Gündem Her isteyen obezite ameliyatı olamıyor

Her isteyen obezite ameliyatı olamıyor

04.11.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Obezite ameliyatlarının belirli kriterlere uyan hastalara uygulanabildiğini söyleyen Prof.Dr. Emin Ersoy, “Operasyonu geçireyim, hiçbir şey yapmadan mum gibi eriyeyim diye bir şey yok. Bu bir altın dokunuş değil, irade gerekiyor” dedi

Her isteyen obezite ameliyatı olamıyor

Son yılların en çok ilgi gören operasyonlarından biri olan obezite cerrahisi, vücut kitle indeksi 35’in üzerinde olan ve yandaş bir hastalığı bulunanlarla, vücut kitle indeksi 40’ın üzerinde olanlara öneriliyor. Ayrıca hastanın cerrahi süreç öncesinde her türlü diyeti ve egzersizi denemiş ama buna rağmen kilo verememiş olması da önemli. Medistate Kavacık Hastanesi Medikal Direktörü ve Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Emin Ersoy ile Türkiye’deki obezite cerrahisini konuştuk.

Haberin Devamı

- Her obez, obezite ameliyatına aday mıdır?

Hayır, çeşitli kriterler var.

1- Tıbbi olarak tanımlanan bir değer var: Vücut kitle indeksi (VKİ). Kilomuzu, boyumuzun karesine bölüyoruz. Diyelim ki 100 kiloyuz ve boyumuz 1.70. Çıkan değer, 20-25 arasındaysa normal kiloluyuz. 25-30 arasındaysa fazla kiloluyuz ve 30’un üzerindeyse obeziz demektir. Bu, obezitenin ilk belirtisidir. Cerrahi müdahale yaptığımız kısım, 35’ten sonra başlıyor. VKİ 35’in üzerindeyse ve bir yandaş hastalığınız varsa ya da VKİ 40’ın üzerindeyse cerrahinin alanına giriyorsunuz.

2- Cerrahi yapılması için öncesinde birtakım tetkiklerden geçmeniz gerekiyor. Altta yatan metabolik bir sorun var mı? Cushing Sendromu veya hipotroidi varsa, çözüm ameliyatta değil, endokrinde.

Haberin Devamı

3- Ameliyat sırasında anestezi alabilecek misiniz? Sizin için ne kadar güvenli olduğuna bakıyoruz.

4- Tüm bu kriterleri geçerseniz, hastaya bugüne gelene kadar yaptıkları soruluyor. Her türlü diyet denendi mi, spora gidildi mi, kamplara katılındı mı, akupunktur gibi yollara başvuruldu mu diye danışılıyor. Çünkü cerrahi öncesi kilo vermek için her yolun denenmiş olması gerekir, ‘Haydi ben geldim, ameliyat olacağım’ diyemezsiniz... ‘Ben ameliyat olacağım, sonra da kilo vermek için elimden geleni yapacağım’ diyemezsiniz... Hastanın operasyon sonrası yapması gerekenler var. Bunlardan bir kısmının ameliyat öncesinde denenmiş olması lazım. Hareketleriniz ve beyin gücünüzle, ‘Kilo vereceğim ve bunun için ameliyat oluyorum’ demelisiniz. Operasyonu geçireyim, hiçbir şey yapmayayım ve mum gibi eriyeyim diye bir şey yok. Altın bir dokunuş yok! Hastanın irade göstermesi gerekiyor.

- Farklı yöntemler var, kim hangisine uygun nasıl belirleniyor?

Ameliyatı kişinin beslenme alışkanlıklarına göre seçebiliyoruz. İki grup ameliyat var. Biri, mide hacmini küçültenler; diğeri hem mide hacmini küçültenler hem de gıda emilimini azaltanlar. Mide hacmini küçültenler iki ana grupta inceleniyor: Kelepçeler ve dünyada en sık uygulanan tüp mide ameliyatları. Diğer grupta en çok bilinense gastrik by pass’lar, yani midenin küçültülüp, ince bağırsağın bir kısmının emilimden devre dışı bırakılması. Genelde tatlı tüketen kişilere öneriliyor. Fizyolojik, hastanın sistemine en uygun tekniği seçiyoruz, bu da genelde tüp mide oluyor. Eğer hasta tavsiyelerimizi yerine getirirse, sonuçlar çok iyi oluyor.

Haberin Devamı

- Cerrahi alandaki yeniliklerden bahsedebilir misiniz? Hastaların konforunu artıran teknikler var mı?

