Hosteslik yapmanın bedelini canıyla ödedi

DİYARBAKIR'da bir otobüs firmasında hosteslik yaptığı için, ‘aile namusuna leke sürdüğü’ iddiasında bulunan iki kayınbiraderi tarafından 5 kurşunla vurulan, olaydan 2 ay sonra hastanede yaşam mücadelesini kaybeden 25 yaşındaki Fatma Tunç cinayetiyle ilgili davada karar çıktı.

Sanıklardan 34 yaşındaki Zeki Akgün ‘cinayete azmettirmek’ten 25 yıl, ‘ruhsatsız silah bulundurmaktan’ 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum oldu. Kardeşi 15 yaşındaki İ.A. ise yaşının küçük olması, duruşmalardaki davranışları ve pişmanlığı, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri lehine hafifletici neden kabul edilerek ‘cinayet’ suçundan 10 yıl, ‘ruhsatsız silahtan’ taşımaktan da 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Diyarbakır'da 2 yıl önce yengeleri Fatma Tunç'u, nikahsız yaşadığı kardeşleri Yunus Akgün'den ayrılıp otobüs firmasında hosteslik yaptığı için ‘aile namusuna leke sürdüğü’ gerekçesiyle öldüren olay tarihinde 15 yaşında olan İ.A. ile cinayete azmettiren ağabeyi Zeki Akgün'ün yargılanmasına 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.

2 ay yoğun bakımda tedavi gördükten sonra alise tarafından memleketi Afyonkarahisar'a götürülen Fatma Tunç ile ilgili mahkeme, talimatla ifadesini istedi. Ancak Afyonkarahisar Başsavcılığı'ndan gelen yazı, davanın seyrini tamamen değiştirdi. Yazıda, adı geçen kişinin hayatta olmadığı, ailesi tarafından defnedildikten sonra nüfus aile tablosundan düşürüldüğü cevabı verildi. Gelen cevap üzerine sanıkların davası ‘kasten adam öldürmeye teşebbüs’ten çıkarılıp, ‘kasten adam öldürmek’ suçundan ele alındı. Mahkeme, Fatma Tunç'un yaralanmadan mı, yoksa hastalıktan mı öldüğünü araştırmak için dosya içindeki raporları İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. 1'inci İhtisas Kurulu'nca gönderilen raporda, kurusıkıdan bozma tabancayla 1 metre mesafeden 6 el ateş edildiği, 5 merminin hayati öneme sahip kafa, boyun, göğüs ve kol bölgesine isabet ettiği, atışın yakın mesafeden gerçekleşmesi sonucu Fatma Tunç’un öldüğü anlatıldı.

‘KIZ ÇIKMAYINCA BABA EVİNE GÖNDERDİK’

Yengesini vuran İ.A., “Olaydan 4 ay önce ağabeyim Yunus, yengemle evlendi. Yengem 2 çocuklu dul çıkınca ağabeyim kız olmadığı için ‘Dul kadın bana olmaz’ diyerek baba evine gönderdi, ama geri geldi. Sonra yengemin genelevde çalıştığını duyduk. En son bir otobüs firmasında hosteslik yapıyordu. Ben de dedikodulara dayanamayıp yanımda taşıdığım tabancayla korkutma amaçlı ayaklarına doğru ateş açtım, ama mermi yanlışlıkla kafa ve göğsüne gelmiş. Öleceğini düşünerek ağabeyim Zeki'yi aradım. O da gelip hastaneye götürdü. Her ne kadar polis ve savcılık ifademde, ‘Namusumu temizledim, pişman değilim. Başım önümde dolaşacağıma şerefimle yaşarım’ demiş olsam bile şokta olduğum için ağzımdan çıkanı kulağım duymuyordu, pişmanım” dedi.

Ağabeyi Zeki Akgün ise yengesi Fatma Tunç'u öldürmesi için kardeşi İ.A.'yı azmettirmediğini iddia ederek, “Olayla ilgim yok. Olsa hastaneye kaldırmazdım. Kardeşim onu vurunca beni aradı ben de yaralı olarak hastaneye götürdüm” diye konuştu.

