Kültür Sanat Bir kıyamet orkestrası

Bir kıyamet orkestrası

23.03.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Branford Marsalis Dörtlüsü gerçek bir kıyamet orkestrası. Son 60 yılın cazıyla merhamet ve acımasızlık iç içe...

Bir kıyamet orkestrası

MURAT BEŞER

Günlerden 21 Mart.  İş Sanat, yaman müzisyenlerden oluşan Branford Marsalis Dörtlüsü’nü dinlemeye gelenlerce yıkılıyor bu gece. 
Başlama vuruşuyla birlikte kıkırdayarak sahneye fırlayan dört deli, kat kravat bir resmiyetle değil, divane gibi çalacaklarını açık ediyor. Konser boyunca defalarca yineleyeceği, öğrendiği tek kelimeyle selamlıyor salonu saksofoncu Marsalis; “Merhaba”. 
Paul Motian bestesi “Trieste” ile haşin bir giriş yapıyorlar. Parçanın feleği şaşmış. Büyük sessizliklerden kanlı meydan muharebelerine geçişin süresi sadece bir saniye. Önünde durulması olanaksız bir müzikal sulta bu. Savaş ve barış aynı tablonun içinde. Yaşlı Bruegel’in tablolarına has düşsel ve grotesk bir üslup konuşuyor. 
Gökyüzüne çıkan bir merdiven var Marsalis’in elinde; her çalışmasında birkaç basamak daha tırmandığı. Sebatla tırmanıp duruyor, aklı bulutlara endeksli bir enerjiyle.
Merdivene aşağıdan payanda olan adamların en az kendisi kadar gözü kara. Marsalis’in uzun zamandır mesai yürüttüğü davulcu Jeff  'Tain’ Watts, tam bir delibalta.  Halı döven sinirli teyzenin kas kuvvetiyle çalarken vahşi mizacını daha çıplak görüyor; neden kaotik ortamlar yaratmak için biçilmiş kaftan olduğunu anlıyoruz. Büyük bir soğukkanlılık içinde katliam yapan profesyonel bir savaşçı.
Piyanist Joey Calderazzo ise onu dengeleyen bir Dalgacı Mahmut. Piyanonun önüne koyduğu arkalıklı yemek masası sandalyesi bile onu yeterince muzip göstermeye yetiyor. Ayrıca kendisi beyaz herif fanilasıyla İş Sanat sahnesine çıkan ilk piyanist şerefine nail. Esin kaynağı McCoy Tyner’a tezat, sürekli komik mimikler yapıyor; arada Watts’a dil çıkararak makaraya sarıyor. Çalışındaki nizamla, Watts’ın kural tanımazlığı arasındaki müzikal tansiyona sürekli arabuluculuk ediyor basçı Eric Revis.
Gerçek bir kıyamet orkestrası var sahnede.  Son 60 yılın cazıyla merhamet ve acımasızlık iç içe; klasikten modern caza. Watts bestesi “Muphkin Man”de o kadar yoğun çalıyorlar ki, insan enstrümanlarıyla aralarında kan davası olduğunu düşünmeden edemiyor. Tam bir ses bombardımanı. Ama yanıltmasın; bu orkestranın müziğinde yumuşak ve duygu dolu anlar da var. Hatta biz ona intikam duygularının küle çevrildiği ateş de diyebiliriz.

Harikulade sahne dili
Gücü kuvveti yerinde besteleri büyük bir tutku biçimde çalıyorlar. Her daim hızla vites değiştiriyor orkestra. Arada bir son albüm “Braggtown”daki parçaların ana temaları gelip geçiyor. Geri kalanı kaptırmaca. Aralarında harikulade bir sahne dili var. Fazla göz temasına girmiyorlar; zaten ihtiyaçları da yok.
Marsalis dörtlüsü yaşama anlam katan bir caz gecesi armağan ediyor bizlere. Kulaklarımıza bir çift göz takıyor küpe niyetine; bu güzelliği hep birlikte duyalım diye. Konserin yegâne hayal kırıklığı bitmesi.