Gündem İstihbaratçıya güven duymayan başbakan

İstihbaratçıya güven duymayan başbakan

02.01.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

İstihbaratçıya güven duymayan başbakan

İstihbaratçıya güven duymayan başbakan

İstihbaratçıya güven duymayan başbakan

Günün birinde MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, yanına yardımcısı Mikdat Alpay’ı da alarak öyle açıklamalarda bulundu ki, herkesin ağzı açık kaldı. Az konuşması gereken bir görevliydi Atasagun. Bu farklı davranışına inandırıcı bir sebep yakıştırılamadı.
Başbakan Bülent Ecevit "Benden izin almıştı. Açıklığa inandığım için o izni verdim" dedi, ama ona da kimse inanmadı.
Ben, Atasagun’un anlam verilemeyen o çıkışının sebebini buldum sanırım. MİT Müsteşarı günün birinde, Başbakan’ın istihbarata ve istihbaratçılara önem vermediğini, güvenmediğini ve itibar etmediğini fark etmiş olsa gerektir.
Şimdi size, Müsteşarı bu inanca sürükleyen yazılı ifadeyi aktarayım. Metin, Bülent Ecevit’in kaleminden, daha doğrusu yazı makinesinden çıkmıştır:
"İstihbarata pek önem vermem, verdiğim kadarını da -gerekmiyorsa- belli etmem. Çünkü istihbarat, aydınlatıcı olmaktan çok yanıltıcıdır, kandırıcıdır. Eğer etkili bir kimsenin istihbarata önem verdiği anlaşılırsa herkes o kimseyi kendi amacına uygun bir biçimde kullanmak ve yönlendirebilmek için nasıl istihbarat gerekiyorsa öyle istihbaratla, daha doğrusu, ‘istihbarat’ görünümü altında birtakım telkinlerle besler".
Mehmet Çetingüleç’in Rahşan adlı kitabı geçen kasım ayının ortalarında satışa sunuldu (Benim elime geçtiği tarih 22 kasım 2000). Şenkal Atasagun gazetecilerle o akıl almaz konuşmasını 26 kasım günü yapmıştı. Tarihler tutuyor.
Adı geçen kitap Bülent Bey ile Rahşan Hanım’ın karşılıklı mektuplarından oluşuyor. Eski Başbakan’ın, konulduğu Ankara Kapalı Cezaevi’nde eşine yazdığı 25 eylül 1982 tarihli mektuptan aldım, Ecevit’in istihbarattan günahı kadar hoşlanmadığını açığa vuran satırları.
Hep bildiğiniz gibi, Bülent Ecevit bugün de Türkiye’nin Başbakan’dır; Şenkal Atasagun ise MİT Müsteşarı.

BİLİYORSAN SÖYLE
Karadeniz uşağının yolu bilmediği bir ormana düşmüş. Bir katıra sormuş:
– Kimsin sen?
– Anam at, babam eşektir.
Kurtköpeğine rastlayınca ona da sormuş:
– Babam kurttur, demiş; anam köpek.
Önüne bir devekuşu çıkmış. Sorunca:
– Ben devekuşuyum, cevabını almış ve kendini tutamamış:
– Yok oha!

Elliliklere yüzük
"Göçmen Türk sosyetesi", diyorlarmış, uzayan tatillerde Milano’da birdenbire boy gösteren bizim turist kafilelerine.
– Her zaman gelirler mi?
– Gelirler de bayramlarda, büyük tatillerde sayıları artar.
– Ne yapıyorlar orada, diye sorsanız beylik cevaplar da hazır:
– Uzakdoğu mutfağını sevenler, Tibet yemeklerinin tadına bakmış olanlar kapağı Shambala’ya atarlar; et ve balıktan vazgeçemeyenlerin değişmez mekânı La Risacca’dır. Raif Dinçkök, Füsun Eczacıbaşı, Decorium’un sahibi Gaye Çelikel bu lokantaların müdavimleridir. Pahalı dükkânların sıralandığı Via Manzoni’de bu mevsim İtalyan’dan çok Türk’e rastlanır. Daha çok da alışveriş ederler tabii...
– Dışarıda tatil tatil dedikleri de, alışveriş mi yani?
– Bu tatil ünlü işadamlarımız dikkat çekti. Daha doğrusu, dikkati çeken birlikte geldikleri, çocukları, hatta torunları yaşındaki güzel kızlar. (Hepsinden manken diye söz edilmesini haksızlık sayıyor Milano’daki gözüm-kulağım.) Hazerat («Hazretler» demekmiş, babaannemin lafıydı) kızları pahalı alışverişlerle baş başa bırakıp, küçük gruplar halinde "özel alışveriş"e çıkıyorlar. Eve de bir şeyler götürmemek olmaz.
– Hayrola, kim için bu alışveriş?
– Sorma, bizim elliliğe (bak bak bak!) yüzük müzük bir şey bakıyorum.

Hakan’ın altı ay alışkanlığı
Hakan Şükür, Milano’da başlarını sokacak bir evi nihayet bulmuş. Temmuzdan bu yana, eşi Beyda’yla birlikte o emlakçı senin bu emlakçı benim Milano’yu fellik fellik dolaşmışlardı. Maçlardan ve antrenmanlardan arta kalan zamanda hep ev baktılar.
– Neyse, altı aya varmadan beğendikleri bir yer bulabildiler.
– İtalyanlar da dalga geçmiştir.
– Yok! İnter’de ilk golünü atmak için de aylarca beklemişti, diyorlar; anlaşılan acele etmeyi sevmiyor.

Mithat Perin
Kısmetinde 21’inci Yüzyıl yokmuş, Mithat Bey’in.
Allah rahmet eylesin!
Türk basınına mizanpaj estetiğini (bir anlamda şekilciliği) getiren adamdı. İstanbul Ekspres, belki de Türkiye’nin en başarılı akşam gazetesiydi. Abdi İpekçi, Osman Karaca, Gökşin Sipahioğlu bu okulun öğrencilerindendir.
1950 öncesi hapse girdi, sonrası sıkı DP’liydi; Adnan Menderes’in ziyade yakınlarından biri oldu.
6/7 Eylül yüz karasına gazetesi İstanbul Ekspres’in, Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldı haberi sebep oldu.
Eşi Perizat Perin, ünlü Benli Belkıs’ın kardeşidir; o da İstanbul sosyetesinin gözdelerindendi (dir).
Ona ve oğulları Selçuk’a başsağlığı dilerim. Kızı Azade (Coca Cola’sına karıştırılan bir ilaç yüzünden) öleli çok oldu.
Evlat kaybedene acıdığım gibi kimseye acımam. Azade’ye de dua edelim.
Perin 83 yaşındaydı.



GÜNCEL