Gündem Zaten umudum yoktu!

Zaten umudum yoktu!

19.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

17 Şubat 1993’te Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

Zaten umudum yoktu

Olayın ardından Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı soruşturma başlattı. Takipsizlikle sonuçlanan bu soruşturmadan 17 yıl sonra Ankara Başsavcılığı dosyayı raftan indirdi. Ancak soruşturma karara bağlanmadan olayın 20 yıllık zamanaşımı süresi doldu. Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis, babasının ölümünü, kazadan önce yaşananları, soruşturma sürecini ve kuşkularını şöyle anlattı:
“Dürüstçe söylemek gerekirse, soruşturma yeniden açıldığında, son düştüğümüz pozisyonun ön safhası olarak değerlendirdim. Yani zamanaşımına girecek olan dosyayla ilgili bir hazırlık süreci gibi. Çünkü bu olayın muhatapları, bu olayı yapmış olanların, şu anda denetlenme imkanı yok.

İŞARETLERİ VERİLDİ
Aslında, babamın öldüğü olaydan önce işaretleri verildi. Düşünün, bir ülkenin komutanının helikopteri, bir başka ülkenin uçağı tarafından taciz ediliyor. Hem de iki kez. Babam, helikopterle bölgedeyken, İzmir’den kalkan uçaklar, helikopterinin yanından geçiyor. Yaratılan türbülans malum. Sadece babam değil. Necati Özgen Paşa da var uçakta. Bunlar belgeli. Duruyor Genelkurmay arşivinde.

TEK BİR YAZIŞMA YOK
Düşünün, 20 yıldır bu olay konuşuluyor, soruşturuluyor. Şöyle bir şey mümkün mü, TSK, emniyet ve MİT’in böyle bir konuda bilgi alışverişinde bulunmaması. Ama bulunmamışlar. Savcılık, bu konuyla ilgili yazışmaları bu kurumlardan talep etti. Gelen yanıtta, bu konuda yazışma yapılmadığı belirtiliyor. Savcılık dosyasında duruyor bu yazılar. Ben bunu kamuoyuna nasıl açıklayabilirim? O dönemde MİT’in bu işlerden sorumlu ismi Mehmet Eymür. Eymür, ‘Benim bu olayla ilgili hiçbir malumatım yok’ diyor.
Ama sonradan öğreniyoruz ki, Ergenekon davasının dosyasında, Mehmet Eymür’le Veli Küçük arasındaki bir telefon kaydı var. Hanefi Avcı’dan ele geçirildiği söylenen bir kayıt bu. Burada, birilerinin babamın olayını kurcaladığı konuşuluyor ve o kişiye küfür ediliyor. Bu olayın ABD’yle olan ilgisinden söz ediliyor. Neden bu işi kurcalayanlara küfredilir ki? Nasıl ‘bu olayla ilgili malumatım’ yok denilebilir. Zamanın istihbarattan sorumlu adamının hiçbir şey bilmemesi mümkün mü? Bugünü aydınlatmayan bir sistem 20 sene evvelini nasıl aydınlatacak? Siyasilerin Çiller’in, Mehmet Ağar’ın sorumluluğu yok mudur?”