Gündem ‘Yurt dışında el ele verelim’

‘Yurt dışında el ele verelim’

25.11.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:

Türkiye’nin önemli projelerinde imzası bulunan mimar Gökhan Avcıoğlu, aynı zamanda ekibiyle birlikte dünya merkezlerinde de konumlanmış durumda. Yurt içi ve yurt dışında yüksek ölçekli projelerin mimarı olan Gökhan Avcıoğlu, gelişmekte olan ülkelere ise ayrıca önem veriyor. ‘Bizim için Ortadoğu’dan daha büyük şans’ diyen Avcıoğlu, Türk geliştiricilerin ve devletin finasman gücü ile Afrika bölgesindeki Çin hakimiyetini de kırmak istiyor. GAD Vakfı ile öğrenciler yetiştiren Avcıoğlu, 2 yıl sonra ise bir okul açmak için çalışıyor. Avcıoğlu ile Nişantaşı’nda katlı otoparktan çevirdikleri ofislerinde bir araya geldik.

‘Yurt dışında el ele verelim’

- Burası daha önce bir katlı otoparktı sanırım...

Haberin Devamı

Evet. Tüm bölge ofislerimizi tek çatı altında toplamak isterken bu binaya denk geldik. Kendimiz için çok güzel bir iş yaptık.

- Çok yoğunsunuz...

Uzun zamandır işlerimizi yurt dışını odağa alarak yaptığımız için çalışmalarımızda hiç düşüş olmadı. İçeride bir yavaşlama var ama ben bunu bir fırsat olarak görüyorum.

- Nasıl bir fırsat?

Bu yavaşlama sayesinde konut geliştiricilerin, yatırımcıların yurt dışında da önemli fırsatları görebileceklerini, uzak kıtalara kadar gidebileceklerini düşünüyorum. Çok kaliteli bir yapı ve tasarım hayatımız olmasına rağmen bunu kendimize saklıyoruz. Yanı sıra ihracata ihtiyacımız var ise, bu da tam anlamıyla bir ihracat. Yanı sıra sizin başka insanları tanımanız, başka insanların sizi tanıması sistemi de geliştirir. Belki bilmediğimiz bir şey var, öğreniriz. Belki öğretiriz. İçeride ihtiyaçları karşılarken, dışarıda da önemli pazarlar olduğunu unutmayalım.

Haberin Devamı

- Siz zaten çok önemli işlerle başka ülkelerdesiniz...

Evet ama biz her türlü zaten gidiyoruz. Çalışıyoruz. Önemli işler yapıyoruz. Ama bunun sürdürülebilir olması lazım. Sadece sen ben değil. Ben tüm sektör paydaşlarının arkalarına devletin de gücünü alarak buralara gitmesini istiyorum. Maddi manevi bir destekle, özellikle genç ve gelişime açık firmalar, Türk tasarımcısını, mimarını alarak gelişmekte olan ülkelerde önemli işler yapabilirler. Mesela biz bir yerden bir proje aldığımızda Türk üreticileri, önde olduğumuz malzemeleri; seramiği, taşı, mermeri ve diğer ürünleri tercih ederek buradan götürüyoruz. Ülkemizdeki çözüm ortaklarını tercih ediyoruz.

‘Yurt dışında el ele verelim’

- Nasıl mümkün olabilir?

Bizim dünyada 5 noktada ofisimiz var. Kendimiz bu işi zaten yapıyoruz. Mesela Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde kurulacak TOKİ gibi, Emlak Konut GYO gibi bir sistemle ve mesela Eximbank’ın da kullanılabileceği şekilde hareket edebiliriz.

Bizim Karadağ’da, Budapeşte’de projelerimiz var. Polonya’ya, Çekya’ya bakıyoruz. Özellikle gelişmekte olan ülkeler, Türkiye için çok şans sunan ülkeler. Ben bunu Ortadoğu’dan daha fazla şans olarak görüyorum. Sadece buralarda Türk geliştiricilere güvenin yeniden kurulması lazım. Arkamıza önemli bir finans gücü alarak gittiğimizi bilmeliler. Genç ve dinamik gruplar bunu kendilerine bir vazife edinerek dışarıda da iş yapmalı. Mesela Afrika var. Buralara gitmek istiyoruz ama Çin çoktan hakimiyet kurmuş.

Haberin Devamı

- Yurt dışına hangi sistemler sunulabilir?

Dünyada kat karşılığı sistemini bilmeyenler var. Yine hasılat paylaşımı sistemi çok az. Mesela geliştiriciler bununla gidebilirler.

- Dünya mimarisinde nasıl bir trend var?

