Milliyet Executive Elektronik atıklara Köstebek harekâtı!

Elektronik atıklara Köstebek harekâtı!

15.09.2023 - 03:14 | Son Güncellenme:

Eski telefonlar, kablolar, tüplü televizyonlar, süt pompaları ve tıraş makineleri... Müge Baltacı kurucusu olduğu Köstebek (Mol-e) ile elektronik atıkların nasıl yeniden hayat bulduğunu anlatıyor.

Elektronik atıklara Köstebek harekâtı

Aylin Rana Aydin- Elektronik atıkların yönetimine dair dijital bir altyapı oluşturmak amacıyla kurulan Köstebek'in (Mol-e) hikâyesi iki yıl önce başladı. Platformla birlikte kullanılmayan elektronik cihazlar kayıtlı olarak toplanırken hem çevresel hem de sosyal fayda sağlanıyor. Kullanıcılar geri dönüşüme vermek istediği e-atıklar karşılığında puan kazanırken, bu puanları bağış platformlarında da kullanabiliyor. Köstebek (Mol-e) Kurucusu Müge Baltacı, girişimin hikâyesini okuyucularımızla paylaştı.

Haberin Devamı

Mol-e (Köstebek) kuruluş hikâyesini dinleyebilir miyiz? Fikir nasıl ortaya çıktı? Adınız hem Mol-e, hem Köstebek... İsim değişikliğine mi gittiniz?

Mol-e oldu artık. Ama Türkiye pazarında hâlâ Köstebek olarak da biliniyoruz. Çünkü Köstebek tarafında iki yıldır bir marka bilinirliği oluştu. Mol-e'yi biraz da globalleşme adımımız için attık. Platformda ya da görünür tarafta Mol-e'deyiz artık. Ama hâlâ biz bile Türkiye'deki müşterilerimize Köstebek olarak iletişim kuruyoruz. Köstebek hikâyesi iki yıl önce başladı. Ben çevre mühendisiyim. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) mezunuyum. Tam böyle mezuniyetimin evresi pandemiye denk gelmişti. Ben de o zaman Fazla Gıda'da çalışıyordum. Orada bir senemin dolmasına yakın hep zaten katı atıkla da uğraşıyordum. Karşıma şehir madenciliği diye bir konsept çıktı, aslında yeni bir konsept. Nedir bu diye araştırdığımda klasik madencilik yerine dünyaya üretip sattığın elektronik cihazları toplayıp, geri dönüştürüp 1.5 katına kadar daha fazla hammadde elde edebiliyorsun. Aslında tükettiğimizi geri kazandırırsak her şey tamam olacakken niye bunu yapmıyoruz diye araştırmaya başladım. Araştırmalarda ilk gördüğümüz problem bir takipsizlik, kayıtsızlıktı.

