26.06.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Kâmil Yaşaroğlu - Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi - Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com
Başkalarının maddi veya manevî bir nimete kavuşmasını çekemeyip ondan mahrum kalmasını temenni etmeye haset diyoruz. Haset hastalığına yakalanmış olan insanlar için her şey hedef olabilir. Mutlu bir aile, alın teriyle elde edilen kazanç, çalışıp çabalayarak sahip olunan makam… Hasetçi için anlatılan bir hikaye oldukça dikkat çekicidir: “Haset dolu birisine şişeden çıkan cin sorar: “Dile benden ne dilersen. Ancak unutma ki ne dilersen komşun iki katına sahip olacak.” Hasetçinin cevabı hazırdır: “Öyleyse bir gözümü kör et!”.
Haset bazan gıpta ile karıştırılır. Gıpta, başkasının sahip olduğu nimetin benzerine sahip olma arzusudur. Allah Resulü “İki kimseye gıpta etmekte sakınca yoktur: Kendisine bahşedilen serveti Allah yolunda infak eden imkân sahibi ve Allah’ın lütfettiği ilmi yaşayıp başkalarına da öğreten kimse” buyurmuştur.
‘3 gece misafir oldum’
Enes b. Mâlik anlatıyor: Bir gün Resûl-i Ekrem ile beraber oturuyorduk. Buyurdular ki: “Şimdi, yanınıza cennetlik bir kişi gelecek.” Az sonra, sakalından abdest suyu damlayan Ensar’dan birisi çıkageldi. Ertesi gün, Allah Resûlü yine aynı cümleyi söyledi. Yine aynı kişi çıkageldi. Üçüncü gün, Hz. Peygamber aynı sözü tekrar etti ve yine aynı kimse geldi. Resûl-i Ekrem kalkınca, Abdullah b. Amr b. Âs, o kişinin yanına giderek kendisini birkaç günlüğüne misafir etmesini istedi.
Hadisenin devamını Abdullah b. Amr’dan dinleyelim: “Üç gece onun yanında misafir oldum. Geceleri kalkıp namaz kıldığını görmedim. Ancak, sabah namazına kadar her uyanışında yatağında sağa sola dönerken Allah’ı andığını ve tekbir getirdiğini işitiyordum. Bu zaman zarfında hayır ve iyilikten başka bir şey konuştuğunu duymadım. Üç günün sonunda onun yaptıklarını küçümser gibi oldum. Kendisine dedim ki: Resûl-i Ekrem üç kere: “Şimdi yanınıza cennetlik bir adam gelecek” dedi. Üçünde de sen çıkageldin. Neler yaptığını görmek ve senin gibi davranabilmek için yanında kalmak istedim. Fakat, çok fazla bir şey yaptığını da görmedim. Seni, Allah Rasulü’nün’ söylediği dereceye ulaştıran nedir? O kişi cevaben, “Benim durumum sadece gördüğünden ibarettir” dedi. Ancak şunu da ilâve etmeliyim ki, ben hiçbir müslümana karşı kalbimde kin beslemem. Allah’ın ihsan ettiği herhangi bir iyilikten dolayı da hiç kimseye asla haset etmem”. Bunun üzerine Abdullah şöyle dedi: “İşte seni o dereceye ulaştıran bizim kolay kolay başaramadığımız bu özelliğindir.”
İhlâs, Felak ve Nâs
Haset ibadetin feyzini, bereketini, ve hayrını siler. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Haset, tıpkı ateşin odunu yiyip tükettiği gibi iyilikleri yer tüketir. Sadaka da aynen suyun ateşi söndürmesi gibi hataları söndürür.”
İnsan kendi kusurlarıyla meşgul olabilir ve herkese rahmet gözüyle bakabilirse, haset hastalığına yakalanma tehlikelerini azaltmış sayılır. Dua, zikir ve ibadete bolca devam etmeyi de ihmal etmemek gerekir. Efendimiz, yatağına gireceği sırada mübarek ellerini birleştirir, İhlâs, Felak ve Nâs surelerini okur, avuçlarına üfledikten sonra vücudunu sıvazlardı. Bunu üçer kez tekrarlardı.
Bir ayet
Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle (el-İsrâ 18/23)
2 soru 2 cevap
- Namaz ibadeti Hz. Peygamber’den önce de var mıydı?
Kuran-ı Kerîm’de Hz. Muhammed’den (s.a.v.) önceki peygamberlerin namaz kılmakla emrolundukları değişik vesilelerle belirtilmektedir. Bundan anlaşıldığına göre namaz ibadeti önceki dinlerde de bulunmaktaydı. Bu ayetlerde eski ümmetlerin namazlarında da kıyam, rükû ve secde gibi temel rükünlerin var olduğu bildirilmekle birlikte nasıl kılındığı tam olarak açıklanmamıştır.
- Tedavi amacıyla cilde sürülen ilaç vb. maddeler abdeste engel olur mu?
Abdest alırken yıkanması gereken bir organın üzerine tedavi amacıyla sürülen maddeler deri üzerinde bir tabaka oluşturmuyorsa abdeste zararı olmaz. Ancak deri üzerinde tabaka oluşturan merhem vb. maddeler yıkandığı takdirde tedaviye engel teşkil etmiyorsa bu organın yıkanması gerekir. Eğer yıkamak zarar veriyorsa ıslak elle üzerine mesh edilir. Mesh etmek de zararlı ise o da terk edilir.
Besmeleyi sesli söylemenin bereketi
Besmeleyi sesli söylemenin ne büyük hayırlara vesile olacağını bilemeyiz. Bunun en güzel misali Peygamber efendimizin ağır ve yorucu geçen Tâif Seferi dönüşünde yaşadığı dikkat çekici hadisedir. Allah Resulü üzgün ve bitkin halde Mekke’ye dönerken yolu üzerindeki bir bağda dinlenmek istemişti. Bu sırada Addas isimli Hıristiyan bir köle Peygamber Efendimize üzüm getirdi.
Resûlullah üzümü yemek üzereyken mübarek dudaklarından dökülen “bismillahirrahmanirrahim” Addas’ın dikkatini çekti ve “Ben buralarda kimseden böyle bir söz işitmedim. Bu sözü söylemek yalnızca peygamberlerin işidir” dedi. Hz.Peygamber ile yaptığı sohbetin sonunda İslam’la şereflendi.
Hazreti Peygamber’den bir dua
Allah’ım, kalbimizi ve amelimizi riyadan, dilimizi yalandan, gözümüzü hıyanetten koru! Her zorluğu bizlere kolaylaştır! Dünya ve ahirette afiyet ver!
Hurmaları taşlayan çocuk
Küçük Râfi hurma ağaçlarını taşlayıp hurmaları yere düşürüp yerdi. Bir gün bahçe sahibi onu yakaladı ve doğruca Hz. Peygamber’in huzuruna getirdi. Şöyle dedi: “Bu çocuk hurmalarımı taşlıyor, cezasını verin.” Peygamberimiz olayı bir de çocuktan dinlemek istedi. Çocuğa sordu: “Yavrucuğum! Hurmaları niçin taşlıyorsun?” Çocuk kısık bir sesle “Acıkmıştım” dedi. “Karnımı doyurmak için yaptım”. Peygamber Efendimiz üzüldü. “Yavrum” dedi. “Hurma ağaçlarını taşlama. Yere düşen hurmaları ye”. Sonra Râfi’nin saçlarını okşayarak onun için şöyle dua etti: “Allah’ım! Bu yavrunun karnını doyur!”.
Bir hadis
Kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.
Hacı Bayram Camii