Gündem Heper’in manşetleri

Heper’in manşetleri

11.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Milliyet gazetesinde Abdi İpekçi’nin ardından en uzun süre genel yayın müdürlüğü görevini yürüten Doğan Heper, birçok unutulmaz habere imza atmıştı... Heper döneminde Abdullah Öcalan’dan Saddam Hüseyin’e kadar yapılan birçok haber Türk basın tarihine geçti...

Heper’in manşetleri

Milliyet’in duayen ismi Doğan Heper, 28 Kasım 1985 ile 22 Ağustos 1992 arasında genel yayın müdürlüğü görevinde bulunmuştu. 26 Nisan 1995 ile 18 Kasım 1995 arasında da bu görevi yürüten Doğan Heper döneminde Türk basın tarihine geçen haberler Milliyet’in birinci sayfasından okuyucuya duyurulmuştu.

Haberin Devamı

Milliyet gazetesi tarafından hazırlanan ‘60 Yılın Tanığı’ kitabında Doğan Heper’in yönetimindeki Milliyet’te yer alan unutulmaz haberlerden birisi, 3 Nisan 1986’da Özgen Acar imzalı. Milliyet’in manşetten verdiği haberde tarihi eser kaçakçılarının 189 parça eseri Uşak’tan New York’a kaçırdığı okuyucuyla paylaşılmıştı. Haberinin ardından harekete geçen yetkililer 1993’te eserlerin yeniden yurda dönmesini sağlamıştı.

Heper’in manşetleri

Taksim’i kazdırdı

28 Haziran 1987’de ise “Taksim’i kazdık” haberi sürmanşetten Milliyet okurlarına duyurulmuştu. Haberde, kiralanan kazı makineleriyle Taksim Meydanı ve Bağdat Caddesi’nin en işlek noktalarının kazıldığı ama yetkililerin bu duruma ilgisiz kaldığı vurgulanmıştı. Doğan Heper ise o haberi şöyle anlatmıştı: “Milliyet halkın lehine olacak böyle haberler yapmıştır. Bu Milliyet’in diğer gazetelerden farkını da üstünlüğünü de ortaya koymuştur. Bir gün İstanbul Belediyesi, ‘İstanbul’da bizden habersiz hiçbir şey yapılamaz’ demişti. Biz de üç arkadaşımıza Taksim Meydanı’nda kazı yaptırdık. Etrafı bantlarla çevirdik. Belediye işçisi tulumlarını giymiş üç arkadaşa, bir Allah’ın kulu, resmi bir yetkili iki gün boyunca ‘Kimsiniz, neden burayı kazıyorsunuz?’ diye sormadı.”

Haberin Devamı

Heper’in manşetleri

Öcalan ile röportaj

Gazeteci Mehmet Ali Birand, Doğan Heper tarafından Lübnan’daki PKK’nın gizli kampına gönderilmişti. Orada PKK lideri Abdullah Öcalan ile üç gün boyunca görüşen Birand’ın haberleri Milliyet’in manşetinden yayımlanmıştı. Büyük ses getiren haberden sonra savcılık kararıyla gazetenin dağıtımı durdurulmuştu. Doğan Heper ise o röportajı, “Bu röportaj büyük bir gazetecilik olayı olacaktı. Bu büyük işi, dünya çapında işi ancak Birand başarabilirdi ve başardı. Üç gün Apo ve yandaşlarının arasında yaşadı, gördü. Önüme gelince ben de o habere değerini verdim. Ve anons için iki gün birinci sayfayı Apo’nun fotoğraflarıyla, özellikle ayağında futbol topu olan fotoğrafıyla hazırlattım, okuyucuya sundum. Böyle büyük şekilde anons edeceğimi herhalde röportajı yapan Birand bile ummazdı. Ama biz objektif olmalıydık ve habere haber olduğu için değer vermeliydik. Yoksa taraf olurduk. Ama biz taraf olmamalıydık ve olamazdık. Bunu haberde de ispat ettik. Ama yönetim, yani o zamanki iktidar bizim gibi düşünmüyordu ki Milliyet’in yayını durduruldu ve dağıtımı polis tarafından engellendi” diyerek yaşananları aktarmıştı.

Haberin Devamı

Heper’in manşetleri

‘Saddam’ın Ecevit’i reddedemeyeceği tahminimiz tuttu’

“İşte Milliyet Saddam’la” manşeti ise dünya basınını atlatmış bir haber olarak tarihteki yerini aldı. 20 Eylül 1990’ın gazetesinde yer alan haberin öyküsünü Doğan Heper şu şekilde anlatmıştı: “Ve konu Irak’tı. Acaba Milliyet gazetesi olarak dünya ve Türk basınını atlatıp Saddam Hüseyin ile konuşabilir miydik? Bunun için ne yapmalıydık? Çünkü Saddam Hüseyin kendisiyle konuşmak isteyen gazeteleri ve gazetecileri reddediyordu. Milliyet öyle bir kişiyi bulmalıydı ki Saddam onu reddetmesin. İşte bu münakaşa yapılırken bir ses duyuldu. Bu ses dış haberler şefimiz Cihan Akerson’un sesiydi, ‘Ecevit’i yollayalım’ diyordu. Bu teklif sevinçle karşılandı. Saddam’ın Ecevit’i reddedemeyeceğini sanıyorduk ve haklı çıktık. Ben hemen Ankara’yı aradım ve Derya’ya söyledim. Derya bir süre sonra beni aradı ve ‘Tamam’ dedi. Ecevit ve Derya, Saddam’la ilk defa böyle buluştu. Bu buluşmanın resimleri ve yazısı dünya basını atlatılmış oldu.”

