Gündem İstihbarat kendini dinlettirmeyecek

İstihbarat kendini dinlettirmeyecek

21.08.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Her istihbarat teşkilatının bir diğerini dinlediğini belirten Bakan Zeybekçi, “Benim de dinlemem lazım zaten. Senin istihbarat teşkilatının kabiliyetleri varsa yapabiliyorsa dinlesinler” diye konuştu

İstihbarat kendini dinlettirmeyecek

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Milliyet’e yaptığı açıklamada, Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesiyle ilgili olarak, “Tamamen şahsi görüşümü söylüyorum. Dinlemeye iki yönlü bakıyorum. Bu dinleme kararı bir hükümet kararı ile yapıldıysa başka sadece bir istihbarat teşkilatı senin istihbarat teşkilatını dinlediyse bu başkadır. Orada da senin istihbarat teşkilatın dinlettirmeyecek kendini, bu kadar basit” dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ak Parti’ye dönmesi ile ilgili olarak da Zeybekçi, “Yani ben siyasi terbiye itibarıyla Cumhurbaşkanımızın Ak Parti’ye dönmesini en ufak bir tereddüde mahal verecek şekilde yorumlamayı hadsizlik olarak görürüm. Dönmek isterse döner, bu kadar” dedi. Zeybekçi, bakanlıkta Milliyet’in sorularını şöyle yanıtladı:

‘Eski başbakan olmaz’
Köşk seçiminden nasıl bir mesaj aldınız, sizce başkanlık sistemine geçiş mesajı geldi mi?
11 Ağustos tarihimizde yeni bir çağın ilk günüdür. Sistem maalesef iktidara ortak olabilecek bir muhalefet üretemiyor. Sistemi değiştirmemiz gerekiyor. Adına başkanlık sistemi deyin, başbakanlık sistemi deyin. İki parlamentolu, birincisi sıfır barajlı dar bölgeli iki turlu, ikincisi başkan veya başbakan seçilirken onunla beraber yapılan seçimin içinde seçilerek yüzde 49, yüzde 51 oranıyla oluşturulan ikinci parlamento. Ve ikinci parlamentoda oluşturulan muhalefet. Muhalefet şunu demesi lazım; bu seçimde yüzde 49’da kaldım ama bir dahaki seçimlerde iktidarım. Bunu yapmadığımız sürece maalesef bu sistem yürümez. Ama şimdi halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı oldu. Anayasadaki ve yasalardaki yetkilerini kullanınca yürütmenin başı. Bakanlar Kurulu’na başkanlık edebilen, hükümete başkanlık edebilen Türkiye’de aktif olarak halktan almış olduğu o oy ile halka hesap verebilme gibi bir foksiyon yüklenen bir cumhurbaşkanımız var artık. Bu sadece bir Köşk seçimi değildir, biz Türkiye’ye bir başkan seçtik. Bundan sonra adı tabii ki başbakan olacaktır.

‘Gül isterse dönebilir’
Başbakan Erdoğan’ın Köşk’e çıkması Ak Parti’yi zayıflatır mı, liderlik sorunu yaşanır mı?
Eski sistemde olsaydı olabilirdi belki. Ama bu yeni bir sistem. Halk tarafından seçilmiş olan ve devamlı halkla iç içe olan, devamlı halktan aldığı gücü kullanarak icraat yapan ve halka hesap veren bir cumhurbaşkanının olduğu yerde kim ne derse desin parti ile cumhurbaşkanının ayrı ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bir lider varken niye lider sorunu olsun ki. Genel başkan sorunu da olmaz, ben öyle bir sıkıntı görmüyorum.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ak Parti’ye dönmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yani ben, siyasi terbiye itibarıyla Cumhurbaşkanımızın Ak Parti’ye dönmesini en ufak bir tereddüde mahal verecek şekilde yorumlamayı hadsizlik olarak görürüm. Kendime hadsizlik olarak görürüm. Dönmek isterse döner, bu kadar.

