Kültür Sanat Adana’da ‘Ela ile Hilmi ve Ali’ rüzgârı

Adana’da ‘Ela ile Hilmi ve Ali’ rüzgârı

19.09.2022 - 07:00 | Son Güncellenme: 19.09.2022 - 07:01

MÜJDE IŞIL

29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali, merakla beklenen ulusal yarışma ödüllerinin sahiplerini bulmasıyla sonra erdi. Gecenin kazananı, Ziya Demirel imzalı “Ela ile Hilmi ve Ali” olurken Yılmaz Güney Ödülü’ne değer yapım bulunamadı.

MÜJDE IŞIL- Sinema yazarlığı, festival takipçiliği, sinemaseverlik… Adına ne dersek diyelim sinema, özveri ve sabır işidir. Hayat bazen bunun üzerine daha fazlasını ekler, sizden de daha fazlasını talep eder. Yıllardır takip ettiğim Adana’ya bu sene gidişim, tam da böyle oldu. Uçağa birkaç saat kala bilgisayarım bozuldu ve bu yüzden uçağı kaçırdım. Filmlerde olsa “amma abartmışlar, bu kadar aksilik gerçek hayatta olmaz” denebilecek her şey gerçekleşti aslında. Yıllarca mantık sınırlarını zorlayan yapımları izlemenin kazandırdığı kişisel sabır, bilgi-işleminden ulaştırmasına kadar neredeyse dakika hesabıyla sorunu çözmek için didinen Milliyet çalışanları ile festival ekibinin kolaylığı sayesinde Adana Film Festivali ile buluşmak mümkün oldu. Bunca çaba, özveri olmasaydı bu yazı da olmazdı.

Haberin Devamı

Yazıya önce festivaldeki yeniliklerle başlayalım… Festivalin ana eksenini oluşturan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na bu sene 50 film başvurmuş; majör bir festivalin ulusal yarışması için az denebilecek sayıda, sekiz yapım seçilmiş yarışmaya. Seçilen bu sekiz filmde cinsiyet eşitliği gözetilmiş. Her sene yöneltilen “Neden bu kadar az kadın yönetmenin filmi var?” eleştirilerinin de önü böylece kesilmiş. Bununla birlikte kadın hikâyelerinin fazlalaştığını da söylemek mümkün. Kız çocuklarına erkek egemen toplumun ve o bakışı benimseyen kadınların uyguladığı tek tipleştirme baskısına isyan eden “Kabahat” (Ümran Safter), imam nikâhıyla evlendiği adamın himayesinden kurtulmaya çalışan kadının çaresizliğine odaklanan “Suna” (Çiğdem Sezgin), kocasının cenazesini gasilhanede bekleyen kadının kendisiyle ve kocasının ailesiyle hesaplaşmasını anlatan “Bana Karanlığını Anlat” (Gizem Kızıl), kızıyla yurt dışına çıkmaya çalışan bir annenin fiziki ve psikolojik savaşını anlatan “Yaban” (Tareq Daoud) farklı tonlardan farklı kadın hikâyeleri getirdi perdeye. “Ela ile Hilmi ve Ali” (Ziya Demirel) kadın ve erkek karakterlerin hikâyelerine eşit alan açarken “Bir Zamanlar Gelecek: 2121” (Serpil Altın) ise kadının düzeni değiştirme gücünü yan öykü olarak kullandı. “Mendirek” (Cem Demirer) sinemamızın bitmek bilmeyen erkek bunalımlarına odaklanırken “Çilingir Sofrası” ise kuir hikâyesiyle yarışmadaydı.

Haberin Devamı

“Kabahat”in oyuncuları Mina Demirtaş ve Ece Demirtürk.

Sürpriz yaşanmadı

Her ne kadar ödüller konusunda birden çok adayın adı geçse de ödüllerde büyük bir sürpriz yaşanmadı. Yarışmadaki filmlerin içinde sıra dışı ve farklı okumalara açık konusuyla Ziya Demirel imzalı “Ela ile Hilmi ve Ali”nin başta En İyi Film olmak üzere gecede en çok ödül kazanan yapım oldu. Kendinden çok küçük ve depremzede bir kızla evlenen orta yaşlı bir erkeğin evde, ilişkisinde, apartmanında tek kişilik iktidar kurma gayreti etrafında şekillenen film, ilginç finaliyle de seyirciyi sorgulamaya davet etmekteydi. Ece Yüksel bu filmdeki performansıyla İstanbul’dan sonra bir kez daha En İyi Kadın Oyuncu (Aslıhan Gürbüz ile birlikte) seçilirken “Kabahat” ile Türkan Şoray Umut Veren Kadın Oyuncu seçilen Mina Demirtaş’ın gelecekte sinemamızda iyi işlere imza atacağı konusunda herkes hemfikir. Adana İzleyici Ödülü’nü kazanan “Suna”nın ana jüriden ödülsüz dönmesi de törenden dikkat çeken bir ayrıntı.

Haberin Devamı

Bu sene festivalin bir diğer yeniliği uzun metraj belgeseller için ayrı bir yarışma açılmasıydı. Geçen sene “Yaramaz Çocuklar”ın En İyi Film seçilmesi belgesel-kurmaca karşılaştırması özelinde hayli tartışma yaratmıştı. Belgesellerin kurmacalarla birlikte yarışması, belgesellerin görünür olması ve ana kategorilerde ödül kazanma ihtimallerini artırırken artık Adana’nın da diğer majör festivallerimiz gibi belgesellere ayrılmış özel bir kategorisi oldu. Bu sene ilk kez düzenlenen Ulusal Belgesel Film Yarışması’da “Köşe Başı Beklerim” (Neslihan Kültür) En İyi Film seçildi ama geçen sene “Yaramaz Çocuklar” kadar adı geçmedi. Çünkü kendi kategorisinde ödül kazanan yapımlar kendi çevrelerinde konuşuluyor daha çok.

Haberin Devamı

Festivalde hem dolaylı hem de doğrudan konuşulan olaylardan biri ise Kazım Öz’ün bugüne kadar festivale gönderdiği altı filminin de ön jüriden geçememesi üzerine bunun nedenini sorduğu bir metin kaleme almasıydı. Genellikle her festivalde ön jüri elemesi tartışma konusu olur ama buna dair eleştirinin açık şekilde kamuoyuyla paylaşılması alışagelmiş bir durum değildir. Julia Sinkevych, Nazan Kesal, Levent Özdilek, Gökhan Atılmış, Fahir Atakoğlu ve Prof. Dr. Umut Tümay Arslan’dan oluşan jürinin başkanlığını yapan Özcan Alper, Yılmaz Güney Ödülü’ne değer yapım bulamadıklarını açıkladı. Yarışmadaki filmlerin, bu ödülün verilmesindeki toplumsal ve sınıfsal kimliklere farklı bakış getirme hedefine ulaşamadıkları belirtilerek bu kategoride ödül verilmemesini, Öz’ün sitemlerini jürinin dikkate aldığı şeklinde yorumlamak mümkün.

Bu yılı böylece tamamlarken seneye 30. yaşına basacak Altın Koza için sinemamızı ileriye taşıyacak bir festival olması dileklerimizi şimdiden iletelim.

Haberin Devamı