Gündem Korutürk'lü yıllar - Muhtıra ile darbe arasında zor görev

Korutürk'lü yıllar - Muhtıra ile darbe arasında zor görev

15.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Fahri Korutürk, 12 Mart 1971 muhtırasının gölgesindeki rejim döneminde 6. Cumhurbaşkanı seçildi. 1980 darbesi öncesinde 6 Nisan 1980’de görevi sona erdi. Korutürk, muhtıra ile darbe arasında görev yaptığı 7 yılda ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için çaba harcadı

Korutürklü yıllar - Muhtıra ile darbe arasında zor görev

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ordunun komuta kademesi tarafından emir - komuta zinciri içindeki ilk askeri müdahelesi, 12 Mart 1971’de yapıldı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur’un imzasıyla bir muhtıra verildi. Klasik askeri darbelerde olduğu gibi anayasa yürürlükten kaldırılmadı, parlamento feshedilerek siyasi partiler kapatılmadı. Ancak muhtırada, sivil siyasete çok sert bir uyarı ve tehdit ifadesi vardı:
“Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.”

DARBE GİRİŞİMİ ÖNLENDİ
Muhtıranın ardından dönemin Başbakanı Sülyeman Demirel, istifasını verdi. Diğer deyişle şapkasını alıp gitti. Meclis içinden de askerlerin istediği gibi CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim’in başkanlığında partiler üstü bir reform hükümeti kuruldu. Bu 1970’li yıllarda başka örnekleri de görülecek ilk teknokrat kimlikli ara rejim hükümetiydi. Darbe olmamıştı ama muhtıra müdahalesiyle ile askerin gölgesi parlamentonun üstüne düşürülmüştü.

GÜRLER’İN KÖŞK HEVESİ
Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görev süresi 28 Mart 1973’te dolacaktı. 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından emekli Orgeneral Cemal Gürsel cumhurbaşkanı seçilmişti. Gürsel’in ardından da cumhurbaşkanlığına Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay getirilmişti. 27 Mayıs’ın yeniden şekillendirdiği devletteki güç dengesi içinde, cumhurbaşkanlarının genelkurmay başkanlığı yapmış askerlerden seçilmesi geleneği oluşmaya başlamıştı.
Ankara’nın şehir haritası bazen devletteki güç dengelerini de simgeleyen özellikler barındırır. Genelkurmay Başkanlığı’nın protokol kapısı Milli Müdafaa Caddesi’ne açılır. Bu protokol kapısından çıkan kişi, 50 metrelik İnönü Bulvarı bölümünden sonra Atatürk Bulvarı’na ulaşır. Atatürk Bulvarı’nın son noktası ise Çankaya Köşkü’nin 1 nolu kapısıdır. Atatürk Bulvarı ile İnönü Bulvarı’nın kesiştiği yerde ise Meclis yer alır.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Faruk Gürler’in niyeti, Sunay’dan sonra Cumhurbaşkanı olmaktı. Genelkurmay’dan çıktıktan sonra Atatürk Bulvarı üzerinden Köşk’e çıkacaktı. Ancak Gürler’in Köşk yolculuğu, Meclis kavşağında engellenecekti.
Orgeneral Gürler, 5 Mart 1973’te emeklilik dilekçesini vererek, Genelkurmay Başkanlığı’nı bıraktı. Cumhurbaşkanı Sunay, 7 Mart’ta Gürler’i, kontenjan senatörü olarak atadı. Böylece Gürler’in cumhurbaşkanlığına aday olmasının önü açıldı. 13 Mart günü Meclis’te yapılan ilk oylamada, Meiclis’te üniformalılar hakimiyeti vardı. Davetliler bölümünde olmayan tek komutan Muhsin Batur du. Ancak dönemin AP Genel Başkanı Süleyman Demirel ile CHP lideri Bülent Ecevit’in direnci, Gürler’in Cumhurbaşkanı seçilmesini engelledi. Böylece oluşmaya başlayan Genelkurmay’dan Köşk’e geleneği yıkılıyordu. Gürler, seçimde ancak 175 oy alabilmişti. Gürler’in seçilemeyeceği anlaşılınca Sunay’ın Köşk’teki görev süresinin uzatılması formülü gündeme geldi. Ancak bunu sağlayacak anayasa değişikliği Meclis’te bir oy farkla reddedildi.

