Kültür Sanat Yeniden, “Sinemadan çıkmış insan” olmak

Yeniden, “Sinemadan çıkmış insan” olmak

27.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

İlk öykü kitabı “Gelin Başı”yla 2006 yılında Varlık Dergisi’nin düzenlediği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nde, “Dikkate Değer” bulunan “Hanımların Dikkatine”yle 2012’de Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne, ilk romanı “Kul”la da 2018’de Orhan Kemal Roman Ödülü’ne layık görülen yazar Seray Şahiner, yeniden sinemaya dönüşü yazdı.

Yeniden, “Sinemadan çıkmış insan” olmak

Sinemaya gidin, sırf film izlemek için değil. Tekrar “sinemadan çıkmış insan olmak” için de. Gidin, sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu olmasın ki sinemadan çıkmış diğer insanların o ruh hali beş on dakikada ölmesin…

Haberin Devamı

Pandemi sürecinde sinemaların, tiyatroların kapanması; alternatif seyir deneyimlerine vesile oldu. Film festivallerinin ve tiyatro oyunlarının çevrimiçi olarak erişime açılması gibi… Tedbirler kapsamında bulunmuş iyi bir çözümdü; zaruriydi. Yine de… Marshall Mcluhan’ın “araç mesajdır” kuramını referans vererek; bir filmi sinemada izlemek ve evde bilgisayardan izlemek arasındaki tesir farkının altını çizmiş olayım.

İstanbul Film Festivali yıllardır şehre bir mevsim gibi gelirdi. “Biz” uzun kuyruklarda elimizde festival kitapçığı film seçe seçe beklemekle, gişeden çıkınca en çok bilet koçanı hangimizin kitabının arasında diye bakmakla, festival zamanı kimi gün artık işi kendimizle iddialaşma boyutuna vardırıp günde dört filme gidebilmeyi zorlamakla, matine aralarında filmlere yetişmek için ordan oraya koşmakla… “Biz”dik. Pandemi sürecinde şehre filmleri sinemada izleyebileceğimiz festival mevsimi gelmeyince kültürel iklim de biraz değişti gibi geldi.

Haberin Devamı

Yeniden, “Sinemadan çıkmış insan” olmak

İnsan özlüyormuş: bir filmle randevusu olduğu için evden çıkmayı, sinemada film izlemeyi… İşlek bir caddeden sinemaya girip film çıkışı daha tenha bir sokağa açılan arka kapıdan çıkıp; seyrelen insanların yerini az önce izlediğin filmden imgelerle doldurmayı…

Filmi güzel yapan şey salon

Bu yıl, İstanbul Film Festivali kapsamında tekrar sinemada film seyredebileceğimizi öğrenince, açık konuşayım, filmlerin konusuna bile bakmadan, adını bile sormadan sadece matine saatini söyleyerek biletleri aldım. Filmi güzel yapacak şeylerden biri de onu sinemada seyredebilme ihtimaliydi. İki yıl sonra ilk kez bahtıma düşen,  Dénes Nagy’ın, 2021 Berlin Film Festivali’nde En İyi Yönetmen dalında Gümüş Ayı Ödülü’nü aldığı “Doğal Işık” adlı film ve Céline Sciamma’ın yönettiği, kuşaklar arası farklı çocukluk tecrübelerini masalsı bir biçimde buluşturan “Küçük Anne” adlı Fransız filmiydi.

Atlas Sineması’nda yerimizi aldık. Sinemada sosyal mesafe zorunluluğu var. Araya birer boşluk bırakılmış koltuklarımıza maskelerimizi çıkarmadan oturduk. Zaten  öncesinde görevliler film boyunca maskenizi çıkarmayın diye uyarıyor. Zaruri önlemler var ki güvenip geldik. Bir yandan da… vay be sinemadayız! Bu nostaljiyle niteleyebileceğimiz bir durum değil, zira sinemada anılar eskimez, birikir; her filmde üstüne yeni bir katman eklenir.

Haberin Devamı

Bu yıl festivalde izlediğim ilk film olan “Doğal Işık”ın çıkışında; Yusuf Atılgan’ın anlattıklarından biriydik; üstaddan alıntıyla: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler başaracağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi, yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.”

Eski bir kültür sanat muhabiri olarak, yazımı etkinliğe bağlayarak bitireyim. 40. İstanbul Film Festivali, çevrimiçi gösterimlerin yanı sıra; 4 Temmuz’a kadar yeniden sinema salonlarında izleyicilerle buluşuyor. Gösterimler Atlas ve Kadıköy sinemalarında.

Haberin Devamı

Sinemaya gidin, sırf film izlemek için değil. Tekrar “sinemadan çıkmış insan olmak” için de. Gidin, sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu olmasın ki sinemadan çıkmış diğer insanların o ruh hali beş on dakikada ölmesin… İnsanın kendine yatırımı sırf kendine değil; gidin ki siz salondan çıkıp yürürken sinemaya gitmemiş insanların asık yüzlerinin, kayıtsızlıklarının arasından insanlarla barışık, salt çıkarını düşünmeyen biri daha geçsin. Belki biz çoğalırsak sinemadan çıkmamışlık ruh halini aramıza alır eritiriz.