Gündem Tepki oyu adresini belirliyor

Tepki oyu adresini belirliyor

03.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Karabük ve Kastamonudaydık

Tepki oyu adresini belirliyor

Milliyet TIRı gittiği şehirlerde çok büyük ilgi görüyor. Vatandaşlar yazarımız Meral Tamerin etrafını sarıp siyasetçileri uzun uzun şikâyet etti. BUGÜN 12.30 SİNOP Yeni ekmek kapısı tekstil İsdemirden umudunu kesen Karabüklüler, şimdilerde tekstile yönelmeye başlamış. Pek çok önemli markanın ürünleri artık "Made in Karabük"... Neymiş o eski günler. 3,5 milyon kapasite ile 17 bin işçinin çalıştığı tek tabanca günleri. İşte Karabük 20 yılı bu canım cicim içinde geçirdikten sonra özelleştirme denen müsibet ile karşılaşmış. Bugüne gelene dek tek tabancalık bitmiş eldeki stok miktarı yüzde 25e kadar çıkmış. Yani malı satamaz olmuş. İşte dertler o zaman başlamış. Hastalıklar bir bir nüksetmeye başlamış. İşçi sayısı 4500e inmiş, fabrikanın çalışma kapasitesi yüzde 20leri görmeye başlamış. Sendikaların içi kaynamış, siyasi partiler birbirini yemeye koyulmuş". Peki Karabüke ne olmuş? Kıymete bindi Türkiyenin en eski yazlık sineması Karabükte. Ama şimdi kapalı. Gündüz çay bahçesi gece de sinema olarak vizyon filmleri oynarmış. Bu sene işletmeci vazgeçmiş. Şimdilerde 102 bin civarında bir nüfusa sahip Karabük. Tam 20 tane çiçekçi dükkanı varmış. "Çok mu evlenen oluyor?" diye soruyorum. Meğer işçi emeklisi olanların fazla para koymadan yapabilecekleri ilk iş olarak akla çiçekçilik geliyormuş. Kazın ayağının öyle olmadığı, gelen iflaslardan sonra anlaşılıyormuş. Ama yine de 20 çiçekçi dükkanı ile direniyorlar. Karabükteki Mücellim Plak ve Kaset dükkanına giriyoruz. Şehrin kaset durumu da önemli. Popta Candan Erçetin Karabükte bir numara. Rahat giden işler terse dönmüş. 500ün üzerinde dükkan kapanmış, 30a yakın iş adamı iflas etmiş. "Var mı İsdemiri çözecek parti?" diye sorduğumda pek de iştahlı sesler yükselmedi. Karabüklü şimdi anladığım kadarı ile yeni ufuklara açılmanın peşinde. Bunların başında tekstil geliyor. Bir de zengin günlerinde pek umursamadığı Safranbolu kıymete binmiş. Geçiş yolunda gelen turistlere "önce bize buyrun" diyor Karabüklü. Pastacı pastayı daha bir başka yapıyor. Tekstil şimdilerde İsdemir işçi sayısını yakalamış. Önemli markalar burada üretilmeye başlamış. Cengiz İmrene hayranlar Karabük yollarında gözüme şu levha ilişti: "Hızınız kaç kilometre? 90 kilometre ise güvendesiniz, 110 kilometredeyseniz ölürsünüz"... Hep ölüm hep acı diye düşünüyorum. Ama Karabükün hız sınırı pek oralarda değil. Şimdilik idare eder! Arabeskte Seren Serengilin sert bakışlı sevgilisi Cengiz İmren Karabüklülerin kalbini fethetmiş durumda. Ebru Gündeş ikinci sırada. Erol Müsemmil "Kasetten kazanıyoruz" diyor. Ayda 800 kaset satıyorlarmış. Cep telefonu satan Hasibe Yıldıza birden "Satışlar nasıl?" diye sorduğumuzda, "Günde 3-4 hatta 5 oluyor" yanıtını alıyoruz. Türkiye, İstanbul değil ki! Karabük sakin, ama insanları konuşkan. Farklı farklı partilerden yana olduklarını saklamadan, yan yana görüşlerini anlatıyorlar. "Biz demokrasiyi seviyoruz" diyor biri. Sonra bir başkası beni bir