Kültür Sanat nota savaşları

nota savaşları

08.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kırk küsur yıllık bir tarihi olan Türk popunun bugüne kadar çıkarabilmiş olduğu en büyük isimlerden beşinin çalışmaları aynı zaman dilimine denk düştü: Ajda Pekkan, Mazhar Fuat Özkan, Tarkan, Nilüfer ve Sezen Aksu... Dinleyici, dinleyici olalı böyle büyük ikramiye görmedi.

nota savaşları

nota savaşları



Kırk küsur yıllık bir tarihi olan Türk popunun bugüne kadar çıkarabilmiş olduğu en büyük isimlerden beşinin çalışmaları aynı zaman dilimine denk düştü: Ajda Pekkan, Mazhar Fuat Özkan, Tarkan, Nilüfer ve Sezen Aksu... Dinleyici, dinleyici olalı böyle büyük ikramiye görmedi.
MÜZİK dünyası, en "sıcak" mevsimlerinden birini yaşıyor. Bir süredir, neredeyse her gün bir albüm ya da single piyasaya veriliyor. Bu çapta bir renklilik ve zenginliğe, ne "altın çağ" '70'lerde ne de satış rakamlarının en tepede olduğu '90 ortalarında rastlanmıştı. '90'lı dalganın kayda değer bütün isimleri yeni albüm ya da şarkılarını aynı anda sundular bize. Göksel, Gülhan, Sibel Tüzün, Yıldız Tilbe, Soner Arıca, İzel ve Reyhan Karaca bunlardan yalnızca birkaçı. Murat Evgin, Adrenalin ve Dilek Budak gibi yeni "projeler"i; Cem Karaca ve Timur Selçuk gibi eski tüfekleri; Gökalp Baykal, Yaşar Kurt, Mor ve Ötesi, Bülent Ortaçgil gibi "aykırı" isimleri de bu toplama eklediğimizde renklenme - çeşitlenmenin boyutu iyice anlaşılır oluyor.
Bu zenginliği daha da göz alıcı bir hale getiren başka bir gelişme de var. O da; kırk küsur yıllık bir tarihi olan Türk popunun bugüne kadar çıkarabilmiş olduğu en büyük isimlerden beşinin, aynı zaman dilimi içinde yeni çalışmalarını yayınlıyor olması... Ajda Pekkan, Nilüfer, Tarkan ve Mazhar Fuat Özkan; bir - iki haftalık aralıklarla, muhtelif biçim ve formatlarda yeni şarkılarını yayınladılar. Bir tek Sezen Aksu'nun çalışmasının raflara çıkması Ağustos'un ilk haftasında gerçekleşecek. Diğerlerini dinlemeye başladık, hatta kendimizi kaptırdık bile. Bir tür "star savaşları" olarak adlandırabiliriz bu durumu. Ama "olumlu" bir savaş bu; müzik dünyasını geliştiren, dinleyicileri havalara uçuran bir gelişme. Yıllardır böyle olmamıştı. Şarkılar, şarkıcılar, mix'ler, formatlar arasında kararsız kalıyor; hangisini alacağımıza - dinleyeceğimize karar veremiyoruz. Aynı albüme günlerce talim etmek zorunda kaldığımız günlerden eser yok artık.

