Kültür SanatKadının sessiz çığlığı

Kadının sessiz çığlığı

18.05.2025 - 07:01 | Son Güncellenme:

Geçen sene Antalya Film Festivali’nden üç ödülle dönen “Gülizar”, tacizin kadın ruhunda bıraktığı derin yaraları, yaraları deşmeden anlatıyor.

Kadının sessiz çığlığı

Müjde Işıl - Dünya prömiyerini geçen sene Toronto Film Festivali’nde yapan “Gülizar”, Antalya’da yönetmen ve senarist Belkıs Bayrak’a Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’nü, Meral Aktan’a En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü ve Yağmur Ergül’e Cahide Sonku En İyi Kostüm Tasarımcısı Ödülü’nü getirmişti. Film, neredeyse her gün kadına yönelik şiddet, taciz ve cinayet haberleriyle sarsıldığımız hayatımızda, perdeye bu hassas konuyu aktarıyor. Konu çok hassas çünkü şiddeti, tacizi eleştirmek isterken onu yeniden üretip çoğalmasına hizmet eden bir aparata dönüştürmek de mümkün. “Gülizar” bu sınavı başarıyla geçiyor.

Haberin Devamı

Filme ismini veren Gülizar, baba evinden kurtulmak ve kendi düzenini kurmak için yurt dışında evlenmeye, tanımadığı bir coğrafyaya gelin gitmeye karar veriyor. Düğün için otobüsle müstakbel eşinin yanına giderken bir mola yerinde tacize uğruyor. Bu durumu kimseye anlatamıyor ve kendi içinde büyük bir travma yaşıyor.

Kendi içinde mücadele 

İlk uzun metrajlı filmine imza atan Belkıs Bayrak; Gülizar’ın yaşadıklarını, sessizliğinin peşine düşerek anlatmayı hedeflemiş. Gülizar pek konuşmuyor; diyaloglarıyla değil tepkileriyle yaşadığı travmayı seyirciye hissettiriyor. Filmin en başarılı tarafı da bu aslında. Bu kadar hassas bir sorunun, tacizin şiddete dönüşmemiş hâlinde bile kadın ruhunda ne kadar derin yaralar açtığını sakince anlatıyor. Onun yaşadığı ruhsal çöküşü ve kendi içindeki mücadelesini yani ‘geriye kalanları’ perdeye getiriyor. Taciz sahnesinde de olayı göstermeyi değil, kısa kesmelerle ânın karakterde yarattığı depremi hissettirmeyi hedeflemiş. Ama tüm olumsuzluklara karşın karakterini o kadar sevmiş, benimsemiş ve kendi ayakları üzerinde dursun istemiş ki bu pozitifliğini finalde seyirciye de yansıtmış.

Haberin Devamı

Filmin dikkat çeken özelliklerinden biri de Gülizar’ın müstakbel eşi Emre’nin klasik eş klişelerinden azade olması. Emre müstakbel karısına destek olmaya çalışıyor, ona erkeklik taslamıyor, yanında duruyor. Ama bir yandan da ondan eşlik görevini yerine getirmesini bekliyor. Dolayısıyla Emre hem gerçekçi bir insan hem de sıra dışı bir eş profili çiziyor.

Filmin başrollerindeki Ecem Uzun ve özellikle Bekir Behrem çok başarılı. Ecem Uzun, simasıyla hayli uyumlu olan, içine kapanık ve yaralı karakterle neredeyse özdeşleşiyor. Dolayısıyla hem fiziken hem de ruhsal olarak Gülizar ile bütünleşmiş bir oyunculuk izliyoruz kendisinden. Bekir Behrem ise karakterinin iyi niyeti ve aynı zamanda eril doğası arasındaki gelgitleri yansıtmakta çok hünerli. Sinemada böyle iyi yazılmış rollerde daha çok izlemek isteriz Behrem’i.