Gündem ‘Kadın olmak başlı başına bir sürgün’

‘Kadın olmak başlı başına bir sürgün’

01.01.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:

Yaklaşık 10 yıldır sürgünde yaşayan İranlı şair, yazar ve akademisyen Dr. Fatemeh Shams, bir konferans için geldiği İstanbul’da Milliyet’in sorularını yanıtladı... İçinde bulunduğu durumu huzursuz bir yolculuk ve muğlaklık olarak tarif eden Shams, “Bu dünyada sadece kadın olmak bile sürgünde hissettiriyor” dedi

‘Kadın olmak başlı başına bir sürgün’

Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Kara Çizgiler’ adlı şiiri yeryüzündeki ayrımcılığın kökenini çok yalın bir dille ifade eder. ‘Doğada ilk kirlenmedir / ülkelere / bölünmesi/ yeryüzünün’ dizeleri görünen ve görünmeyen sınırların insanları ayrıştırdığını, bu kara çizgilerin keskinleştiği oranda insani değerlerin yitirildiğini anlatır bize... Sınırlar içinde ya da sınırlar arasında ‘öteki’, ‘sürgün’, ‘mülteci’ duygu ve durumlarını yaşayan milyonlarca insan bugün modern dünyanın yadsıdığı ya da bir biçimde alıştığı en büyük mesele. Yaşanan acının çığlığının en net duyumsandığı alan ise şüphesiz ki sanat.

Haberin Devamı

Mültecilik ve sürgün kimliğinin edebiyata izdüşümünü irdeleyen İranlı şair, yazar ve akademisyen Dr. Fatemeh Shams, Beykoz Üniversitesi’nde geçtiğimiz günlerde “Bulanıklaşan Sınırlar; Modern İran ve Afganistan Şiirinde Muğlak Alanlar” başlıklı bir konferans verdi. İran’da ‘yeşil devrim’ olarak adlandırılan protestolar sonrası sürgüne gönderilen Dr. Shams, yaklaşık 10 yıldır ülkesine giremediğini, ailesiyle belli aralıklarla İstanbul’da buluşup hasret giderdiğini, bu nedenle bu kentin gidemediği evinin yerine geçtiğini vurgulayarak başladı sözlerine. Bitmeyen huzursuz bir yolculukta, sürekli bir eşikte, ne orada ne burada, bütün sınırların arasında bir muğlaklıkta hissettiğini söyledi. Yaşadıklarının başta siyasi olmak üzere sürgün kavramının tüm anlamlarını karşıladığını vurguladı. “Bu dünyada sadece kadın olmak bile sürgünde hissetmek için yetiyor” dedi.

Haberin Devamı

Sürgündeki şairlerden dizeler okuyan Shams, şiirlerde ‘ev’ kavramının kimlikler gibi muğlak olduğunu, bu durumun alışmak dışlanmak, kaçmak dönmek, bağlanma bağlanamama, ait olma olamama, hüzün ve mutluluk gibi zıtlıklarla şiirlere yansıdığını belirtti. Bu noktadaki üretimin bir geçiş ve bir şeye dönüşme çabası olduğunun altını çizdi. Bütün sınıflandırmaların dışında kalan edebiyatın tüm milliyetçi prensiplerin önüne geçtiğini ekleyerek konuşmasını bitirdi. Konferans sonrası bir araya geldiğimiz Shams sorularımızı şöyle yanıtladı:

‘Hafız ve Mevlevi İran’da kutsaldır’

- Firdevsi, Şehriyar, Sadi, Tusi, Ömer Hayyam gibi Fars edebiyatının temsilcileri arasında sizi en çok etkileyen isim ya da isimler hangisi?

