Gündem Kadınlar kocalarına değil Allah’a boyun eğenlerdir

Kadınlar kocalarına değil Allah’a boyun eğenlerdir

18.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kur’ân’daki ayetlere uyulmaması kadının dövülmesi konusunda da önemli yanlışlıklara neden olmuştur. Konuların özet olarak verildiği muhkem ayetler ile başka ayetlere başvurularak açıklanan müteşâbih ayetler, eşlerin Allah’ın koyduğu kurallara uymaları gerektiğini gösterir

Kadınlar kocalarına değil Allah’a boyun eğenlerdir

Kur’ân’ın iç bütünlüğüne ve âyetlerin, açıklamak için koyduğu yönteme uyulmaması, birçok konuda olduğu gibi kadının dövülmesi konusunda da yanlışlara sebep olmuştur. Bir ayette konu önce özet olarak verilir; ona muhkem ayet denir. Daha sonra konu başka ayetlerle açıklanır; onlara da müteşâbih âyet denir. Müteşâbih ayetler, benzer hükümleri içeren ayetlerdir. Bu konunun muhkem âyeti şudur:
“Erkekler kadınları korurlar. Bu, Allah’ın birine diğerinden fazlasını vermesi ve erkeklerin onlar için mallarını harcamaları sebebiyledir. İyi kadınlar, boyun eğenler ve Allah’ın onları korumasına karşılık yalnızken kendilerini koruyanlardır. Nüşûzundan korktuğunuz kadınlara öğüt verin, yataklarında yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın. Allah yücedir, büyüktür.” (Nisa 4/34)
Ayetteki “boyun eğen kadınlar” kocalarına değil, Allah’a boyun eğenlerdir. Çünkü şu âyette o kelime, hem erkeklerin, hem de kadınların güzel özellikleri olarak sayılmıştır: “boyun eğen erkekler ve boyun eğen kadınlar... Allah, onlar için mağfiret ve büyük bir karşılık hazırlamıştır. ” (Ahzab 33/35)
Bu ayetler eşlerin, Allah’ın koyduğu kurallara uymaları gerektiğini gösterir.

Allah kadınları korumuştur
Kadınların “Allah’ın korumasına karşılık yalnızken kendilerini korumaları” cinselliklerini sadece kocaları için saklamaları anlamına gelir. Çünkü namuslu bir kadının zina ettiğini iddia edenin dört görgü şahidi yoksa zina iftirası cezasına çarptırılır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İffetli kadınlara zina suçu atan sonra dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahitliğini kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Nur 24/4)
Ayetteki, “nüşûzundan korktuğunuz kadınlar...” sözündeki nüşûz, kadının, kocasına baş kaldırması olarak anlaşılmıştır. Hâlbuki şu âyet, bunun yanlış olduğunu gösterir: “Eğer kadın, kocasının nüşûzundan veya yüz çevirmesinden korkarsa, aralarında anlaşma yapmalarında bir günah yoktur. Anlaşmak iyidir. Nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi davranır ve kendinizi korursanız bilin ki, Allah yaptığınız şeyin iç yüzünü bilir.” (Nisa 4/128)
Erkeğin nüşuzu, gözünü başka kadınlara, kadının nüşuzu da başka erkeklere dikmesidir. Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: “Kadınlara karşı görevinizi yerine getirin; onlar sizin yanınızda, kendilerini sizin için korurlar. Onlar üzerinde başka bir şeye sahip değilsiniz, açık bir fahişelik yapmış olarak gelirlerse başka. Onu yaparlarsa yataklarında yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size boyun eğerlerse onlara karşı başka bir yol aramayın...”( İbn Mâce, Nikah, 1841)
“Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onlarla ilişkiye girmeniz, Allah’ın emriyle helal oldu. Sizin onlar üzerindeki hakkınız, istemediğiniz bir kişiye serginizi çiğnetmemeleridir. Eğer böyle yaparlarsa onları hafif şekilde dövün...” (Müslim, Sahih, Hac, 2137)