Her şey çok güzel oldu
Bu hareketlenmenin en dikkat çekici yanı, müzik dünyamızın, geleneksel format olan "albüm"de artık ısrarlı olmaması. Single, EP, mini albüm gibi isim ve tanımlamalar havalarda uçuşuyor şimdi. Ajda Pekkan, yalnızca tek şarkıdan ("Sen İste") oluşan bir single yayınladı. Bu single'da, şarkının üç farklı versiyonu var. Mazhar Fuat Özkan da single çıkaranlardan. Onlarınkinde yalnızca iki şarkı var. Hazırlamakta oldukları "best of"tan alınmış iki şarkı. Tarkan'ın yaptığı daha da farklı. Tarkan'ın yeni şarkıları, single - albüm arası bir formatta sunuldu bize. Çoğu kişi, daha önce bizde karşılığı olmayan bu formatı adlandırmakta ilk elde güçlük çekti. Sonunda da "mini albüm" tanımlaması üzerinde uzlaşıldı. Bu beş büyük ismin içinde, işini "geleneksel" yoldan görmeye devam edenler Nilüfer ile Sezen Aksu oldu. Nilüfer, her zaman bildiğimiz - alıştığımız bir biçimde yayınladı yeni şarkılarını, 12 şarkılık bir albüm olarak. Müzik dünyası, bilmeden - tasarlamadan da olsa, çok pahalı bir yol olan "albüm" işine uzak durmaya başlamış gibi görünüyor. Bunun, son derece yerinde bir seçim olduğuna hiç şüphe yok. Giderek daralmış olan piyasada, eski usul 10 - 12 şarkılık albümler yapmaya devam etmek, "israf"ta inat etmek anlamına geliyor. Çoğu albümün, maliyetini kurtaramadığı bir dönemden geçiyoruz. Daha çok şarkı, daha çok zaman, daha çok masraf demek. Üstelik, riskin miktarı arttıkça, hiçbir firma yeni bir isim ya da yeni bir sound deneme gücünü kendinde bulamıyor. Oysa, ("45'liklerin günümüzdeki karşılığı olan) single dediğimiz formatta, her türlü yenilik rahat rahat denenebiliyor, genç isimlere şans tanınabiliyor, piyasa çok ucuz bir yoldan yoklanabiliyor. Piyasaya yeni sürdüğünüz "şey" ya da "şahıs" tutarsa ne âlâ, yolunuza başka single ya da albümle huzurlu bir şekilde devam edebilirsiniz. Tutmamışsa da, (bütün sermayenizi iç etmemiş olduğunuz için) işin gerisini, başka şarkı ya da şarkıcılar ile getirirsiniz, olur biter. Bir albüm ve genç şarkıcı mezarlığı olarak nitelendirilebilecek bütün '90'larda böyle yapılmış olsaydı, bugün müzik dünyası bambaşka bir noktada olacaktı. Bütün o Pınar Aylin, Aylin Livaneli, Emre Matraş ve muadillerini düşünün... Bu isimlerle bir milim olsun yol alınamayacağı, bir iki single ile de rahat rahat görülebilirdi. Bu ve benzeri isimlere yatırılan / kaybedilen paralar nedeniyle, binlerce yetenekli kişiyi deneme imkânı yok edildi. Her alanda olduğu gibi, müzik dünyamızda da, '90'lar boyu har vurup harman savruldu. Ama artık hiçbir firmanın böyle bir lüksü yok. Çember daraldı ve artık virajlar daha dikkatli alınıyor. Bu da bir şeydir, boydan boya yok olmanın eşiğine gelinmişken, müzik dünyamızdaki kişi ve kurumların kurtulmaya - kurtarmaya meyilli olduklarını gösteren hoş bir gelişme...