Haberin Devamı

Heper’in manşetleri

Filistin liderinin eşiyle ilk röportaj

Doğan Heper, sadece siyasi ve toplumsal haberlere değil magazin ve dış haberlere de oldukça önem verirdi. 6 Haziran 1992’nin gazetesinde Doğan Heper, 62 yaşındaki Filistin lideri Yaser Arafat’ın 29 yaşındaki eşi Süha Arafat ile yapılan röportajı manşete taşımıştı. Nur Batur imzalı haberde Süha Arafat’ın Filistin lideriyle nasıl tanıştığı, evlenme kararını nasıl aldığı gibi birçok konudan ilk kez Milliyet okurları haberdar olmuştu.

‘Haberci olarak kumar oynadık’

Milliyet’in 31 Ağustos 1989 tarihli “Yağdır Mevlam su” başlıklı manşeti oldukça konuşulmuştu. Heper, o manşetin arka planını şöyle anlatmıştı: “Kurak bir yaz sonunda İstanbul susuzluktan kırılıyordu. O günlerde meteoroloji haberi yapan TV’ler de yoktu. İki ay boyunca meteorolojinin verilerini takip ettik. Yağmur yağma ihtimalinin olduğu gün, resmen haberci olarak kumar oynadık. iki aydır yağmayan yağmur, o gün yağdı. Tabii, meteoroloji olayını iki aydır takip etmemizin bir sonucuydu.”

Haberin Devamı

Fotoroman yasaklanınca çizgi romana çevirmişti

Kemal Tahir’in unutulmaz eserlerinden Yorgun Savaşçı, sakıncalı olduğu için yasaklanan dönemde büyük cesaret göstererek Milliyet tarafından fotoroman olarak yayımlanmıştı. Bir süre sonra fotoromanın yasaklandığını anlatan Heper, yaşananları şu sözlerle aktarmıştı:

“Yorgun Savaşçı’yı Kemal Tahir yazmış, film yapılınca yönetmeni de Halit Refiğ olmuştu. Sonra bu film yönetim tarafından sakıncalı bulundu. Film gelecekte de kimse tarafından izlenmesin diye yakıldı. Evet yakıldı, hem de bütün kopyalarıyla birlikte. İşte Milliyet dedikodusu çok büyük olan bu filmin fotoromanını yayımlamayı görev bildi. İşte Milliyet bu film yakıldıktan sonra onun elde kalan fotoğraflarıyla ‘fotoromanını’ yayımlamaya başladı. Bu fotoğrafları getiren Halit Refiğ ve fotoroman haline getiren onun yardımcısıydı. O zaman benim aklıma şu geldi: ‘Yasaklanan fotoromandı. Oysa biz çizgi roman haline çevirirsek Yorgun Savaşçı’ya devam edebilirdik. Öyle de yaptık. Fotoroman halinde başlayan Yorgun Savaşçı, Milliyet’te çizgi roman olarak devam etti ve bitti.”

Güle güle Doğan Bey

“O benim tatlı belam” demiş benim için... Maalesef bunu hayatını kaybettikten sonra yardımcısı Bilal’den öğrendim. Gerçi yüzüme söylemese de toplantılarda bana takılırken yüzünde oluşan gülümsemeden de anlardım hakkımdaki düşüncelerini. Aramızdaki kuşak farkı, saygım, sevgim nedeniyle haddim değil ama “sürekli didişirdik” diyebilirim Doğan Bey’le.

‘Yine beni geçtin’

Her sabah saat 09.00’da gazeteye gelirdi. Muhtemelen bir gece önce bütün tartışma programları, dizileri, evlenme programlarını, magazin haberlerini didik didik etmiş olur, gazetelerini de okumuş bir şekilde 10.30 toplantısına girerdi. Doğan Bey’le sohbet etmek için, biraz da yarışı sevdiğini bildiğim için, ondan önce gidip toplantı masasına otururdum. O da gülerek “Yine beni geçtin” der, “Tabii ki geçeceksin, geçmezsen olmaz” diye devam ederdi.

Aramızda kuşak farkı var dedim ya, tek bir konuda bile anlaşamazdık! Özellikle cinsiyetçi ifadeler konusundaki hassasiyetim masada en sonunda kahkahayla biten takılmalara dönüşmüştü. Doğan Bey söyler, ben düzeltirdim. Toplantının sonuna doğru “Doğan Bey, bugün bu ifadeyi 5 kere kullandınız” diye tuttuğum çeteleyi söylerdim. Kahkahayla gülerdi.

Onu birçok konuda haddim olmayarak eleştirirdim, bazen içten içe feci sinirlendiğim de olmuştu. Enteresan bir şekilde masada en sert eleştirilere maruz kalsa da gülümserdi, hayret ederdim.

“Milliyet’le 50 Yıl” kitabını imzalayıp gönderdiğinde, arayıp “Sizin gibi bir meslek büyüğünden imzalı bir kitap almak çok değerli” demiştim. “Sen benim arkadaşım, kardeşimsin” demişti telefonda. Önemli olan karşılıklı sevgi ve saygıydı. Doğan Bey’i hep sevdim, hep saydım ve hep güzel anacağım... Güle güle Doğan Bey... ( Pınar Aktaş)