Bu saydığınız isimler İranlılar için kültürel ve ulusal ikonlar. Firdevsi’nin memleketi Horasan’da büyüdüm. Ailem küçüklüğümden itibaren beni onun mezarına götürürdü. Şehname’si evde Kuran’ın yanında dururdu. Horasanlılar ve nüfusun kalanı için Firdevsi sadece bir şair değildir: Fazlasıyla Arap etkisi altında kaldığı dönemde Fars dilinin koruyucusu ve kurtarıcısı olmuştur. Tatillerde ailece Nişabur’da Hayyam’ın güzel mezarını ziyaret ederdik. Kıtaları sadece şiir değil, hayata dair derslerdir. Hafız ve Mevlevi’nin divanları İranlılar arasında neredeyse kutsal sayılır. İranlılar neşeli, mutlu, hüzünlü ve sıkıntılı hissettiklerinde onların şiirlerine sığınır. Bu nedenle kişiliğime veya şiirime reddedilemez etkisi oldu. Bu temel kişilerin çoğundan etkilendim ancak beni derinden etkileyen iki şair, Mehdi Akhavan-Sales ve Füruğ Ferruhzad. Ferruhzad’ın tabu deviren hayatı ve eserleri modern İran şairlerinin çoğunu etkilemiştir. Simin Behbahani ise bir yetişkin olarak bana ilham veren üçüncü şairdir.

Haberin Devamı

‘Kadın olmak başlı başına bir sürgün’

‘Yaratıcı eserler hiçlikte oluşmuyor’

- Bir söyleşinizde “Şiirimdeki temalar benim hayatımdaki somut deneyimlerden kaynaklanıyor” diyorsunuz. Üretiminizi besleyen en önemli öğe kendi deneyimleriniz mi?

Bence her şair veya sanatçı bunu söyler. Yaratıcılık ve yaratıcı eserler hiçlikte oluşmuyor. Benim durumum da farklı değil. Son 35 yılda insan hayatı tek ilham kaynağım oldu. Yeni biriyle tanışmaktan ya da otobüste, kafede biriyle basit gündelik sohbetlerden, sevdiğim birinin kovuşturmaya uğraması, sürgün, savaş ve yoksulluk gibi en travmatik politik çalkantılara kadar pek çok olaydan ve kişiden ilham alıyorum ve bence eserlerim bu etkiyi fazlasıyla yansıtıyor.

Haberin Devamı

‘Baskıcı yönetim altında sembolik anlatım artar’

- İran edebiyatında sansür ve bunun yarattığı sembolizm ilişkisi bugün ne derecede belirgin?

Çeşitli dünya edebiyat geleneklerinde sembolizm her zaman var olmuştur ve bunun bin yıllık İran edebiyat geleneğinde güçlü ve varlığı tam olarak politik sansüre bağlanamaz. Metafor, şiir geleneğinin en önemli temel direğidir, öyle olmaya da devam ediyor. Sembolizm, betimleme ve alegori modern İran şiir geleneğinin önemli bileşenleridir. Sansür ortamında yazar ve şairlerin sembolizme sığınma ihtiyacı tarihsel köklere dayanır. Sansür elbette var ama edebi sembolizm de aynı derecede var. Doğrudan ifade edilemeyecek şeyler, özellikle baskıcı devletlerin hükmü altında sembolik olarak ifade edilir. İran kurgu eserleri arasında sansür ve sembolizm üzerine en iyi örneklerden biri Shahriar Mandanipour’un Bir İran Aşk Hikâyesinin Sansürlenmesi adlı romanıdır.

Haberin Devamı

‘Ana dilde yazmak bir direniş’

- Şiir çevirisinde yiten anlamlar olduğunu düşünüyor musunuz? Şiirlerinizin çeviri sürecine katılıyor musunuz?

