Kültür Sanat Hakikati görmeye cesaretiniz var mı?

Hakikati görmeye cesaretiniz var mı?

12.05.2011 - 20:31 | Son Güncellenme:

Jonathan Safran Foer imzalı “Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın”, 11 Eylül saldırısının yarattığı cinneti bir anlam arayışına dönüştürüyor.

Hakikati görmeye cesaretiniz var mı

Ne zaman babamın nasıl öldüğünü öğrenmeye kalkışsam, bir çeviri programına başvurup örneğin ‘Eylül’ veya ‘binalardan atlayan insanlar’ gibi şeylerin farklı dillerde nasıl söylendiğini bulmaya çalışıyorum, ki birincisine ‘Wrzesien’ ötekine ‘Menschen, die aus brennenden Gebaeuden springen’ deniyor. Sonra bunları Google’da arıyorum. Benim bilemediğim şeyleri dünyanın her yerindeki herkesin bilmesine inanılmaz kızıyorum; burada yaşanmış ve benim başıma gelmiş şeylerin benim olması gerekmez mi?”
11 Eylül’de ikiz kulelere düzenlenen saldırıda babasını kaybeden sekiz yaşındaki Oskar Schell, gerçeğin kendisinden saklanma çabalarına böyle isyan ediyor. Televizyon ekranlarından tanığı olduğumuz son zamanların en büyük felaketi, bugüne kadar nice komplo ve siyasi analiz kitabının, belgesel filmin konusu oldu. Şimdi elimizde bu felaketi, babasının yasını bile tutamayan, gömecek naaşı olmayan bir oğlanın gözünden yansıtan, etkileyici bir roman var: Jonathan Safran Foer imzalı “Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın”.

Sözcükleri kaybetmek
Yazının olanakları dışında etkileyici fotoğraflar, sinecep teknikli sayfalar, iç içe geçen ya da yerini koca boşluklara bırakan harflerle görsel şiir formuna da göz kırpan bu sıra dışı roman, büyük acısını uyuşturmak için sürekli icatlar uyduran Oskar’ın insanın içine dokunan buluşlarıyla zenginleşiyor.
Roman, Oskar’ın dedesi Thomas’ın hikâyesiyle II. Dünya Savaşı’nın karanlık zamanlarına, Dresden’in bombalanışı ve Hiroşima’ya uzanıyor. Dede Thomas, eşini hamileyken terk etmiş, oğlu ve adaşı Thomas’ı hiç tanımamış, bir adam. Oğlunun ölümü üzerine 40 yıl sonra yeniden şehre ve kaçtığı hayatına geri dönerken artık çıkarabileceği sesi de yok. Çünkü korku ona sözcüklerini kaybettirmiş:
“Düşüncelerimin anlamları daldan nehre düşen yapraklar gibi benden düşmeye başlamıştı, ağaç bendim, nehirse dünyaydı. Köpekleri parkta gezdirdiğim bir öğleden sonra ‘gel’i, berber aynayı enseme tuttuğunda ‘iyi’yi, aynı anda hem sözcük hem eylemde ‘ayıp’ı yitirdim. Çok ayıptı. ‘Taşıma’yı yitirdim, taşıdıklarımı yitirdim: ‘Defter’, ‘bozukluk’, ‘kalem’, ‘cüzdan’... ‘Yitirme’yi bile yitirdim.”

Büyük arayışın romanı
Öte yandan edebiyatla anlamlanacak hayat ihtimalini ise yazar, küçük Oskar’ın mektuplaştığı dahi astrofizikçi Stephen Hawking aracılığıyla veriyor: “Keşke şair olsaydım. Bunu hiç kimseye itiraf etmemiştim ve şimdi sana ediyorum; çünkü sen bana, sana güvenebileceğimi hissetme nedeni verdin. Sana, evrenin çok büyük kısmının kara maddeden oluştuğunu söylememe eminim gerek yoktur. Kırılgan denge, asla göremeyeceğimiz, duyamayacağımız, koklayamayacağımız, tadamayacağımız veya dokunamayacağımız şeylere bağlıdır. Hayatın kendisi bunlara bağlıdır. Ne gerçektir? Ne gerçek değildir? Belki bunlar sorulması doğru olan sorular değildir. Hayat neye bağlıdır? Keşke hayatın bağlanabileceği şeyler yapsaydım.”
“Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın”, modern zamanların gösterge zengini ve anlam fukarası hayatındaki büyük arayışın romanı. Bir hayatı yaşanmaya değer kılan ne? Kayıplar ve bağlar, kalabalıklar ve yalnızlıklar, pişmanlık ve sevgi, en acı gerçekleri katlanılır kılan mucizevi hayal gücü, sinema filmi tadında akıp gidiyor. Hakikati görme cesaretiniz varsa, sakın bir yere kaçmayın. Ve sakın kaçırmayın bu fırsatı.