İSMİ ÜSTÜNDE UZLAŞI
AP, CHP ve CGP bu kez, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Muhittin Taylan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinde uzlaştı. Ancak Sunay, Taylan’ı kontenjan senatörü olarak atamayınca bu formül yaşama geçirilmedi. O zaman düşüncede kalan bu model, 2000 yılında Ecevit’in önerisi ile Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde hayata geçirilecekti. Askerin önemli bölümü, hala Gürler’in ismi üzerinde direniyordu. Türkiye, bir siyasi kaosun eşiğindeydi. İşte siyasetin arap saçına döndüğü böyle bir dönemde Ecevit ile Demirel, çözümün anahtarı olacak bir isim üzerinde uzlaştı. Bu isim o dönemde kontenjan senatörü olan Fahri Korutürk’tü. Korutürk, 6 Nisan 1973 tarihinde Cumhurbaşkanlığı’na seçildi. Son oylamada Korutürk’e 365, Gürler’e 87 oy verilmişti. 1970’li yılların kabus gibi günlerinde devletin en tepe noktasında görev yapacak, komutanlığının yanı sıra diplomatik yaşamında da edindiği deneyimi ile Türkiye’yi hükümetsiz bırakmama hayatının en önemli amacı olacak Korutürk kimdi?

KEMAHLI SABİT BEY
Tam adıyla Fahri Sabit Korutürk, 13 Ağustos 1903’te İstanbul’da dünyaya geldi. Aslen Erzincan Kemahlı diğer adıyla Eğinli idi. Eski askerlerden Erzincanlı Sabit Bey ile Nesrin Hanım’ın oğluydu. Annesini çok küçük yaşta kaybetti. Cumhurbaşkanı seçildiği 1973 yılının Kasım ayında kaybettiği üvey annesi Nuriye Korutürk tarafından büyütüldü. 1916’da Bahriye Mektebi’ne girdi. 1. Dünya Savaşı bütün şiddetiyle sürüyor ve Osmanlı’nın çöküşü ufukta görünüyordu. Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’te mühendis teğmen olarak Deniz Harp Okulu’ndan mezun oldu. İlk stajını Hamidiye ve Yavuz gemilerinde yaptı. 1933’te Deniz Harp Akademisi’ni bitirerek, kurmay subay oldu. Mareşal Fevzi Çakmak’ın damgasını vurduğu yeni Türk ordusunun ilk kurmaylarındandı. Deniz Kuvvetleri’nde genç bir subay olarak farklı gemi ve karargahlarda görev yaptı.

SOYADINI ATATÜRK VERDİ
Karpiç, Cumhuriyet’in ilk döneminin Ankara Ulus’taki en önemli restoranıdır. Fahri Sabit Bey, 32 yaşında genç bir bahriye subayı olarak bir akşam Karpiç’te yemek yemektedir. Sene 1935’tir. Soyadı Kanunu 1934’ün Temmuz ayında çıkmasına rağmen Fahri Sabit Bey, kendisine bir soyadı henüz almamıştır. O akşam Karpiç’e Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk gelir. Atatürk’ün yanındakiler sivil giyimli Fahri Bey’in görünümü nedeniyle bir yabancı olduğunu düşünür. Atatürk, onun bir Türk olduğunu anlar ve soyadını sorar. Fahri Bey, “Henüz soaydı almadım” deyince de, “Biz bu memlekette bir takım inkilaplar yaptık ve bunların korunmasını şahsiyet sahibi Türk gençliğine emanet ettik. İşte bu gençlerden biri de sensin. Sana Korutürk soyadını versek ne dersin?” diye sorar. Fahri Bey, “Bunu şükranla kabul ederim. Bu soyadını taşımak hayatımın en büyük şerefi olacak” der. Böylece Korutürk soyadını alır. Boğazlar sorunu konusunda Lozan’da nihai çözüme varılmamıştı. 1936 Montrö Boğazlar Konferansı’na askeri uzman olarak katıldı. Ataşeliklerinin yanı sıra bu görevi ona mühendis subaylığının yanında bir de diplomat subay özellikleri kazandırdı. Başarılı kurmay subayken 1944’te Emel Hanım’la evlendi. Emel Hanım eski milletvekili Salah Cimcoz’un kızıydı. Dedesi Moralı İbrahim Paşa idi. Ressam olan Emel Hanım çok iyi bir eğitim almış modern bir kadındı. Bu evliliğin ardından 1944 yılında Osman, 1949’ta Salah ve 1955’te Ayşe dünyaya geldi.