Klasik cerrahi var, keserek yapılan. Açık ameliyat bunlar, her cerrah bilmek zorunda. 1985’lerden sonra laparoskopik, kapalı ameliyatlar yapılmaya başlandı. Deliklerden yapılan, kansız operasyonlar bunlar. Son 10 yıldır da robotik ameliyatlar işin içine girdi. Teknolojiyle beraber cerrahinin gelişmesi, hastaya kolaylık getiriyor. Klasikte kesik, laparoskopide delik, robotikte ileride tek delik olacak. Görüntü kalitesi çok yüksek, dolayısıyla cerrah çok daha rahat. Kozmetik sonuçlar iyi, koca kesiler yerine küçük kesiler var. Hasta operasyon sonrası ayağa kalkıyor. Robotik cerrahi önümüzdeki 20-25 yıl içinde daha da ön plana çıkacak. Şimdi çok delikten yapılıyor ama robot geliştikçe sadece göbek deliğinden, iki santimden girilerek, karın içindeki birçok ameliyatı teknolojinin yardımıyla yapmak mümkün olacak. O zaman robotlar ucuzlayacak. Şimdi robotlar çok pahalı ve her operasyon için kullanamıyoruz. Şu an kalın bağırsak, kanser, fıtıki safra kesesi, reflü ve prostat ameliyatları yapılıyor. Ama gelecekte her ameliyat yapılacak.

Haberin Devamı

Diyabet cerrahisi

Prof. Dr. Emin Ersoy, “Obezite cerrahisi yapıldıkça, görülmüş ki, hastaların diyabetleri de düzeliyor. Bunun nedeni, hastanın kilo vermesi. Kilolar ve yağlar arttıkça, insülin yetmiyor ve insanlar diyabetik oluyor. Bu ameliyat, Tip 2 hastalarına yapılıyor. Obezite cerrahisine metabolik süreç eklendi. Mide ve bağırsak sisteminin özellikle de ince bağırsağın belli bölümlerinden hormonlar salgılanıyor. Bunlar, pankreastan salgılanan insülinin etkisini artırıyor. Diyabet bu hormonların etkisiyle ya biraz azalıyor ya da tamamen geçiyor. Bu hormonların salgılandığı yer, ince bağırsağın son kısmı... Bir ince bağırsak, 2.5-3 metre. Mideden gelen gıdalar, ince bağırsakları geçiyor ve bunlar rafineyse kaybolup gidiyor. Yani hormonların salgılandığı yere ulaşamıyorlar. Bu hormonları salgılatmak için ince bağırsağın son kısmını, mideye yakınlaştırmak gerekiyor ki gıdalar hemen geçip, bu bölgeye ulaşsın ve hormonlar aktive olsun. İşte metabolik cerrahinin amacı bu. Hem mideyi inceltip hastanın kilo vermesini sağlıyoruz hem de ince bağırsağın son kısmını alıp mideye yaklaştırıyoruz” dedi.

Beslenmeyle psikoloji arasında yakın ilişki

Bazı insanların yedikçe mutlu olduğunu belirten Prof. Dr. Emin Ersoy şunları söyledi: “Yemek, bir mutluluk kaynağı çünkü serotonin salgılatıyor. Yiyerek kendini meşgul edenler de var. Mesela maç seyrederken bilinçsizce bir şeyler yiyip içiliyor. Kişi mutlu oluyor ya da stresini azaltıyor. Yemek, özellikle obezlerde en büyük mutluluk kaynağı. İnsanların karınlarının doyduğunu hissedecek şekilde yemeleri lazım. Yani hızlı yerseniz, tokluk hissetmezsiniz. Tokluk hissetmek için mide duvarınızın gerilmesi, organın kubbe kısmından ghrelin denilen bir hormonun salgılanması ve beyninize bir sinyal gitmesi lazım. Bu, 20-25 dakikalık süreçte gerçekleşir. Beş dakikada yerseniz, tokluk hissetmezsiniz. Eğer çok yerseniz, gerginlik hissedersiniz. Bazı insanlar bu yüzden soda ya da asitli yiyecekler tüketir, hazmedeyim diye... Halbuki yavaş yese, zaten hazmedecek. Şöyle kötü bir alışkanlık daha var; yemek sırasında katı ve sıvıyı aynı anda alıyoruz. Bu son derece yanlış, çünkü katı bir şey yedikten sonra bırakalım midemizdeki asit, tam konsantre şekilde bu besinleri parçalasın. Eğer sıvı alırsak, bu asidi seyreltiyoruz ve etkisini azaltıyoruz. Yani sindirime engel oluyoruz. Sıvıyı yemeklerden yarım saat önce ya da yemekten iki saat sonra almalıyız.

Haberin Devamı