Kültür Sanat Modernliği vücuda getiren ellere vefa gösterisi

Modernliği vücuda getiren ellere vefa gösterisi

15.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türk heykelinin yarım yüzyıllık varoluş macerası, halen üreten ve tarihe mal olmuş 15 imzanın ilk kez buluşturulan karakteristik çalışmalarıyla İstanbul Modern’de. Ansiklopedik yaklaşımla kurgulanan sergi, milâdını Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun belirledikleri sanat tarihsel evrim ve estetik arayış üzerinden oluşturuyor.

Modernliği vücuda getiren ellere vefa gösterisi

Milliyet Sanat

Sergi, ilk bakışta, henüz bir yaşını yeni kutlamış bir modern sanat müzesinin, çağdaş teşhir ya da toplu bakış olanaklarını sanat tarihsel kaygılarla zorladığı, lüzumlu bir sorumluluk gösterisi niteliğinde okunabiliyor.

İSTANBUL MODERN SANAT  MÜZESİ’nin, genişleyen koleksiyonu “Kesişen Zamanlar” ile birlikte 7 Şubat’tan itibaren izlenime sunduğu yeni sergisi, Milliyet Sanat yazarlarından, küratör ve eleştirmen Levent Çalıkoğlu’nun gayretleri ile “Modern Türk Heykeli’nden Bir Seçki”yi göz önüne getiriyor.

Sergi, ilk bakışta,  henüz bir yaşını yeni kutlamış bir modern sanat müzesinin, çağdaş teşhir ya da toplu bakış olanaklarını sanat tarihsel kaygılarla zorladığı, lüzumlu bir sorumluluk gösterisi niteliğinde okunabiliyor. Bu yönden etkinlik, Türkiye’de kamusal olmaya çalıştıkça, mevcut yetersizlik, yönetişimdeki tutarsızlıklar, bilumum skandallar ve önyargılar nedeniyle kendi içine kapatılan, yazık ki daha da gayri iradî bir yönelişle, kerhen dekoratifleştirilmeye çalışılan, hatta biblolaştırılma suretiyle, bir başka türlü soyutlaştırılan heykel olgusuna bir nevî iade-i itibar hamlesi olabilme niyetini taşıyor.

Kendisine milât olarak 1950 yılını seçen “Modern Türk Heykeli’nden Bir Seçki” sergisinin bu dönemdeki başat 'figürleri’ arasında, her ikisi adına da yakın geçmişte bankalara bağlı ve özel sanat galerilerince çeşitli retrospektif sergi girişimleri yapılmış, bu dalın 'hoca’larından Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu başı çekiyor.

Non figüratif sanat anlayışı
Tahran doğumlu Bara, yaşamı boyunca İstanbul’daki Akademi kapısını iki kez aşındırmış, bu arada yaşam okulunu da devamsız bırakmamış bir demir işçisi, bir emekçi olarak hatırlanıyor. Bara’nın sanatında, Fransa’nın başşehri Paris’teki Julian Akademisi’nde Bouchard’dan ve daha sonra da o yıllarda geniş ün sahibi olan Despiau’dan aldığı derslerin etkisi, büyük. 1930’da yurda dönen sanatçı, bir süre kütüphane memurluğu yaptıktan sonra 1932 yılında heykel öğretmenliğine başlamasıyla da biliniyor. Paris’e gidişine kadar figüre ve doğaya bağlı kalan Bara’nın sanatında, yine birçok heykeltıraşımız gibi, Avrupa’da görmüş olduğu non figüratif sanat anlayışının etkisi ağır basıyor. 1971 yılında kaybettiğimiz Bara da, Müridoğlu gibi, modern Türk heykelinin tohumlarını 1950 yılında öğretim kadrosuna dahil olduğu Akademi’de atmış, olmazsa olmaz bir karakter olarak İstanbul Modern’deki sergiyi 'tetikliyor’.

“Barbaros Anıtı”
Hem figüratif hem de soyut anlayışta üreten Zühtü Müridoğlu ise, önce ressam Hikmet Onat’ın ve heykeltıraş İhsan Özsoy’un öğrencisi olarak, Bara ile aynı kurumdan mezun. Bara gibi Paris’te yetişen sanatçı, 1928 ve 1932 yılları arasını, Colarossi Akademisi  Marcel Gimond öğrencisi olarak geçirmiş. Bir dönem İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde görev alan Müridoğlu da, Bara gibi öğretmenliğe yönelerek, önce Anadolu’da, Ankara Gazi Eğitim’de, daha sonra Bara ile omuz omuza, 1950 ve 1955 arasında Akademi’de görev yapmış, daha sonra ise ağaç uygulama atölyesinde öğrenciler yetiştirmiş bir sanatçımız. İlk dönem yapıtlarında A.Maillol’un düzen ve uyumundan etkilenen Müridoğlu, figüratif heykellerinde kullanageldiği, 'yumuşak hacimlendirme’ ile de adından söz ettirmiş bulunuyor. Hadi Bara ile birlikte 1941-43 arasında Beşiktaş’taki “Barbaros Anıtı”nı gerçekleştiren Müridoğlu’nun ilk soyut çalışmaları ise 1950’den sonrasına rastlıyor. Doğaldan geometrik soyuta evrilen heykeltıraşımızın en büyük yurtdışı başarısı ise, 1953’te Londra Çağdaş Sanatçılar Enstitüsü tarafından düzenlenen uluslararası heykel yarışmasında “Bilinmeyen Siyasi Esir” adlı yapıtıyla kazandığı ödül. Gerek soyut, gerekse figüratif olsun, her iki üslûbu da yadsımayan Müridoğlu’nun çalışmalarında taş, ahşap, alçı, bakır, demir gibi çok çeşitli malzemeler öne çıkıyor. Sanatçının anıt heykelleri arasında ise Anıtkabir’in büyük merdiveninin batı yanındaki kabartma (1953), Büyükada’daki “Atatürk Anıtı” (1965) ve Muş’taki “Atatürk Anıtı” (1965) bulunuyor. 