yana çekiyor. Yanında üç kişi daha var. "Yavuz Bey, vallahi hayret ettim. Sabah dükkanı açmaya geldiğimde Milliyet kamyonunu görünce inanamadım" diyor. Bir şey sormadan yüzüne bakıyorum. Varsa yoksa İstanbul "Basından ümidi kesmiştik artık" diye sürdürüyor. "Gelişinize hayretim bundan. Siz gazetelere bizim gözle bi baksanız şunu görürsünüz: Varsa yoksa İstanbul. Türkiye İstanbuldan ibaret değil. Zaten Türkiye İstanbuldan ibaretse biz yanmışız." Biri esnaf diğer ikisi Kardemir işçisi. Esnafın sözünü işçilerden biri kesiyor: "Abi, bize oyumuzu, halimizi soruyorsunuz. Oysa biz haklıyla haksızı ayırt edemez hale gelmişiz. Çünkü basın bize doğruları anlatmıyor. Ben böyle düşünüyorum." Magazin haberine isyan "Basın gemisi güçlünün parasıyla yürümesin abi. Adam gazete sahibi, parti kurdum diye ortaya çıkıyor. Niye yaptığını anlamıyor muyuz? Öyle mi sanıyor? Misal olsun diye söylüyorum." Diğer işçi: "Burada, insanlar bırakın kendini doyurmayı, çocuğunu okutamaz hale gelmiş, maaşlar yetmiyor, tarım çökmüş, köylü kredilerden batmış, işini kaybeden kan ağlıyor. Bunları yazın. Televoleler bizi avutmuyor artık." Partilerin hepsi aynı "Bize A partisi, B partisi fark etmiyor" diye tamamlıyor esnaf olanı. "Hepsi avanta mevki peşinde. Basının ödevi sistemi anlatmak. Bunu istiyoruz sizden." Duvarın dibinde gençten biri. İşaret ediyor. Ticaretle uğraşıyormuş. "Burada halk siyasetçi kadar medyanın da kendini kandırdığına iyice inanmış durumda" diyor. DSPye oy vermiş, şimdi kararsız. "Kendisini hep kandıran, aldatan siyasetçiyi pazarladı diye medyayı da sorumlu tutuyor." "Her gün TVde göbek atan insanlar halkı burada körüklüyor abi, bunu bilin." Meydan güçlüye kalmış Yerel basın da şikayetlerden payını alıyor. Orta yaşlı bir adamı dinliyoruz: "Burada üç yerel yayıncı var. Problemler bir iki gün haber oluyor, sonra birileri müdahale ediyor, hoop haber yok olup gitmiş. Peki, ben derdimi kime anlatacağım? Meydan güçlüye kalmış..." Yerel basının işi zor. Herkesin birbirini tanıdığı yerde habercilik yapmak cesaret istiyor. Cesaret yoksa umutlar iyice kırılıyor. TIR ziyaretçileri arasında belediye başkanı, parti yöneticileri, sendikacılar da var. Sohbetlerin sonuna doğru uzaktan birkaç kişi el ediyor. Kırgınlar. Vatandaşı dinlemelisiniz "Biz vatandaş olarak size derdimizi anlatmaya geldik. Ama insanlar onları görünce çekiniyorlar, susuyorlar" diye açıklıyor biri. "Sizin bize ayırdığınız vaktin çalınmasını kabul edemiyoruz. Vatandaşı dinlemelisiniz" diye noktalıyor. Halkla buluşmanın bir riski de bu. Milliyetin illerine gelecek oluşu, kendini övmeyi ve gerçeği çarpıtmayı sevenleri de heyecanlandırıyor. Ama vatandaşın açık sözünü engellemek mümkün değil. Dağlar kadar dert var Kastamonu renkli. Kalabalık bir grupla çevriliyoruz. Yaşlı biri. Emekli imam. "Mesele, hırsızlık düzenidir" diyor. "Bankaları soydular, hepsi serbest. Basın neden peşlerini bıraktı? Halkın sesi olsanız yanlarına kalır mı?" Emin Eğri, ısrarla Milliyetten bir şey istiyor, okur görüşlerinin yer alacağı "söz halkın" köşesi... "Herkes burnundan soluyor. Dağlar gibi dert var. Kamuoyuna tercüman olmalısınız" diyor.