‘İtaat ederlerse başka yol aramayın’
Eşinin evlilik dışı cinsel ilişkiye girdiğini tespit eden erkek, onu yatakta yalnız bırakır ki, hamile kalıp kalmadığı anlaşılsın. Dövme de zinanın cezasıdır. Ancak bu, onun fuhuş yaptığını kimseye söylememesi ve olayı mahkemeye intikal ettirmemesi şartına bağlıdır. “Size itaat ederlerse onlara karşı başka bir yol aramayın” emri bunun içindir. Böylece hem kadının, hem de ailenin onuru korunmuş olur.
Nebimizin “hafif şekilde dövün” sözü, olayı mahkemeye intikal ettirmeyen ve konuyu kimseye açmayan erkeği rahatlatmak, kadını da cezasız bırakmamak içindir. Mahkemede ispatlanırsa, halkın huzurunda kadına yüz kırbaç vurulur. Kadın davranışlarını düzeltirse koca, başka bir yola başvurmaz. Böylece hem kadın günahından tevbe etmiş hem de aile şerefi korunmuş olur. Nisa Suresinin 34. âyetini, bağlantılarından kopararak açıklayanlar, kocanın karısını, isteklerine boyun eğmedi diye dövebileceğini söylemektedirler. Allah’ın Elçisi şöyle buyurmuştur:
“Kimse karısını, gündüzün köle gibi kırbaçlayıp akşam onunla yatağa girmesin.” (Buhârî, Sahih, NikâhNikâh, 93)

Haberin Devamı

Günün Âyeti

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla
Cinlerden ve insanlardan birçoğunu gerçekten Cehennem için yaşatmış olduk. Onların da kalpleri vardır ama kavramazlar, gözleri vardır ama görmezler, kulakları vardır ama dinlemezler. Onlar; en’âm (koyun, sığır ve deve) gibidirler; hayır, daha da düşük seviyededirler. Gafiller işte onlardır. (Araf 7/179)

KURAN’A SORALIM

Kur’ân’a Soralım

Besmele diye bilinen “Bismillahirrahmanirrahim”, Türkçeye farklı şekillerde tercüme edilmiştir. Fark, Rahman ve Rahim kelimelerinden kaynaklanmaktadır. Bunlar rahmet kökünden türetilmiştir. Rahmet, iyilik ve ikramı gerektiren incelik anlamındadır. Ama bazen yalnız incelik, bazen de yalnız iyilik ve ikram anlamında kullanılır. Allah’ın özelliği olarak kullanılınca sadece iyilik ve ikram anlamı kast edilir.
Rahman ‘rahmeti her şeyi kuşatan’ demektir. Bu özellik Allah’tan başkasında olmaz. Rahim ise ‘rahmeti bol’ demektir. Rahmet bolluğu Allah’ın dışındaki varlıklarda da olabilir. Bu sebeple rahim sıfatı Kur’ân’da Nebimiz için de kullanılmıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Size kendi içinizden bir elçi geldi. Sizi sıkıntıya sokan her şey onu da sıkar. O size pek düşkündür. Müminlere karşı çok şefkatli ve rahimdir. ” (Tevbe 9/128) Besmelenin metninde geçen ‘Rahman‘ kelimesini Türkçeye ‘iyiliği sonsuz‘ diye çevirmeliyiz.
Çünkü Allah’tan başka kimsenin iyiliği sonsuz olamaz. Besmelede geçen ‘Rahim’ kelimesini ise ‘ikramı bol‘ diye çevirmemiz gerekir. Çünkü güçlü birinin merhameti, onun yaptığı iyilik ve ikramı olarak yansır. Sonuç olarak bize göre besmelenin en doğru tercümesi şöyle olmalıdır: “İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla”
Süleymaniye Vakfı imsakiyesine şu adresten ulaşabilirsiniz:
http://www.suleymaniyevakfi.org/

Haberin Devamı

SORU CEVAP

Soru: Ramazan ayında şehir dışına tatile gidenler seferi sayılırlar mı? Bunlar oruçlarını kazaya bırakabilirler mi?

Cevap: Allah Teala Ramazan’da yolculuk halinde olanların oruç tutmayabileceklerini bildirmiştir. Gittikleri yerde kalacaklarsa yolculuk halleri bittiği için oruç tutmaları gerekir.

Haberin Devamı

Soru: Hamileler oruçlarını bozabilirler mi? Bozarlarsa kaza mı yoksa keffaret mi gerekir?

Cevap: Kendilerine veya bebeklerine bir zarar gelmesi endişesi taşıyan hamileler oruç tutmayabilecekleri gibi tuttukları oruçlarını da bozabilirler. Bu durumda tutmadıkları veya başlayıp da bozdukları gün kadar Ramazan’dan sonra kaza orucu tutarlar. Başka bir şey yapmalarına gerek yoktur.

Soru: Sahuru İstanbul’da yapıp Ankara’ya giden bir kişi iftar için İstanbul saatini mi bekler?

Cevap: Kişinin nerede sahura yaptığı değil; güneş batarken nerede olduğu önemlidir. Sahuru nerede yapmış olursa olsun, iftarını bulunduğu yere göre yapar.