Çeviri süreci içinde hem kayıp hem kazanç olabilir. Çevirinin yapıldığı tarihsel ve kültürel bağlam ile çevirmenin sosyopolitik ve ideolojik eğilim ve görüşlerine bağlı olarak çeviri süreci ve ortaya çıkan sonuç etkilenebilir. Muhtemelen çeviriyle ilgili İtalyanca deyişi duymuşsunuzdur: “Traduttore, traditore”/ ”Tercüme etmek ihanet etmektir”. Deyişin en iyimser yorumu çeviri sürecinde anlamın ne ölçüde kaybolduğudur. Ancak çeviri aynı zamanda yaratımla da ilgilidir. İyi bir çevirmen aynı zamanda yaratıcıdır. Yeni bir kültürel ortamda yeni bir varlığa can verir. Elbette çeviri eserler neredeyse asla orijinalleriyle aynı olmayacaktır. Benim şiirlerim de istisna değil. Çeviri yapmakla kalmayıp Farsça orijinal işlerin çevirisiyle yeni İngilizce şiirler yaratan İngiliz şair ve çevirmen Dick Davis ile tanışma şerefine eriştim. Ancak şiirlerin çevirisinde kendisiyle yakından çalışma şansı bulsam da bazen bir şiirin anlamının çeviride kaybolduğu ve çevrilemeyeceğinde anlaşıp kenara koyduğumuz ve yolumuza devam ettiğimiz anlar oldu. Yani çevrilememe durumu kesinlikle var ve ciddi bir sorun olabiliyor.

‘Kadın olmak başlı başına bir sürgün’

- İçinde bulunduğunuz toplumda konuşulmayan bir dilde üretim yapmanın olumlu ve olumsuz yanları neler?

Sürgünde yaşayan bir kişi için, coğrafi sınırlarının dışında ana dilinde yazmak, bir direniş hareketi olarak algılanabilir. 1970’lerin ve 80’lerin en ünlü İranlı entelektüellerden, yaşayan Gulam Hüseyin Saedi ve Shahrokh Meskoob eserlerini Farsça yazmaya devam ettiler. Eserlerinin bazıları çevrildi, bazıları Farsça kaldı. Bir izole edilmişlik ve mesafe koyma duygusu barındırıyor. Ancak, bu bilinçli bir seçim. Avantajı, duygusal açıdan ödüllendirici yanı. Tabii ki başta içinde bulunduğun toplumla bağlantıyı kaybetmek üzere bazı olumsuz yanları da var. Sürgündeki pek çok yazar için bu, önemli bir zorluk.

‘Nâzım Hikmet İranlılar tarafından çok okunur’

- İran’da okunan ve bilinen modern Fars edebiyatını etkilediğini düşündüğünüz Türk yazarlar var mı?

Nâzım Hikmet İran sınırları içinde ve dışında İranlılar tarafından geniş çapta okunur ve beğenilir. İranlı çevirmen Ahmad Poori şiirlerinden bir seçkiyi Farsça bastı. Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve Orhan Veli de İran’da yaygın şekilde okunur. Farsçaya çok güzel tercüme edilmiş eserleri mevcut.

‘Kadın olmak başlı başına bir sürgün’
'HİDAYET MODERN İRAN EDEBİYATININ ÖNCÜ SESİDİR'

- Çağdaş İran edebiyatını Türk okurlar Sadık Hidayet (Kör Baykuş), Farabi Vafi (Uçup Giden Bir Kuş), Samed Behrengi (Küçük Kara Balık) gibi eserleri Türkçeye çevrilen yazarlarla tanıyor. Sizce bu isimler İran edebiyatını temsil ediyor mu?

Sadık Hidayet modern İran edebiyatının en öncü sesidir. “Kör Baykuş” dünya edebiyat şaheserleri arasındadır. Türk okuyucuların İran’ı onun eserlerinin merceği altında tanımasından memnuniyet duydum. Behrengi ve Vafi iki farklı tarihi döneme ait yazarlar. Maalesef henüz eserleri Türkçeye çevrilmemiş, çok daha tanınmış İranlı yazar ve şairler var.

‘Engele rağmen önde gelen yazarlardan bazıları kadın’

- Kadın edebiyatçıların ve kadın sorunlarını işleyen isimlerin engellendiğini düşünüyor musunuz?

Sadece kadınlar değil, sansür, önyargı ve cinsiyetçiliğin farklı türleri, homofobi ve ataerkillikle mücadele eden yazarlar için de yazma şekillerini engelleyen ya da etkileyen engeller var. Ancak tüm engellere rağmen geçtiğimiz yüzyılın (son 40 yıl dâhil) önde gelen İranlı yazarlarından bazılarının kadın olduğunu da unutmamalıyız.