Haberin Devamı

En değerli atık

Bunun devamında ölçümlenemeyen ve tabii kayıp, kaçakların özellikle atık sektöründe çok fazla olması vardı. Bu süreci nasıl daha efektif kılabiliriz, dijitalleşmeyle mi, teşvik modeliyle mi bunu nasıl yapabiliriz diye araştırmaya başladık. Konuyla alakalı aslında hep girişim yarışmalarına başvurduk. Hem biraz fon toplayabilmek için hem fikrimizi geliştirip sahaya inip doğru çözümü bulabilmek için... Yaklaşık 6-7 ay 'atığını getir köpek maması bağışı yapalım, atığını getir hediye çeki verelim' gibi değişik modelleri incelemeye başladık. İlk çıktığımızda biraz daha bireylere odaklanmıştık. Evlerden elektronik atık toplama tarafında büyük eksik vardı. Sahadayken yavaş yavaş günümüzde ambalaj atığı dediğiniz zaman herkes bir şekilde cam şişe, pet şişe gibi ürünlerin atık olduğunu bildiğini fark ettik. Gıda atığını kompost yapayım diyor. Elektronik atık dediğiniz zaman boş bakılıyor, yeterli bir bilgi yok. Aksine en değerli atıklar arasında yer alıyor. Niye yok tarafını biraz da kendimize toplumsal bilinçlendirme misyonu edindik. Keyifli bir şekilde insanlara e-atığı anlattık, Köstebek'i o yüzden hâlâ kullanıyoruz. Hedefimiz de oydu 'e-atık dendiği zaman Köstebek', başka bir şey arama. Sonra bu işin dijitalleşmeye mecbur olduğunu fark ettik. Çünkü mevcutta bir sürü konvansiyonel, teknolojiden uzak toplama geri alma kampanyaları var aslında. 'Kampanyalar ne kadar aktif kullanılıyor, insanların bundan ne kadar haberi var ya da haberi olanlar neden bunu tercih etmiyor'u sorgulamaya başladık. En büyük sanrılardan bir tanesi özellikle bu bir bilişim ekipmanıysa kişisel verinin çalınması, bu atığın gerçekten geri dönüştürülüp dönüştürülmediği gibi çekinceler oluyor. Gerçekten insan takip edemediği bir şeyi ya da bir kazanç elde edemediği bir şeyi özellikle değerli bir ürün ise çekiniyorlar. Nokia 3310'ların çekmecelerde kaldığı bir dünyadan bahsediyoruz.

Haberin Devamı

TÜBİTAK desteği

Haberin Devamı

Kasım 2021'de TÜBİTAK ile birlikte şirketleştik. Yaklaşık bir yıl boyunca ürün geliştirme, müşteri görüşmesi, pazarın eğitilmesi gibi tek tek şirketlere e-atığı anlattık. Ambalaj atığını yönetiyor, kutularını koyuyor bir şekilde topluyor ama bilgisayarını, kablonu ne yapıyorsun diye sorduğunuzda net bilmiyor. Bir yılın sonunda artık biz bu işi pivot ettik. Bireyden biraz daha firmalara taşıdık. Asıl ölçeklenebilecek tarafın ya da asıl problemi daha da şişiren tarafın orası olduğunu gördük. Bu pivot ile birlikte platformu kurduk. Bu platformda atığının fotoğrafını ya da videosunu yüklüyorsun biz oradan kategoriye yönlendiriyoruz. Bununla birlikte çevreci ve ekonomik uçtan uca bir yönetim sunuyoruz. Bunu da takip edebiliyorsun, tercih edebiliyorsun, dilediğin firmaya gönderebiliyorsun gibi bir süreç. Sabancı ARF diye bir program başladı, ilk mezunlarındanız. Burada da beş aylık bir inkübasyona girdik aslında. Beş ayın sonunda da devam yatırımı kararı çıkınca ilk yatırım turumuzu almış olduk. Geçtiğimiz ay yatırım turumuzu kapattık.

Haberin Devamı

Ne kadarlık bir yatırım aldınız şimdiye kadar?

Biz tek yatırım turu yaptık 200 bin dolar. Hem holding hem Racy Ventures'tan hem de bir melek yatırımcımız var. 200 bin dolara ulaşınca kapattık. Büyük ihtimalle devamında köprü yatırım turuyla devam edeceğiz diye düşünüyoruz.

Elektronik atıklara Köstebek harekâtı

Atıklara puanlama sistemi

Bir birey için e-atık süreci sistemde nasıl işliyor?

Mol-e.co'dan giriş yaptığınız zaman bireysel bir hesap açabiliyorsunuz. Daha sonra atığınızı yüklediğiniz zaman sizin atığınıza yönelik bir puan veriyoruz size. Bu puanları da anlaşmalı olduğumuz bağış kanallarında değerlendirebiliyorsunuz ya da firmalarla biraz daha kupon ya da indirim gibi anlaşmalara gitmeye çalışıyoruz. Atık kargolanabilecek bi boyutsa karşı ödemeli şekilde anlaşmalı olduğumuz kargo şirketleriyle gönderebiliyorsunuz. Daha büyük hacimli bir atık ise sizi arayıp eve araç gönderiyoruz almak için. Atığınızın devamını takip edebiliyorsunuz. Platformdan rapor gönderiyoruz kişiye. Hangi tesiste dönüştüğüne dair ve nasıl bir katkı sağladığına dair.