Sorularınız için mail adresimiz: fetva@suleymaniyevakfi.org

Temel dini bilgiler

Kitabımızı tanıyalım (5)

Sünnet ne demektir?

Sünnet sözlükte alışılmış yol, adet, gelenek anlamına gelir. Nebimize (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kim güzel bir âdeti (sünneten haseneten) başlatırsa, kendisine hem o davranışın hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin sevabı verilir. Kim de kötü bir âdeti (sünneten seyyieten) başlatırsa, kendisine hem o davranışın, hem de kıyamete kadar onu örnek alan kimselerin günahı yüklenir”. Terim olarak sünnet “ Nebimizden nakledilen söz, fiil ve onaylara (takrir)” denir.

Haberin Devamı

Kaç çeşit sünnet vardır?

Nebimizden (s.a.v) nakledilen sözlü anlatımlara kavli sünnet, uygulamalı anlatımlara fiili sünnet, onaylamalarına ise takriri sünnet denir.

Sünnet bize nasıl ulaşmıştır?

Nebimizin (s.a.v) sünneti bizlere çoğunlukla hadis kitapları aracılığıyla aktarılmıştır. Sahabe döneminden başlamak üzere konuya ilgi duyanlar hadisleri derleyerek yazıya geçirmişlerdir. Elimizdeki meşhur hadis eserlerinin hemen tümü milattan önce 8 ve 9. yüzyıllarda yazılmıştır. Bu alanda önde gelen altı hadis kitabına Kütüb-i sitte adı verilir.

Sahih hadis ve zayıf hadis ne demektir?

Nebimize (s.a.v) aidiyeti sorunlu olanlar hadisler vardır. Bu sorunların tespiti için hadis bilginleri cerh ve tadil ilmi adını verdikleri ilimler ve metotları geliştirmişlerdir. Bu süzgeçten geçen hadislere sahih hadis, geçemeyenlere ise zayıf hadis adı verilir.

Haberin Devamı

Bir hadisin sahih yahut zayıf olmasında temel ölçü nedir?

Bize göre bu ölçü Kur’ân’dır. Bir hadis Kur’ân’ın bütünlüğü ile örtüşmüyorsa Nebimize (s.a.v) ait olamaz. Bu tespiti ancak bir uzman ekip yapabilir.

Doğru bildiğimiz yanlışlar

Kur’ân’da recm cezası var mıdır?

Zina eden evlilere recm (taşlayarak öldürme) cezası gerektiği, bu cezanın Kur’ân’da olmasa da hadislerde var olduğu söylenir. Oysa mesele böyle değildir.
Nebimiz Muhammed aleyhisselamın recme hükmettiği ve hatta bunu uygulattığına dair rivayetler vardır. Ancak bu rivayetler, Muhammed aleyhisselamın, konuyla ilgili olarak herhangi bir ayet inmediği sürece önceki şeraitlere göre hüküm verme ve uygulamada bulunma yükümlülüğü ile ilgilidir. Kur’ân, önceki şeraitlerde olan ve bir süre nebimizin de uyguladığı recm cezasını iki aşamada ortadan kaldırmıştır.
İlk aşama Nisâ sûresinin şu ayetidir: “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin, şahitlik ederlerse, onları, ölünceye veya Allah bir yol açıncaya kadar evlerde tutun. İçinizden zina eden iki kimseye eziyet edin, tevbe edip düzeltirlerse onları bırakın, Doğrusu Allah tevbeleri daima kabul ve merhamet eder.” (Nisa 4/15-16)
Bu ayetler hem Tevrat’taki recm cezasını kaldırmış hem de bekarlara verilen 100 değnek ve sürgün cezasını hafifletmiştir. Ayette geçen “Allah bir yol açıncaya kadar” ifadesi, bu cezanın da hafifletileceğini göstermektedir. Bu hafifletme Nûr suresinin şu âyetinde gerçekleşmiştir: “Zina eden kadınla zina eden erkekten her birine yüz kamçı vurun. Eğer Allah’a ve son güne inanıyorsanız, Allah’ın verdiği cezayı yerine getirirken onlara karşı yumuşamayın. İnananlardan bir takımı da onlara yapılan azabı gözleriyle görsün” (Nur 24/2)
Bu ayetle zinanın cezası son şeklini almış, evli-bekar ayırımı yapılmadan 100 kırbaç olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla bugün hâlâ rivayetlerden hareket ederek İslam’da recm olduğunu söyleyenler, farkında olmadan Tevrat’ın bu konudaki hükmünün hâlâ geçerli olduğunu söylemiş oluyorlar.