14.06.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
BURCU ÜNAL İstanbul
200 anneden alınan sütle yapılan projede, annelere bir de anket yapılarak, kansere neden olduğu düşünülen etkenlerin hayatlarındaki yeri soruldu.
Yağda depolanıyor
Prof. Yılmaz, doktora çalışması sırasında vücutta olmayan ama dışarıdan organizmaya girerek östrojen ya da testesteron gibi davranan maddelerin hormon gibi davranarak nöronların fonksiyonlarını değiştirebildiğini belirterek şöyle devam etti:
“Bu maddelerden östrojen gibi davrananları kadınlarda meme ve rahim kanserine; testesteron gibi davrananlar da erkeklerde testis kanserine neden olabiliyorlar. Bu maddelerden bazıları boya sanayinde, trafo izolasyonunda kullanılan kimyasallar; plastik maddelerin yakıldıktan sonra dönüştüğü form, plastikleştirici maddeler, tarım ilaçları... Bu ürünler besin zinciri yoluyla yani et, süt, yumurtayla vücudumuza girebiliyorlar. Bu kimyasallar doğada kalıcılar ve insan vücudunda yağda birikiyorlar. Anne sütünde bol miktarda yağ bulunduğu için anne sütünü inceliyoruz.”
200 anneden, 2-8 hafta arasında alınan süt örneklerinden ise en kilolu annelerin sütünde kanserojen dioksin miktarının yüksek olduğu tespit edildi. Prof. Yılmaz, vücuttaki yağ oranı arttıkça, yağın tuttuğu toksik madde miktarı da artığını ifade etti.
Prof. Yılmaz, diğer tehditleri ise şu şekilde belirtti:
“Diğer yandan analizler devam etmekle birlikte doğum kontrol haplarının çok uzun süre kullanmayla ilgili potansiyel riskler var. Sigara da doğrudan doğruya DNA hasarına sebep olan birincil maddelerden biri. Bebek, annenin sütündeki genetik hasarlı hücerlerden etkilenmez, sindirim sistemi bunları dışarı atar.”
Nelere dikkat etmeli?
Kimyasal maddenin ciltle doğrudan temasından kaçınılması gerekiyor.