Gündem İbrahim Balaban yaşamını yitirdi

İbrahim Balaban yaşamını yitirdi

10.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

Nâzım Hikmet’in “Ben büyük şairim, sen de büyük ressamsın,” sözlerini yönelttiği Türk resminin öncü figürlerinden sanatçı İbrahim Balaban, 98 yaşında önceki gün tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybetti.

İbrahim Balaban yaşamını yitirdi

‘Çok uzaklardan geliyorum. Öküzlerin sabana koşulduğu yerden… Ağır-aksak bir kıpırtının içinden geliyorum’ ifadelerinin sahibi İbrahim Balaban, tuvallerinde Anadolu köylüsünün yaşamı ve uğraşlarını toplumsal gerçekçi bir tonda somut figürleriyle resmetmişti. Ressam, önceki gün sabah saatlerinde bir süredir tedavi gördüğü Güngören Hastanesi’nde çoklu organ yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Sanatçının vefatını ise gazeteci Nazım Alpman sosyal medya hesabında yaptığı şu paylaşımla duyurdu: “Balaban’ı kaybettik. Yaşayan en büyük ressamımız Balaban bu sabah tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybetti... Görkemli bir hayat yaşadı. Ustası Nâzım Hikmet gibi haziranın ilk yarısında veda etti.” Balaban için yarın Nâzım Hikmet Kültürevi’nde saat 11.00’da tören düzenlenecek. Törenin ardından Şişli Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından cenazesi köyüne götürülecek.

Haberin Devamı

98 yaşında kaybettiğimiz Türk sanatçı İbrahim Balaban, resimle henüz 16 yaşındayken Bursa Cezaevi’nde, Nâzım Hikmet’in öğrencisi olarak tanışmıştı. Bursa, Seçköy’de dünyaya gelen Balaban, kendisinden 20 yaş büyük Nâzım Hikmet’le kurduğu usta-çırak ilişkisiyle hapishanede geçirdiği seneler boyunca resim üzerine düşündü, konuştu, okudu, çizdi, boyadı ve her alanda kendini geliştirmeyi sürdürdü. Usta şair Nâzım Hikmet’le geçirdiği yedi yılı ileride ‘Şair Baba ve Damdakiler’ adlı kitabında şu cümlelerle anlatacaktı: “Şair Babam’la ikimiz buluşmadan önce el yordamı ile arıyordum kendi kendimi karanlıkta. İlkin onu buldu ellerim. O da alıp koydu beni kendi yerime.” Şaire duyduğu minneti her defasında yinelemekten çekinmeyen Balaban’ın tuvallerindeki toplumsal gerçekçi anlayışın inşasında kuşkusuz Nâzım Hikmet’in katkısı ve rolü büyük. 1989 tarihli Cumhuriyet gazetesinde İbrahim Balaban’ın sanatçı portresi haberinde ressamın Nâzım Hikmet’le yaptığı dersleri gazeteci Alpay Kabacalı anlatıyor: “Bir eksiklik var... Ustası Nâzım Hikmet, onun bu tedirginliğinin ayrımında. Bir gün çağırıyor Balaban’ı ‘ders yapacağız’ diyor. İlk gün ‘diyalektik felsefe’ dersi... Usta anlatıyor, çırak dinliyor. Ertesi gün kendisine anlatılanları bir bir yineliyor ustasına. İkinci gün ‘sosyoloji dersi’, üçüncü gün ‘ekonomi politik...’ Malta’da volta atarken anlatılıyor dersler. Defter, kalem, kâğıt, kitap yok. Mahpuslar birbiriyle sürekli konuşarak volta atan ustayla çırağı imrenerek izliyorlar.” Balaban, 1950’de çıkan afla birlikte hapisten çıkıyor ve ilk sergisini 1953’te Fransız Kültür Merkezi’nde açıyor. Burada 50’ye yakın tablosu satılan ressamın ikinci kişisel sergisi ise altı yıl sonra düzenleniyor. Sonraki yıllarda hem Türkiye’de hem de yurtdışında pek çok sergi açan sanatçı, 1961’de katıldığı Yeni Dal Grubu sergisinde yer alan tablosu nedeniyle yargılanıyor, ancak aklanıyor. 1968’de Gazi Dergisi’nde basılan bir tablosundan dolayı da aynı süreci yaşıyor. Ressamın 1969’da Adana’da sergilediği resimleri saldırıya uğruyor.Sanat hayatında iki binden fazla tablo ve bunun birkaç katı desen üreten sanatçının aynı zamanda yayımlanmış 11 kitabı da bulunuyor. “Sanat, yaşantının izdüşümüdür. Konu bir özdür, her öz kendi kabuğunu yapar” diyen sanatçı, fırçasını Anadolu insanına, mitolojiye, destanlara, masallara çevirmiş, halk geleneklerinden beslenen figürlerini çağdaş anlatılarla buluşturmuştu.

Haberin Devamı

İbrahim Balaban yaşamını yitirdi