DARBEDEN VE EMEKLİLİK
1950’de tuğamiralliğe terfi etti. İlk amirallik görevinde İstanbul Deniz komutanlığı ile Denizaltı Filosu Komutanlığı yaptı. 1953’te tümamiralliğe terfi edince sırasıyla Harp Filosu Komutanlığı, Deniz Eğitim komutanlığı ve Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1956’da koramiralliğe terif etti. Bu rütbesinde iken Donanma Komutanlığı, Boğazlar-Marmara Deniz Kolordu Komutanlığı yaptı. 13 Aralık 1957’de koramiral rütbesinde iken Deniz Kuvvetleri Komutan Vekilliği’ne atandı. Oramiralliğe terfi edince 17 Kasım 1959’da Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak atandı. Ancak 27 Mayıs 1960 darbesi askeri kariyerini sonunu az da olsa öne çekti. 2 Temmuz 1960’ta sevkedildi. 27 Mayıs darbesini yapan çekirdek ekibin ağırlıkta olduğu Milli Birlik Komitesi, 2 Ağustos 1960 günlü 42 sayılı Kanun’la, Türk ordusundan 275 general ve 7 bin subayı emekliye sevk etmişti.

MOSKOVA’DA ZOR DÖNEM
Emekli olduktan sonra Moskova Büyükelçiliği’ne tayin edildi. Deniz Kuvvetleri’nde ataşelik ve Montrö Konferansı görevlerinde kazandığı diplomat yeteneklerini artık yaşama geçirme imkanı bulmuştu. Moskova, seçkin diplomatların atandığı Dışişleri’nin en önemli görev yerlerinden biriydi. Ancak o yıllar soğuk savaş döneminin en sert mücadelelerinin yaşandığı yıllardı. Rus gizli servisi KGB, NATO bünyesi içinde yer alan bütün ülkelerin büyükelçiliklerine yakın takibe almıştı. Bu büyükelçiliklerin içine ajanlarını sokuyorlardı. Böceklerle dinleme yapıyorlardı. Hatta özel yetiştirilmiş güzel kadınları bile diplomatlarla arkadaş olmaları için kullanıyorlardı. Bu nedenle Moskova’da zor şartlar altında görev yaptı. Emekli Deniz Binbaşı Erol Bilbilik, bir televizyon programında, Korutürk’ün Moskova’da büyükelçi iken dinlemeye önlem olarak gizli telefon konuşmalarını masanın altına girerek yaptığını söylemişti. Bu gerçek mi bilinmez ancak söylenti olsa bile dönemle ilgili önemli ipuçları veriyor.

KRUŞÇEV’İ BİLE ŞAŞIRTTI
Çok dakikti. Endonezya Cumhurbaşkanı, Rusya ziyareti sırasında ülkesinin Moskova Büyükelçiliği’nde verdiği davete bir saat geç kaldı. Korutürk, buna tahammül edemedi ve Endonezya Büyükelçiliği’nden ayrıldı. Korutürk’ün bu tutumu, orada bulunan dönemin SSCB Devlet Başkanı Kruşçev’i bile şaşırttı. Almanca, İngilizce ve İtalyanca bilirdi. Madrid Büyükelçiliği’nden sonra Ankara’ya döndü. 1968’de Sunay tarafından Cumhuriyet Senatosu kontenjan senatörlüğüne seçildi.

Haberin Devamı

Korutürklü yıllar - Muhtıra ile darbe arasında zor görev

Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel’in, 1973’te yaşanan cumhurbaşkanlığı krizinde çözümün anahtarı olarak gördükleri kişi Fahri Korütürk’tü.

Korutürklü yıllar - Muhtıra ile darbe arasında zor görev

YARIN: 1973’TE GÖREVE BAŞLADIĞINDA FERİT MELEN’İN ARA REJİM HÜKÜMETİ İŞBAŞINDAYDI. 1970’Lİ YILLARDA TÜRKİYE’Yİ HÜKÜMETSİZ BIRAKMAMAK İÇİN ÇABA HARCADI