‘RESMİYETTE YENGELERİ DEĞİL, TAHRİK OLAMAZ’

Sanık avukatlarından Gündoğan Mermutluoğlu, Fatma Tunç'un hayat kadınlığı yaptığı için müvekkileri tarafından öldürüldüğünü belirterek, “Hayat kadını olduğu için yengelerinin bu şekilde anılmasından rahatsız olmuşlardır. Dolayısıyla haksız tahrik indirimi uygulanması gerekir” dedi. Ancak mahkeme, Fatma Tunç'un resmi nikahsız olması nedeniyle sanıklar ile arasında hiçbir zaman yasanın tanıdığı şekilde yenge- kayınbirader ilişkisi bulunmadığını, Fatma Tunç'un hayat kadını olduğu bir an için kabul edilmiş olsa bile resmi anlamda yengeleri olmadığı için bu durumun sanıklar açısından haksız tahrik hükümleri uygulanmasını gerektirmeyeceği gerekçesiyle talebi reddetti.

İLK KARAR: MÜEBBET HAPİS

Mahkeme, sanıkların ortanca kardeşi olan Yunus Akgün'ün Fatma Tunç ile nikahsız evlendiğini, ancak Fatma Tunç'un daha önceden evli olduğunu eşinden gizlediğini, 2 çocuğunu da küçük kardeşleri olarak eşine tanıttığını, Fatma Tunç'un daha sonra gerek eşine, gerekse eşinin ailesine evlenip boşandığını, kardeşi diye tanıttığı çocukların ise kendi çocukları olduğunu söylediğini belirtti. Mahkeme, Yunus Akgün'ün eşinin dul olduğunu öğrenmesi üzerine otobüse bindirip Afyonkarahisar'a baba evine gönderdiğini, ancak genç kadının aile baskısına dayanamayıp Diyarbakır'a dönerek ayrı bir ev tutup çocuklarıyla kalmaya başladığını, bu durumu öğrenen kayınbiraderleri Zeki Akgün ile İ.A.'nın Fatma Tunç'u sokakta yakalayıp amcalarının evine götürerek burada ayrı bir odada sorguladıklarını ifade etti.

Mahkeme, Zeki Akgün'ün üzerinde taşıdığı kurusıkıdan bozma tabancayı kardeşi İ.A.'ya verip, “Bu kadın namusumuza söz getirdi. Onu vur” diye emir verip dışarı çıktığını, İ.A.'nın da yengesinin kaçabileceğini düşünerek odanın kapısını kilitledikten sonra yakın mesafeden 6 el ateş ettiğini, kurşunlardan 5'inin kadının kafa, boyun, göğüs ve kol bölgesine isabet ettiğini, İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan gönderilen sonuç belirleyici rapora göre sağ boyun, sağ göğüs ve sol kol bölgesindeki 3 isabetin öldürücü mahiyette olduğunun tespit edildiğini, Fatma Tunç'un tüm tedavilere rağmen ateşli silah yaralanmasına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu 25 Nisan 2007 günü öldüğünü ifade etti.

Mahkeme, yengelerini vurmak için plan kurup, anlaşma yapan ve soğukkanlılıkla öldüren Zeki Akgün ile İ.A.'yı TCK'nın 81/1 maddesi uyarınca önce müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanık Zeki Akgün'ün duruşmalardaki olumlu hal ve davranışları ise hafifletici neden kabul edilerek cezası 25 yıla indirildi. Sanık ayrıca ‘ruhsatsız silah bulundurmak’tan 1 yıl 8 ay hapis, 375 YTL para cezasına mahkum oldu. İ.A.'nın ise yaşının küçük olması, duruşmalardaki davranışları ve pişmanlığı, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri lehine hafifletici neden kabul edilerek cezası 10 yıla indirildi. ‘Ruhsatsız silah kullanmak’tan da 1 yıl 1 ay 10 gün hapis, 250 YTL para cezasına çarptırıldı.