İnsanların konutla aralarındaki ilişkileri değişiyor. Dijital teknolojiyle beraber, yan komşunuzun kim olduğunu bilmezken, Kanada’daki arkadaşınızla görüşüyorsunuz. İnsanları daha küçük ama sosyal anlamda geliştiren, bir araya getiren projeler tercih ediliyor. İnsanın doğal yaşam alanı 500 metrelik etrafında dönüyor. Ama bunu görmezden gelip işleri öyle zorlaştırdık ki, aynı sitede oturan arkadaşını görmek için yarım saat yol gidiyorsun çünkü aradan otoban geçiyor. Yaya yürüyemiyor. Şehir kurgusu insanları arabalaştırdı.

Haberin Devamı

‘Yurt dışında el ele verelim’
- Nasıl değiştirebiliriz?

Öyle yerler var ki, ekonomisi İstanbul ile yarışamaz ama mesela Budapeşte’de bir sokakta inşaat varsa size inşaat izni vermiyor. O sokakta yaşayanlara saygısından. Bu algıları değiştirecek en güçlü şey ise şehircilik ve mimari. Artık çok gelişmiş elektronik aletler kullanan insanlara konut yapıyoruz. Lüks çok değişti. Büyük bir ev ya da son model bir araba değil artık.

‘Önceliğim turizm olurdu’

- Dünyadaki ‘Türkiye’ algısı nasıl desteklenebilir?

Türkiye’de ben olsam önceliği turizme veririm. Türkiye’nin turizmin her alanında eli o kadar güçlü ki. Dünyada bir tane daha örnek çok az. Bir de yurt dışında şunu gözlemliyorum; bir iş yaparken eğer olumlu bir yaklaşımla karşılaşıyorsam o insanın Türkiye’ye daha önce gelmiş olmasından kaynaklanıyor. Ters bir şey ya da nötr bir durum ise görürsem de onu Türkiye’ye davet ediyorum.

‘Mimari başarılı ama şehircilikte sınıfta kalıyoruz’

- Şehircilik ve mimari gelişimin önünde engel mi var?

Haberin Devamı

Evet, İmar Kanunu. Sıfır bir sistemden başlamak lazım. Yepyeni bir sayfadan. Türkiye kendi kendine yabancılaştı. Niye yabancılaştı? İmar Kanunu yüzünden. İmar Kanunu diyor ki; ona bakma, burdan geçme, şunu yapma. Bunu kötüye kullanacaklardan korkmayalım. Onları eğitelim.

Mesela ben İmar yönetmeliğini anlamıyorum. Ben anlamadığım için kimse de anlamıyor. Bunu sanıyorum bir tek yerel yönetimler anlıyor. Türkiye mimaride çok başarılı. Şehircilikte sınıfta kalıyor.

‘Yurt dışında el ele verelim’
'KÖKLERİMİZDEN GÜÇ ALIYORUZ'

Mimar Melkan Gürsel, Murat Tabanlıoğlu ile birlikte Hayati Tabalıoğlu’nun mimarlık mirasını geleceğe taşıyor. Dünyanın en önemli kadın mimarlarından olan Melkan Gürsel, bu başarılarını ‘köklerindeki büyük değerlere’ bağlarken, “Bugüne kadar uluslararası anlamda iyi işler yapabildiysek, bu topraklarda kazandığımız güçle yaptık” diyor.

Gürsel ile Beyoğlu’ndaki ofislerinde buluşarak; merak edilen Atatürk Kültür Merkezi (AKM), Haliç Tersane başta olmak üzere keyifli bir sohbet yaptık.

- Piyasa ne durumda?

Hem küresel anlamda, hem de yurt içinde bir daralma var. İçeride yapılan işlerin bundan etkilenmemesi mümkün değil ama ben şuna inanıyorum; doğru işler, doğru ölçekte yapılan işler her zaman değerlidir. Bunlar mutlaka her dönemde değerini bulan, yine en çok işleyen, en çok insanı kucaklayan projeler haline geliyor.

- Tabanlıoğlu olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim avantajımız, daha doğrusu bugüne kadar çalıştıklarımızı, yani karınca misali yılmadan verdiğimiz emeklerin karşılığını hep alıyoruz. Mesela geçtiğimiz gün Tabanlıoğlu, ‘Ortadoğu’nun en iyi mimari grubu ve Murat Tabanlıoğlu ile ben Ortadoğu’nun en iyi mimarları ödülünü aldık.

- Şu anda dünyada neler yapıyorsunuz?

Dubai’nin en önemli yatırımcı gruplarından olan Al Fattam’a iki kule yaptık. Bölgeyi bu iki kule içinden sokakla sahil şeridine kadar bağlıyoruz. Yine bölgede önemli işlerimiz var. Doha’da bir müze projesi yapıyoruz. Afrika’da işler yapıyoruz. New York’ta ofisimiz var. Miami’de önemli iki projemiz var. Almanya’da bir otel yapıyoruz ve bölgede daha çok çalışacağız.

