Gündem İstanbul’un son lodosçuları

İstanbul’un son lodosçuları

06.08.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

19. Yüzyıl ve 20. Yüzyıl ortalarına kadar İstanbul’un çöplüğü denizdi. Şehrin toplanan çöpü mavnalarla Sarayburnu, Cankurtaran, Kumkapı, Yenikapı ve Yedikule hattı boyunca denize dökülürdü. Lodosçular ise fırtına sonrası kıyıya vuran bu çöpleri toplayıp eler ve deyim yerindeyse, geri dönüşüme sunarlardı.

İstanbul’un son lodosçuları

Hasan Mert Kaya -  Kadim meslek / Lodosçuluk tabiri eskilere uzanıyor. Bizans dönemine kadar gittiği söylenen, şimdilerde ise artık biten bir meslek. İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi’nin altını üstüne getiren lodos fırtınaları sonrasında kıyıya kadar gelen çöpleri eleyerek içlerinde para edecek malzemeler arayanlar için kullanılan bir tabirdi lodosçu. Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk zamanlarında babadan oğula intikal eden bir uğraştı lodosçuluk. Gözleri fırtına kollayan lodosçuların racona göre kendi bölgeleri vardı ve kimse diğerinin bölgesine girmezdi. 

Haberin Devamı

Paslı çividen gazoz şişesine 

Fırtına ne kadar sert olursa sonrasında lodosçuların bereketi de o kadar bol ve çok olurdu. Bel hizasına kadar giydikleri çizmelerle kıyıdan suya girer ve kıyılayan birikintiyi küreklerle dışarı alırlardı. Dışarı alınan yığın, keskin gözlerin bakışları altında önce elle kabaca ayıklanır, ardından eleklerden geçirilerek detaylı biçimde taranırdı. Kimi zaman büyük mıknatıslar da kullanılırdı demir parçalarını kolayca bulabilmek için. Tüm bu hummalı çalışmaların sonucunda kısmetlerinde ne varsa çıkardı karşılarına. Bu kimi zaman paslı çiviler ya da çeşitli hurda metaller, kimi zamansa porselen bir ilaç tüpü ya da camdan bir gazoz şişesi olurdu. Şanslı olan lodosçuların kimi zaman altın diş, yine altın ya da gümüşten yüzükler, gümüş çakmaklar, zincirler ve hatta Reşat, cumhuriyet altını gibi objeler bulduğu olduğu söylenirdi. 

Haberin Devamı

İstanbul’un son lodosçuları

Sahil Yolu İle biten lodosçuluk 

Sarayburnu ile Yedikule arasındaki kıyılarda çalışan lodosçuların işini zorlaştıran ve hatta bitiren gelişme ise 1955 yılında denizin doldurulması ile yapımına başlanan Kennedy Caddesi oldu. Sirkeci’den Bakırköy’e uzanan tüm sahil boyunca inşa edilen bu yol, lodosçuların kıyı ile olan bağlantısını büyük ölçüde kesti. Kıyıdaki suyun hemen derinden başlaması ile lodosçuluk hızla tarihin tozlu sayfalarında kaybolmuş bir meslek oldu ve unutuldu. 

Son lodosçulara vuran talih kuşu: Marmaray ve Avrasya Tünelleri 

Lodosçuluk bitmişken ve eski lodosçulardan geriye çok az kişi kalmışken 2004 yılında yapımı başlayan Marmaray ve yine yapımına 2011 yılında başlanan Avrasya Tüneli inşaatları Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemi çöplerinin atıldığı yerlerin tam altından geçer. 24 saat boyunca aralıksız çalışan deniz altındaki tünel açma makinaları bitmeyen bir lodos fırtınası etkisi oluşturur. Tünel kazan ekskavatörlerin deniz zeminini savurmasıyla 100 yıllık çöplüğün ilaç ve gazoz ve bira şişeleri, porselen şişe kapakları, olta kurşunları, o zamanlar “Şehremaneti” olarak bilinen belediye damacana ve postane kurşun mühürleri, kısacası denizin yiyemediği ne kadar malzeme varsa hepsi kıyılara savrulur. Lodosçular için bu durum tam bir bayram ve unutulmaz bir jübile olur. Hiçbir fırtınanın yapamayacağı etkiyi, iki kıtayı yer altından birleştirme azmi ve çabası farkında olmadan başarır. 

Haberin Devamı

İstanbul’un son lodosçuları

Bit pazarında şenlik 

Lodosçuların kıyıdan buldukları İstanbul çöplüğünden arta kalanlar kısa sürede bit pazarlarına ve müzayedelere düşer. Bir zamanlar bulunması çok zor olan efemerik koleksiyon malzemeleri bollaşır ve özellikle 19.Yüzyıl sonu, erken 20.Yüzyıl dönemlerine ait koleksiyon yapanların yüzü oldukça güler. Çok az görülen Göztepe, Kanlıkavak, Kayışdağı, Sırmakeş gibi cam su damacanalarının kurşun mühürleri, üzerinde üç dilde marka adı yazan gazoz şişeleri, üzerinde ticari marka adları yazan promosyon porselen ve metal kül tablaları, dönemin yerli ve ithal porselen ilaç tüpleri bolca görülmeye başlar. 

Bir dönemin analizi 

Denizdeki çöplüğün kıyıya vurmasıyla görülen bu nesneler aslında önceden de bilinen, zaman zaman eskicilerde, bit pazarlarında karşılaşılan şeylerdi. Ancak bollaşması ile birlikte özellikle 20. Yüzyıl başı İstanbul’unun tüketim alışkanlıkları, içtikleri gazozlar, kullandıkları ilaçlar ve bunların nereden geldiği, ticari markaların ürün tasarımları hakkında daha detaylı bilgi sağlamış oldu. Son lodosçuların bu geri dönüşüm mesaileriyle birlikte lodosçuluk tekrar tarih oldu. 

Haberin Devamı

Misketli gazoz şişeleri

İçecek sektörünün henüz fazla çeşitlenmediği 20. Yüzyıl başlarında gazoz sektöründe Türk ve ithal markalı gazozlar arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyordu. Bazı gazoz üreticilerinin, gazoz şişelerinin ağız kısmının hemen altına camdan bir misket eklemiş olmaları özellikle çocuk tüketicileri hedeflediklerini gösteriyor. İçindeki misketi almak için görülen gazoz şişelerinin tamamına yakınının ağzı kırılmış.

Yaşar Kemal’in Lodosçuları

“Lodosçuluk İstanbul şehrinde kadim zanaattır, helal ekmektir. Ta Bizans’tan beri sürüp gider. Her lodos
sonu rüzgâr denizin altını üstüne getirdikten, deniz dibinin kumunu, çakılını, yosununu, kabuğunu, taşını alıp kıyıya döktükten sonra lodosçulara gün doğar. Daha gün ağarırken, denizin altı apaydınlık olur, dışarıdan daha ışıklı, ışıklar yansıyarak birkaç misli çoğalır ve lodosçuların şahin gözleri işe yarayacak öteberileri seçmekte güçlük çekmez.” Birçok romana ve şiire de konu olmuş lodosçular. Aralarında en dikkat çekenlerden birisi de kuşkusuz Yaşar Kemal’in Deniz Küstü romanındaki bu aktarımıdır.

Haberin Devamı

İstanbul’un son lodosçuları

Hasan Kuvvet Şurubu

20. Yüzyıl başlarında cinsel gücü artırmaya yönelik iksirler de kullanılıyordu. Bunlar arasında en popüler olan rağbet edileni Hasan Kuvvet Şurubu’ydu.