Plastikten radyuma platinden bakıra yok, yok

Dönüştürülen ürünler hangi sektörlere hammadde olarak gidiyor?

Genelde metalurji sektörleri oluyor. Tesislerin de birçok kırılımı var bu arada. Bizim hep geri dönüşüm tesisi olarak gördüklerimiz hammaddeyi tamamen dönüştürmeyebiliyor. Bir kısmı kırma ve ayırma yapıyor metal plakayı bir yere bakırı bir yere gönderiyor. Kimisi saf bakır çıkarıyor palet, palet ya yurtiçi ya da yurtdışına satıyor. Kimisi alıyor plastiğinden granül yapıyor, örneğin askı üretmek için satıyor. Aslında hangi hammaddenin hangi pazarda kullanılacağına dair değişiyor. Ama genelde bunu üretici firmalar alıyor. Plastiği var, soğutucu gazı, radyumu, platini var.

Kaç kişilik ekip var?

10 kişilik bir ekibimiz. Bizim aslında iki tane daha kurucu ortağımız vardı yatırım arifesinde, onlar devretti.

Nerelerde faaliyettesiniz?

Operasyon tarafı Marmara Bölgesi ile sınırlı. Ama atık sektörünün operasyonu biraz daha tonajla, hacimle değişen bir taraf.

Hangi kurumsal firmalarla çalışıyorsunuz?

Lastik, finans, otomotiv, bilişim sektörü gibi alanda faaliyet gösteren firmalarla da çalışıyoruz.

Dijital atık pasaportu

Yurtdışına yönelik neler yapıyorsunuz?

Aslında Mol-e platformu bahsettiğim e-atık envanter yönetim sistemini en başından beri biz Avrupa Yeşil Mutabakatına uygun inşa ettik. Orada bir konsept yarattık dijital atık pasaportu diye. Bu pasaport sayesinde yüklediğiniz atığın içerisindeki değerli maddeyi, tehlikeli maddeyi, fiyatını, imha videosunu, bilişim ekipmanıysa seri numarasını, kütle denge raporunu her şeyini açıkça görebiliyorsunuz. Buradaki amaç da ürünün yaşam döngüsünü herkese açık bir şekilde sunabilmek. Bu da Avrupa Yeşil Mutabakatının bir parçası. AB ile ticari ilişki yapmak isteyen her şirketin uyumluluk göstermesi gereken bir taraf bu. Biz aslında mevzuat tarafını özellikle Türkiye'de sürecin biraz daha AB'ye girmeyle alakalı hızlanacağını öngörerek Türkiye pazarını da hazırlamak amacıyla böyle bir işe giriştik. Mevcut ürünün zamanı ve sektörü kaçırmaması amacıyla Avrupa tarafında bir an önce çalışmaya başlamasını hedefliyoruz.

Türkiye'de yıllık ne kadar e-atık çıkıyor? Dünyada nasıl?

Bir kayıtlı bir de kayıtdışı var. Kayıtlı tarafta Türkiye'de 847 kilo/ton e-atık olduğu belirtiliyor Küresel e-Atık İzleme 2019 raporlarına göre. E-atık aslında tüm dünyada bir sorun. Küresel ısınma, iklim değişikliğini de tetikleyen bir sorun. Üçüncü sınıf ülkelerde e-atık çöplüğü diye bir sorun var. Amerika'daki birçok e-atık regülasyonu yeni yeni oluşmaya başladı çünkü aktivistler artık çok yüklenmeye başladı. Avrupa biraz daha katı iklim konusunda da.