- Kültürler karması gibi...

Biz Türkiye olarak mesela hep tahıl ihraç eden bir ülke olduk. Entelektüel sermayemizi hiç ihraç edemedik. Halbuki biz çeşitli kültür katmanlarından oluşan ülkenin çocuklarıyız. Bu kültürleri başka topraklara aktarmak görevimiz. Doğu ve Batının ortasındayız. Ve ikisini de anlıyoruz. Doğru şekilde sentezleyebildiğimiz sürece dünyada çok önemli işler yapabileceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.

- Yurt içinde de önemli işleriniz sürüyor...

Siz bir yerde oturuyorsanız esas yeriniz mahallenizdir. Bizim de köklerimiz burası. Bugüne kadar uluslararası anlamda bir şeyler yapabildiysek bunu köklerimize borçluyuz, buradaki insanlara borçluyuz. Mimarlık sevgiyle yapılacak bir iş, insanları sevmeden, ruhunuzu katmadan yapılacak bir iş değil. Yurt içinde de çok önemli projeler yapıyoruz. Özellikle Atatürk Kültür Merkezi ve Haliç Tersane önemli işler.

- Atatürk Kültür Merkezi’nde son durum nedir?

Murat Tabanlıoğlu’nun babası Hayati Tabanlıoğlu’ndan bize yadigar. Bizim senelerdir çok emek sarf ettiğimiz bir bina. İhale projelerini hazırladık, kısa süre içinde ihaleye çıkacak, büyük bir hızla ve emekle tamamlanacağına inancım sonsuz.

Haliç Tersane ise ‘kültür su yolu’ dediğimiz; İstanbul Modern, Koç Müzesi ve tersanede olacak müzeler ile burada önemli bir kültürel değerin parçası haline gelecek. Ama İstanbul’dan çıkın mesela Bayburt’ta Baksı Müzesi’yle kadınlar için çok özel bir iş yapıyoruz. Yine Konya Selçuklu Belediyesi için yaptığımız bir kongre merkezi var. Ülkenin her yerinde güzel projelerin parçası oluyoruz.

- Mimari trendler neler?

Dünyanın en büyük problemi enerji. Enerjiyi mümkün olduğunca az kullanan projeler yapmak gerekiyor. Özellikle küçük projelerde doğal çözümleri üreten binalar yapmak, yerel ürünleri kullanmak ve bunlara teknolojiyi eklemek gerekiyor.

‘Bilinçli çalışmalıyız’

- Mimar adaylarına, özellikle kadınlara önerileriniz neler olur?

Mimarlık bir hayat tarzı, bir meslek değil. Deneyimlemek çok önemli. Bunun yanında gezmek, görmek, anlamak... Çok çalışmak ama bilinçli çalışmak, konsantrasyonunuzu yaptığınız işe kilitlemek gerekli. Mimarlığın önemli bir yönü de ikna süreci, beşeri ilişkiler. Siz birine bir hayal için yatırım yaptırıyorsunuz, sonunda büyük bir başarı bekleniyor. Bunu iyi anlamak ve anlatmak lazım.

‘İstanbul dünyanın en güzel kızı’

- İstanbul’un geleceğini nasıl kurtarabiliriz?

Bir alan rant haline gelince talepkârı çok oluyor, bir kaos oluşuyor. İstanbul dünyanın en güzel kızı. Herkes tahrip etmeye çalışıyor ama beceremedik. en başta şehirlerin politikaları olması lazım; bir şehir ne için var olacak, onun amacı ne olacak, o ülkenin içindeki rolü ne olacak. Ondan sonra şehir komisyonları kurulması gerekiyor. Onların onayı olmadan bir çivi bile çakılmamalı.

‘Yurt dışında el ele verelim’

‘Otoban manzaralı evlerin modası geçmeli’

- Dünyada bir ‘yeşil’ hareket ve yatay mimari beklentisi var...

Evet. İnsanların yeşil alanla, kırlarla mutlu olduğunu biliyoruz. İnsanlar kalkıp kırlara gitmeye çalışıyor. Çünkü şehrin içine entegre edemiyoruz. Biz niye gidiyoruz ki, kır bize gelsin. Artık şehirlerde bunu öngörmek gerekiyor.

Yine otoban manzaralı evlerin de modası geçmeli artık. Hiçbir şeye faydası yok, bir de sonsuz gürültü. Dünyanın her yerinde o otoban kenarlarına ses gelmesin diye büyük bariyerler yapıyorlar. Belli bir süre sonra insanlar alışıyor o seslere, onlarda bir tahribat yaratıyor.

Kentsel dönüşümler artık daha toprağa yakın olmalı. Ve yeşil alanlarla desteklenmeli.