Gündem İşkencelere zaman aşımı

İşkencelere zaman aşımı

14.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

12 Eylül dönemine ilişkin Evren hakkında yapılan ‘işkence’ şikâyetlerine, suçun 2004’ten önceki yasaya göre zaman aşımına tabi olduğu belirtilerek takipsizlik kararı verildi

İşkencelere zaman aşımı

12 Eylül askeri darbesinin lideri, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in Diyarbakır Cezaevi’nde 12 Eylül döneminde yapılan işkencelerden geçen aylarda takipsizlik kararıyla kurtulduğu anlaşıldı. Takipsizlik gerekçesinin ise sadece Diyarbakır Cezaevi’nde değil, 12 Eylül dönemindeki tüm işkence ve diğer insanlığa karşı suçların dosyalarının kapatılmasına yol açabilecek ifadeler içerdiği ortaya çıktı. Gerekçede, Yargıtay kararlarına dayanılarak, 2004’ten önceki insanlığa karşı suçların zaman aşımına tabi olduğu yorumu yapıldı. Anayasa Mahkemesi bu yorumu kaldırmazsa, 2004’ten önceki tüm dosyaları benzer bir kader bekliyor.
Dosyalar kapanacak
Dünyanın en korkutucu işkence merkezleri arasında sayılan Diyarbakır Cezaevi’nde 12 Eylül döneminde yaşananlar, tarihe karışma riskiyle karşı karşıya kaldı. 2010’da, 1982 Anayasası’nın değiştirilip darbecilere ve talimat verdikleri kamu görevlilerine yargılama yolunun açılmasının ardından yüzlerce mağdur, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadıkları nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Diyarbakır Başsavcılığı, 600’e yakın mağdurun başvurusu üzerine 57 soruşturma açtı. Mağdurların bir bölümü Diyarbakır’da, bir bölümü İstanbul’da muayeneden geçirildi. Bir bölümünün işkencenin izlerini taşıdıkları, bir bölümünün de işkenceye bağlı travmaları hala taşıdıkları yönünde raporlar hazırlandı. Ancak soruşturmalar Temmuz 2014’te zamanaşımına takıldı. Başsavcılık, dosyaları zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandırıldı. Zaman aşımı dışında diğer takipsizlik gerekçeleri gün ışığına çıkmadı. Savcılığın, aynı yöndeki bir bölüm başvuruyu ise geçen aylarda yine takipsizlikle sonuçlandırdığı anlaşıldı. Bu dosyadaki gerekçeler ise tüm 12 Eylül işkence dosyalarının ve eski TCK döneminde işlenen tüm işkence ve yargısız infaz dosyalarının kapatılması riski olduğunu ortaya koydu.
İşkence teşkil eden fiillerin “kasten yaralama, hakaret, tehdit, cinsel taciz niteliği” taşıyan fiiller olduğu anlatılan kararda, “Bu fiiller ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedir. Bir süreç içinde süreklilik arz eder bir tarzda işlenen işkencenin en önemli özelliği, kişinin psikolojisi, ruh sağlığı, algılama ve irade yeteneği üzerindeki tahrip edici etkilerinin olmasıdır” denildi.
İşkence suçunun TCK’da yasaklandığı anlatılan kararda, “Müştekilerin, 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askeri darbe döneminde Sıkıyönetim komutanlıkları adli birimlerince yürütülen soruşturmalar kapsamında gözaltında iken ya da tutuklanmalarından sonra konuldukları ceza infaz kurumlarında güvenlik güçleri tarafından işkence ve kötü muameleye maruz kaldıklarına dair suçlamalarının 30 yıl sonra ileri sürülmesinde iç hukuk hükümleri ve AİHS hükümleri çerçevesinde anılan suçların zamanaşımına uğrayıp uğramayacağı çözülmesi gereken ön hukuki sorun olarak önümüzde durmaktadır” denildi.
Failin lehinde
TCK’ya göre yürürlükte olan kanunla suçun işlendiği tarihte yürürlükte olan kanundan fail lehine olanın uygulanması gerektiği anımsatılan kararda, eski TCK’da işkence suçlarının 30 yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu, yeni TCK’da ise zamanaşımına tabi olmadığı belirtildi. 1982 Anayasası’nın 90. maddesine göre, uluslararası sözleşmelerin kanunlardan üstün sayıldığına dikkati çeken kararda, bu durumda uluslararası sözleşmelerin esas alınması zorunluluğunun olduğu da ifade edildi.
Eski TCK yorumu
AİHS’te, işkence suçlarına dava zamanaşımı uygulanmaması yönünde açık hüküm bulunmadığı savunulan kararda, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne göre insanlığa karşı suçlarda dava zamanaşımı uygulanmaması gerektiği vurgulandı. Buna rağmen AİHM kararlarını ve uluslararası sözleşmeleri yasalardan üstün tutan Anayasa değişikliğinin 2004’te yürürlüğe girdiği anımsatıldı. Yargıtay’ın bundan dolayı 2004’ten önceki suçlarla ilgili ayrı bir değerlendirme yaptığı belirtilen kararda, 1. Ceza Dairesi’nin kararında, 2004’ten önceki suçlar için eski TCK’nın uygulanması gerektiği yorumu anımsatıldı. Bu kararda, uluslararası sözleşmelerin failin aleyhinde uygulanmasını zorunlu kılan bir normu ifade etmediğinin anlatıldığı vurgulandı.
8. Ceza Dairesi’nin de eski TCK döneminde işlenen işkence suçlarının zamanaşımına tabi olduğu yönünde yorumu bulunduğu belirtilen kararda, 12 Eylül askeri darbesiyle ilgili 10-20 yıllık olağan, 15-30 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin dolduğu, bu yüzden Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkencelerle ilgili soruşturma yürütülüp dava açılamayacağı belirtildi.
AYM’ye taşınacak
Karar, temmuzda verilen takipsizlik kararları gibi Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak. AYM, bu dosyalarda Yargıtay’ın ve savcılığın yorumunu değiştiren bir karar vermezse sadece Diyarbakır Cezaevi’yle ilgili dosyalar değil, 12 Eylül’le ilgili tüm işkence dosyaları kapatılacak. 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin açılan, dava zaman aşımı süresi dolmasına rağmen bu suçlarda zamanaşımı olmayacağı gerekçesiyle açık tutulan soruşturma dosyalarının karara bağlanması ihtimali de ortadan kalkacak.

Haberin Devamı

Bu isimler kurtuldu

İşkence suçundan takipsizlik kararı verilen askeri görevliler şunlar: Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya, Nurettin Ersin, Bedrettin Demirel, Nejat Tümer, Ali Haydar Saltık, Kemal Yamak, Sedat Celasun, Bülent Ulusu, Turgut Arıbol, Bülent Cahit Aydoğan, Birol Şen, Ahmet Beyazıt, Lütfi Bayar, Emrullah Kaya, Oktay Yüksel, Nihat Beyhan Özyurt, Abdullah Kahraman, Kamil Kavi, Esat Oktay Yıldıran, Turgay Çağlar, Niyazi Erdoğan, Orhan Özcanlı, Ali Osman Aydın, Celalettin Çelik.