Sergi, Türkiye’deki heykel sanatının 50 yıllık süreç içerisindeki anlayış ve uygulayış farklılıklarını bir araya getirme niyetini, yaşayan ve bugün hayatta olmayan sanatçıları buluşturarak ortaya koymayı deniyor.  

15 başyapıt
Sergi bu iki karakterin başat yansımasında, klasik heykel mantığının yaşatıldığı Rudolf Belling atölyesini kendisinden devralarak, Türk heykelinin çağdaşlaşma yolunda yeni adımlara zemin tanıyan bu iki çınarın gölgesinde, üç boyutlu bir ansiklopedi mantığı kazanıyor. Tarihsel ve kronolojik bir sergileme anlayışına sahip sergi ayrıca, Türkiye’deki heykel sanatının elli yıllık süreç içerisindeki anlayış ve uygulayış farklılıklarını bir araya getirme niyetini de, yaşayan ve bugün hayatta olmayan sanatçıları buluşturarak ortaya koymayı deniyor.

1950’lerden günümüze, heykel sanatını kütle-mekân-form ilişkisi bağlamında algılayıp modern çözümlemeler gerçekleştiren ve metal, taş, ağaç, bronz gibi farklı malzemelerle çalışan 15 heykeltıraşın başyapıtlarını ve sanatçıları en iyi temsil eden eserleri böylece ilk kez bir araya geliyor. Sergiye katılacak sanatçıların listesi ise şöyle : Ali Hadi Bara (1906-1971), Zühtü Müridoğlu (1906-1992), Şadi Çalık (1917-1984), İlhan Koman (1923-1986), Kuzgun Acar (1928-1976), günümüz heykelinde söz ve eylem sahibi olan Ali Teoman Germaner (1934), Saim Bugay (1934), Mehmet Aksoy (1939), Seyhun Topuz (1942), Meriç Hızal (1943), Ferit Özşen (1943), Koray Ariş (1944), Osman Dinç (1948), Azade Köker (1949) ve Rahmi Aksungur (1955).

Yaşayan heykeller
Büyük çoğunluğunu Akademi eğitimi almış, halen de bu çatı altında öğretim görevinde bulunan sanatçıların oluşturduğu bu listede yer alan İlhan Koman, Kuzgun Acar ve Şadi Çalık üzerine yakın geçmişte yapılan büyük cüsseli / retrospektif niyetli sergilerin (Yapı Kredi, İş Bankası ve Milli Reasürans’ta düzenlenen sergiler) büyük ilgi uyandırdıkları, art arda, büyük emeklerle düzenlendikleri de düşünülürse, bu serginin 'yaşayan’ heykele ve modern Türk sanatına aç izleyiciler için mükemmel bir gözlem ziyafeti, bir nevî tarihi sindirim fırsatı olacağı şüphesiz görünüyor.

Bu anlamda küratör Çalıkoğlu, sergi üzerine çıkan katalogda kaleme aldığı yazıda, düzenlenen serginin niçin bir 'karma sergi’ olarak değerlendirilmemesi gerektiği ve etkinliğin karakterini, şu sözlerle dile getiriyor: “...bu biraradalığın karma bir sergi perspektifinden kurtulması gerekir. Serginin öncelikli amacı, müze izleyicisine, tercih edilen sanatçıların öne çıkan üsluplarından doyurucu nitelikte bir seçki oluşturmak. Heykeltıraşların üretim dünyalarına, tercih ettikleri anlatım biçimlerine işaret etmek ve diğer sanatçılardan ayrılan ve benzeyen yönlerine parmak basmak... Sergide yer alan eserlerin hangi bağlam için üretildiğinden ziyade bizim onları hangi göz, estetik-politik yargı ve varoluş kaygısı ile izlediğimiz bu açıdan önem kazanmakta.”  / E. A.

Modern Türk Heykeli'nden Bir Seçki 1950/2005 Sergisi
10 Şubat - 7 Mayıs 2006
İstanbul Modern (0212) 334 73 00