Gündem Kil tabletler bu kitapta

Kil tabletler bu kitapta

02.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yazar Yalvaç Ural yeni kitabında çocuklara Sümerlerin tarihini anlatıyor. ‘Yabanöküzü Boynuzlu Tilki’ kitabı vesilesiyle Ural’la çocuk edebiyatını konuştuk

Kil tabletler bu kitapta

Çocuk edebiyatının Türkiye’de en çok tanınan isimlerinden yazar Yalvaç Ural, bu kez Sümerleri ele alıyor. Sümerlerin 4 bin yıllık kil tabletlerindeki fablları ‘Yabanöküzü Boynuzlu Tilki’ kitabında bir araya topladı. Bu öyküler insanlık tarihinin ilk fablları olma özelliğini taşıyor. Erdoğan Oğultekin’in resimlediği kitap, böylece tarihi çocuklara eğlenceli bir dille öğretiyor. Yalvaç Ural ile yeni kitabını konuştuk.

Haberin Devamı

- Sümer tabletlerindeki binlerce yıllık öyküleri kitap yapma fikri nereden geldi?

Ben çok önceden ‘Anadolu Efsaneleri’ diye bir kitap yazdım. O kitabı yazarken benim ilgimi çeken bizim yurtdışından aldığımız mitoloji kitaplarının çoğunda farklı kültürlere ait hikâyelerin de Yunan kültürüne bağlanmış olmasıydı. Anadolu’da Yunan kültürü var evet ama bu topraklarda daha bir sürü farklı milletin emeği var. Mesela Midas efsaneleri Yunan efsanesi olarak geçiyor ama aslında Friglere ait. Bunun sebebi de Frig alfabesinin geç çözülmesi ve Friglerin fazla yazılı efsane bırakmaması. Tabii ki kültürlerarası alışveriş var. Ama her hikâyenin de Yunanlılara bağlanması yanlış. Halkların kültürleri korunmak zorunda. Kültürler başkasına aktarılamaz, bu kültürü inkâr etmek olur. Ezop da bazı masallarını Sümer masallarından almış. Bunu tüm tabletler henüz çevrilmemiş de olsa kolayca görebiliyoruz. İlk yazılı fabllar Sümerlilere ait ve bu kültürün onlara verilmesi gerekir. Ben de dünya çocukları bunu bilsin istedim.

Haberin Devamı

- Bu kitabın tüm kitaplarınız arasındaki yeri nedir?

Bu kitapta yaptığım şey dünyada daha önce hiç yapılmadı. Benim tüm kitaplarımın içinden hiçbiri bu kitabın önüne geçemez. Çünkü bu hem Türk çocuk edebiyatına bir hizmettir hem de dünyaya bir hizmettir. Ayrıca bu kitap özgün bir kitap. Derlemeyle özgünlük arasında fark var. İleride bu kitaba tabletler dışında öykü eklenirse işte o zaman kaygılanmak lazım.

- Bu kitabın ilkokullarda okutulan bir kitap olduğu eğitim sistemi sizce bugünkünden nasıl farklı olurdu?

Öncelikle çocuklar bunları okulda okusa Sümer kültürünü, çivi yazısının ne olduğunu, oradan kendi kültürümüzle ilgili pek çok masalı öğrenirdi. Kısaca çocukların daha büyük boyutlu düşünmesine yarar, onları yaratıcılığa iterdi.

Dünya tekdüzeliğe itiliyor

- Bugün televizyonda gördüğümüz çocuk programları geçmişe göre çok farklı. Sizce bu değişim çocukları
nasıl etkiliyor?

Bugün çocuklar kendi anadilinden önce İngilizceyi öğrenmeye başlıyor ve İngilizce düşünmeye başlayıp kendi kültürüne yabancılaşıyor. Gelişmiş ülkelerin yarattığı güzel ürünleri çocuklarımıza veriyor gibi görmek saflıktır. Evet, Batı’nın bugün çok iyi edebiyat, sinema, tiyatro ürünleri var ama bu emperyalizm insanı kültüründen uzaklaştırma noktasına geldiğinde dünyayı tekdüzeliğe itiyor. Bizim çocuklarımızı bundan korumamız gerek. Yoksa toplumları kendine özgü toplumlar olarak ayakta tutamayız. Ben bunu edebiyatta da yapmak istiyorum işte. Kültürümüzü, dilimizi korumak istiyorum. Bu kitabı yazma amaçlarımdan biri de bu zaten.

Haberin Devamı

- Kitabınız çocuk kitabı olmasına rağmen bir yetişkin olarak beni oldukça düşündürdü. Peki siz kitabınızı yetişkinlere önerir misiniz?

Zaten yetişkinler için de hikâyeler var içinde. Fabllar böyledir, yediden yetmişe herkese hitap eder. Sümerler zamanında da bunu çocuklar için yazmamışlar. O yüzden tabii ki hem çocuklara hem yetişkinlere öneririm.

‘Kaynağımız geleceğimizin korunağıdır’

- Kitaptaki öykülerde genellikle doğayla ilgili mesajlar var. Sizce de çağımızın sorunu doğayla mı ilgili?

Benim baş sorunlarımdan biri şu: insan doğaya yabancılaşmaya başladığı zaman önce sokaktan kopar. Gökdelenlerle beraber çocuklar sokaklardan koptu ve kutuların içinde yaşamaya başladılar. Doğa bizim vazgeçilmezimizdir. Bir kuzu veya at için çayır çimen neyse, kuşlar için tohumlar neyse, bizim için de doğanın tümü odur. Bizim kaynağımız, geleceğimizin korunağıdır. Çağımızın sorunu da işte bu, doğadan kopmak ve kendi özümüzden uzaklaşmak.