Ana caddelerde neler oluyor?
Türk popunun bugüne kadar çıkartabildiği en büyük isimlerden olan beş ismin - ekibin neler yaptıklarına gelelim... Bu isimlerin arasında Ajda Pekkan, en hızlı davranan oldu. Süperstar, Şehrazat'a ait "Sen İste"yi, herkesten önce davranarak sundu bize. 2000 yılında yayınlanan "Diva"dan beri ilk defa sesi duyuluyordu Pekkan'ın. Aslında çok parlak ve yenilikçi bir albümdü "Diva" ama şarkıcının Universal ile yaşadığı ihtilaf nedeniyle, bu albüm herkese gerektiği gibi ulaştırılamamış ve resmen kaderine terkedilmişti. Öyle olunca da, Ajda Pekkan özlemi hepimizde daha da yükselmiş ve yeni bir şarkı çıksın da nasıl çıkarsa çıksın diye düşünmeye başlamıştık. Süperstar, herkesin beklentilerini karşılayan, hatta ötesine de geçen bir şarkı ile döndü aramıza. Şehrazat'a ait şarkının kendisi vasat, hatta vasatın altında olmasına rağmen; Ajda Pekkan'ın tamamen kendini kaptırarak söylemesi ve alt yapısının zenginliği nedeniyle çok çabuk bir şekilde herkesin dikkatini çekti. Bu yeni şarkı ile, Ajda Pekkan daha diri olarak karşımıza çıkmış, bir zamandır Erdem Siyavuşgil'den alınan "ders"ler nedeniyle yerlerde süründürülmüş o mükemmel şarkı söyleme biçimine geri dönmeye karar vermişti. Süperstar'ı bağırlara basmakta kimse kusur etmedi. Hem ağır hem hafif hayranlar "Sen İste" dinliyor artık. Üstelik bu single ile, Ajda Pekkan'ın hep önemsiyor olduğu şey de hemen gerçekleşti, yeni ve genç hayranlar da şarkının etrafında pervane oldu. Bu başarıda, hiç şüphesiz Ayşe Ersayın'ın çok sade ve temiz bir bir biçimde çektiği - kurguladığı klibin de etkisi var. Bir de single'ın mükemmel kapağının... Bilgisayar destekli "uçuşan Ajda", belki de, "Sen Mutlu Ol"dan beri görülen en mükemmel Ajda Pekkan kapağı...
Solo denemeler sonrası, nihayet "üçlü" olarak da bir şeyler yapmaya karar veren ve DMC'nin çatısı altına giren Mazhar Fuat Özkan'ın, yeniden çalınan - söylenen bir "best of" hazırladıkları zaten biliniyordu. Sonbaharda yayınlanacak bu albümün hazırlıkları sürmekteyken, grup ve bağlı oldukları firma bir sürpriz yapmaya karar verdi ve albümden iki şarkıyı çekip alarak heyecanımızı kısmen de olsa dindirdi. Hem grubun hem de Türk popunun en büyük hit'lerinden biri olan "Ele Güne Karşı" ile kırgınlığın - kırıklığın baş yapıtlarından biri sayılması gereken "Yalnızlar Garı"nın yer aldığı bu single, MFÖ'ye duyulan özlemi, hiç olmazsa bir parça dindirmiş oldu. Başta, solo çalışmalar ile kendilerini azıcık aldatılmış sayan eski hayranlar olmak üzere, her türden dinleyicinin ilgisini çekti bu şarkılar. Düzenlemeleri yapan Ercan Saatçi'nin, bu iki şarkıyı perişan edeceğini sanan (ben dahil) herkes yanıldı. Ercan Saatçi, grubun şanına layık "zengin" bir altyapı üzerinde yükseltmiş şarkıları...
Tarkan'ın "Dudu"su da, bir başka başarı öyküsü... Tarkan'ın bu sefer tökezleyeceğini uman ya da bekleyenler, "Dudu" ile neye uğradıklarını şaşırdılar. Kaç zamandır sözcük sözcük örülerek albümün çıkış tarihi için elde tutulan "olmadı - bitti - yemezler artık" görüş ve sloganları heba olmasın diye ilk birkaç gün ortalığa serilmedi değil. Ama çok yenilikçi ve parlak "Dudu"nun gücü, herkesin ağzını kaptmaya yetti. Üstelik piyasanın en daraldığı bir zamanda, inanılması güç satış rakamlarına da ulaştı. Bu mini albümün becerebildiği tam olarak şu: Tek başına, bu yıl yayınlanan her türden albüm ya da single'ın satış toplamından daha fazla sattı "Dudu", hem de çok kısa bir zaman içerisinde. Tarkan ve şarkılarının böyle büyülü ve mucizevi bir yanı var işte, daha ne olsun... "Bitti - gitti" diyenlerin işi zor, daha çok bekleyecekler.

Dans edelim büyük aşkım
Ağır ve enerji yoksunu "Büyük Aşkım" sonrası ne yapacağı merakla beklenen Nilüfer de, zımba gibi bir albümle katıldı devlerin savaşına. İşbilir Erol Köse, Nilüfer'e çok çok renkli bir repertuvar hazırlamış. Ajda Pekkan'ın "Sen Mutlu Ol"u bile var. "Olur mu... Olur mu? / Gözünaydın" gibi tuhaf bir adı olan albümün, bir parça "Nilüfer '80" havalarından çaldığı da söylenebilir. Ama Nilüfer'in artık Kayahan'da (yalnızca bir şarkısı var bu albümde) çok fazla ısrarlı olmaması ve Altan Çetin, Alper Narman, Fettah Can gibi tüccar olmasına tüccar ama günümüz sound'unu da çok iyi bilen adamlarla çalışmaya karar vermesi iyiye işaret. Çok ritmik ve keyifli şarkılar söylemiş bu sefer Nilüfer. Tıpkı '70'lerdeki gibi "saf pop" çoğu da. Mete Özgencil'in şarkısı "Acılara Son" ise resmen hazine değerinde. Özgencil'in yeniden ses vermesi olağanüstü bir şey...
Savaşa en son Sezen Aksu katıldı - katılacak. Sezen Aksu cephesinde olup bitenleri bu yazıyı takip eden sayfalarda okuyacaksınız.
Ajda Pekkan, Mazhar Fuat Özkan, Tarkan, Nilüfer ve Sezen Aksu... Türk popunu inşa edenlerin en hatırı sayılan isimlerinden bir bölümü, aynı anda, yeni şarkılarıyla sesleniyorlar bize. Bu şenlikten payınızı almayı ertelemeyin. "Dinleyici", dinleyici olalı böyle büyük ikramiye görmedi çünkü.