Gelecek hedefleriniz neler?

E-atık yönetimine dair dijitalleşmeyle alakalı her şey olmayı hedefliyoruz. Bu her şey demek de aslında günümüzün de tabii geleceğin gerekliliklerini karşılamak. Günümüzde bunu nispeten mevzuatlara uygun yapabiliyoruz hem Türkiye hem AB mevzuatına… Ama gelecekte bizi ne bekliyor bilmiyoruz öngörülü davranarak hareket etmeye çalışıyoruz, ürün geliştirmeyi de aynı şekilde yapıyoruz. Fakat bizim en büyük sahip olduğumuz ve geliştirdiğimiz şey e-atık data seti. 80 atık grubunda ürünleri tanıyabiliyoruz. Bu data setini ileride exit'e doğru taşırken aslında kullanmayı hedeflediğimiz birçok nokta var. En basitinden Apple'a, Samsung'a, büyük devlere e-atık know-how'ıyla alakalı verilerin işlenmesi ve iyileştirilmesi kendi proseslerini iyileştirmeleri için satılması gibi birçok alternatif yol var buna hazırlanıyoruz.

Genç girişimcilere neler önerirsiniz?

Aslında bol bol sormayı, farklı insanlarla tanışıp, görüşüp fikir almayı öneriyorum. Bazen girişimciler olarak bazen fikrimize veya hayal ettiğimiz şeye aşık oluyoruz ama bu gerçek hayatta kullanılmadığında ya da bulunduğun pazarla uyumlu olmadığı zaman ancak mucit oluyorsun, girişimci olamıyorsun. O yüzden bir problemi belirlemek ayrı bir olay gerçek bir problem mi? Benzetme yapmak gerekirse girişimcisin ama vitamin misin, ağrı kesici misin, insülin misin? Köstebek bir noktada vitamin olarak başladı. Sonra yavaş yavaş şirketlere e-atık yönetme zorunluluğu gelmeye başlayınca yılda bir kere ağrım kesilsin diye Köstebek'le çalışmaya başladı. Ama yavaş yavaş yine regülasyonlar ve hammadde sorunlarıyla birlikte artık insülin olmaya çalışıyoruz. Yani vazgeçemeyecekleri, sürekli kullanmaya çalışacakları bir şey. Bu zaten gelir modelini de aslında sabitleyen bir şey. O yüzden problemi doğru tanımlamak, zamanı tutturmak bizim gibi çıkan projeler olmuş Türkiye'de daha önce ama hayatta kalamamış, o zamanın ihtiyaçları daha farklıymış gibi... Bol bol network, tanışılan her insanın bir şekilde kaydedilmesi, okumak, görmek, gezmek çok önemli. Fuarlara gitmeye başladık bu yıl. Oraya gittiğinizde bir yerde oturup kahve içmek bile beni çok geliştirdi.

Dezavantajlı gruba destek

Bireyler en çok neler gönderiyor?

Daha çok eski telefon, kablo, kulaklık, powerbank, usb. Biraz daha artık gözden ve elden çıkarması kolay şeyler. Tüplü televizyon çok geliyor. Bir ara süt pompası çok aldık. Kişisel bir ürün ve tekrardan kullanamıyorsunuz aslında. Tıraş makineleri gibi aklınıza gelebilecek evde bozulan elektronik aksamı olan her şey.

Şimdiye kadar ne kadarlık bir atık dönüştürdünüz?

800 haneden 7500 adet atık toplamışız, bunun çevresel karşılığı da 82 bin 400 karbon emisyonu önledik. Bu değer 816 adet evin 1 yılda kullandığı elektrik enerjisine, 10.023 kere telefon şarj etmeye, 1.362 adet ağaç kadar karbon emisyonuna, bir ampulün 3.123 saat yanarken açığa çıkardığı enerjiye eşit. 150'nin üzerinde dezavantajlı gruptaki çocuk ve kadına destek sağladık.