...

Ergenekon’u doğru okuma notları

Cezaevinin giriş kapısından geçtikten sonra duruşma salonuna gitmek için üç ayrı kapıdan daha geçmek zorunda kalıyoruz: Salona giden ilk ara koridorda avukatlar, sanıklar ile yabancı ve Türk gazeteciler önce sıkı bir aramadan geçiyor, isimler yazılıyor, yaka kartları veriliyor, telefonlara, fotoğraf makinelerine el konuluyor...
Adım atacak yer yok... Uygulamadan bunalanlar birbirinin üzerine çıkarak görevlilere seslerini duyurmaya çalışıyor... Biri arkamdan “Duruşma başlayacak bu ne rezalet, önce avukatları alın” diye bağırıyor. Önümde davanın tutuksuz sanığı Murat Yücel, “Kardeşim sen avukatsan ben de sanığım” diye karşılık veriyor.

‘Ergenekon kuşu çıkar’

Hemen arkamda içeri alınmak için sırasını bekleyen davanın tutuksuz sanığı Prof. Dr Kemal Alemdaroğlu. Evet kızgın ve bir an önce içeri girmek istiyor... “Hocam bu duruma ne diyorsunuz?” diye soruyorum: “Ne diyeyim; buradaki işkenceyi hayatımda çekmedim. Bunu da Ergenekon suçu olarak eklesinler. Bu koşullarda yapılacak bir duruşma adalet anlayışına da gölge düşürüyor. Zaten bu davadan bir şey çıkmaz, çıksa çıksa Ergenekon kuşu çıkar” diyor.

1.5 saatte salona ulaştım

Duruşma salonuna cezaevinin aşırı disiplinli uygulaması nedeniyle birinci kapı, ikinci kapı, üçüncü derken 1.5 saatte ulaşıyorum... Kalabalığı yara yara duruşma salonundan içeri giriyorum. İlk Yaşar Okuyan ile karşılaşıyorum; “Siz niye buradasınız?” diyemeden o söylüyor: “Yaz, savcısı Başbakan olan davada ben de muhalif siyasetçi kimliğimle davayı izlemekle kendimi görevlendirdim.”
Sanıkların hemen hepsi salondaki yerlerini almış... Ancak mahkeme salonu yetersiz; avukatlar, sanıkların yakınları, gazeteciler ayakta kalıyor. Mahkeme başkanı ile avukatlar arasında adil yargılamanın yapılıp yapılamayacağı yönünde tartışma çıkıyor. Mahkeme Başkanı da durumdan memnun olmadığını söylüyor.
Tutuklu sanıklardan İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’in eşi Şule Perinçek, salondakiler dışarı çıkarılınca, “Hiç böyle dava görmedim” diyerek şaşkınlığını dile getiriyor.
Davanın sanıklarından “Drej Ali” lakaplı Ali Yasak’ın mahkeme salonunda kendisini “görevlendirmişler gibi” sağa sola ültimatomlar vermesi, giriş çıkışları yönlendirmesi, avukatlara duracakları yeri göstermesi ise bazılarını güldürse de Şule Perinçek’in “sinirini bozuyor”.

Mübaşir dijital savunma istedi

Mübaşirin mahkeme heyetinin isteği üzerine koridorda yüksek bir yere çıkıp dijital ortamda savunmaları istemesi ise ayrı bir tartışmaya yol açıyor. Rahatsız olduğu için duruşmaya katılamayan Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk’un avukatı Fikret İlkiz, bütün bu gelişmeleri uzaktan izliyor, tek bir kelime söylüyor: “Tam bir beceriksizlik.”