‘Dinleme endişe verici’
Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesini ve yaşanan tartışmaları nasıl değerlendirirsiniz?
Tamamen şahsi görüşümü söylüyorum. Bunun ne hükümetle ne de Ekonomi Bakanlığı ile alakası yoktur. Bu dinleme kararı bir hükümet kararı ile yapıldıysa ve hükümet üyelerine yapıldıysa bunların detaylarına bakmak lazım, çok farklı bir şekilde cevaplandırılır. Ama sadece bir istihbarat teşkilatı senin istihbarat teşkilatını dinlediyse bu başkadır. Orada da senin istihbarat teşkilatın dinlettirmeyecek kendini, bu kadar basit. Her istihbarat teşkilatı bir diğerini dinlemek ister ve dinler de zaten. Senin istihbarat teşkilatın da kendini dinlettirmeyecek. Eğer öyle bir şey varsa. Onun için ben bu olayı böyle görüyorum. Bir hükümet kararı varsa başbakan talimatı ile benim başbakanım benim hükümetim resmi kurumlarım dinlendiyse bu çok endişe verici bir şeydir, hesabı da sorulmalıdır. Dinlemeye iki yönlü bakıyorum. Benim de dinlemem lazım zaten. Almanya’nın tüm istihbarat teşkilatını ve istihbarat mensuplarını benim de dinlemem lazım. Onları bilmem lazım, ne yapıyorlar diye. Öyle mi? Bunu hükümet olarak değil. Senin istihbarat teşkilatının kabiliyetleri varsa yapabiliyorsa dinlesinler.

Haberin Devamı

‘IŞİD 3 milyar dolar kaybettirdi’
Yabancı kredi değerlendirme kuruluşlarının Türkiye’ye yönelik yaklaşımlarına nasıl bakıyorsunuz?
10 Ağustos’tan önce Moody’s’in değerlendirmesi açıklanacaktı. Ben, öncesinde bilerek açıklama yaptım. Türkiye’nin büyümesiyle ilgili dil ucuyla yüzde 3 diyor. Onun dışındaki tüm yorumları siyasi. Cumhurbaşkanı seçiminden sonra siyasi kırılganlık ve siyasi istikrarsızlık artmıştır yorumunu getiriyor. Ne olması gerekiyordu Türkiye’de. Bu yorumları bizim kabul etmemiz mümkün değil. Başbakan’ın kim olacağı ekonomi yönetiminin kim olacağı önemli demek. Doğrudan Türkiye’ye yapılan bir hadsizliktir, saygısızlıktır. Ekonomi yönetimi şöyle olursa böyle olur gibi saçmalıklara kimse girmesin. Türkiye artık böyle şeylere bundan sonra pabuç bırakmaz.
Aralık ayından bu yana yaşananların ekonomiye zararı oldu mu?
Olmaz mı, oldu. Faiz oranları yüzde 5’ler seviyesindeydi. Şimdi reel faiz yüzde 14. Ekonomik anlamda bu bir ülkenin kaybı değil mi? Türkiye’de yüzde 1 reel sektörün faizinin yukarı gitmesi demek bu yaklaşık olarak 2,5-3 milyar dolar demek yıllık. Paralel yapı denen örgüte çok dikkat etmemiz lazım. İyi niyetli vatandaşlarımızı da incitmeden bu işlerin temizlenmesi lazım.
Bölgedeki gelişmelerin, ekonomiye etkisi ne oldu?
10 Haziran’a kadar Irak’a olan İhracatımızda yüzde 7 artış vardı. Bu tarihten sonra ihracatımızda hızlı yavaşlama başladı. Çok yüksek oranda gelişmelerden etkilendi. Yüzde 35 oranında Irak’a olan ihracatımızda etkilenme var, geri gitme var. Yıl sonuna kadar böyle olması halinde toplamda 2.5 milyar dolar mal ihracatımızda, 500 milyon dolar da taşımacılık olan hizmet ihracatımızda bir azalma öngörüyoruz. Irak, Almanya’dan sonra ihracatımızda ikinci pazarımızdı şimdi üçüncü sıraya düştü. AB‘ye olan ihracatımız ise hızlı bir şekilde artıyor. Irak’taki kaybımızı buralardan sağlıyoruz. 2013 sonu itibarıyla AB’ye olan ihracatımız yüzde 40 seviyesindeydi. Şu anda yüzde 46 seviyesine geldi. Yani AB’nin ihracatımızdaki payı artıyor. IŞİD ve Irak’taki gelişmelerden dolayı her şey kötü giderse 3 milyar dolar civarında bir kayba varabiliriz maksimum.
Ekonomide durum nedir, kriz riski var mı?
Sanayileşmeyi, yatırımı, istihdamı artırmayı ikinci plana atan bir ekonomi yönetimini kurgulamak ülkeye haksızlık olur. Bunlar da önemli. Bu başarıları yakalarsak zaten enflasyon kendiliğinden düzelecektir. Biz, cari açığı daha ön plana koyuyoruz. Cari açık demek Türkiye’de kontrol edemeyeceğiz bir alana giriyorsunuz. Cari açıkta tablo beklentilerin çok üzerinde. Orta vadeli programda cari açık hedefimiz yüzde 6,4’tü. Biz 2014’te 6,4 yerine yüzde 5,5 seviyesine gidiyoruz şu anda. Bu inanılmaz büyük başarıdır. Geçen sene bugün itibarine göre yüzde 35 daha az cari açığımız var.