Gündem Mirasım karşı kültür filmlerim

Mirasım karşı kültür filmlerim

11.08.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Hollywood’un en köklü kurumsal düşmanı, B tipi filmlerin babası, Yaşam Boyu Başarı Oscar’ı ödüllü, bilim kurgu ve korkuların efsane ismi Roger Corman kariyerini anlattı

Mirasım karşı kültür filmlerim

Martin Scorsese, Francis Ford Coppola, James Cameron, Jonathan Demme, Jack Nicholson, Dennis Hopper, “B tipi filmlerin babası” Roger Corman’ın keşfettiği isimlerden yalnızca birkaçı. Düşük bütçeli, bilim kurgu ve korku filmlerinin efsane yönetmeni ve yapımcısı Corman, Hollywood’un hep dışında yer alsa da, Hollywood’u tek başına değiştirmiş bir mucize.

Haberin Devamı

59 filmin yönetmen koltuğunda oturan, 400’ün üzerinde filmin yapımcılığını üstlenen Corman’la Onur Ödülü aldığı Locarno Film Festivali’nde bir araya geldik ve yumuşak bir tonla konuşan, güler yüzlü ve zehir gibi bir zekâya sahip olduğu her kelimesinden belli olan Corman’ın bilgeliğine ve birikimine şahit olma imkânı yakaladık.

- Zamanında B tipi filmlerin olumsuz çağrışımları vardı. Bunu hissediyor muydunuz?

Olumsuzdan çok görünmezdi. Haklarında bir tane yazı çıkmazdı. Kimse kötü demiyordu, yoklarmış gibi davranılıyordu. Ancak gişede gençlere hitap ettiler ve izleyiciler iyi tepki verdiler. Derken ‘Machine-Gun Kelly’i (1958) çektim. Avrupa’da gösterime girdi. Biri bana Fransız basınında çıkmış olumlu bir eleştiri gönderdi. İlk kez biri kaale aldı diye düşündüm. Ardından Amerikalı eleştirmenler de bu filmlere bakmaya başladı.

Haberin Devamı

- Yeni Hollywood döneminin Jack Nicholson, Dennis Hopper ve Peter Fonda gibi birçok yeteneğini keşfetmeniz nasıl oldu?

Çok param yoktu. Önemli oyuncuları tutamazdım. Ayrıca stüdyolara bağlılardı. Yeni bir yıldız da kolay yetişmediği için 50 yaşında bir adam ve 40 yaşında bir kadın oyuncunun rol aldığı, ancak 18 yaşında izleyicinin bağ kurması beklenen filmler çekiliyordu. Bunu fark ettim. Ya yaşı ilerlemiş ikinci derecede isimlerle çalışacaktım ama hiçbir ismi olmayan oyuncularla.... İzleyici genç, o yüzden tanınmayan gençlerle çalışayım diye karar verdim.

- Neden bir noktada yönetmenliği bıraktınız?

15 yılda 59 film çektim. Bir dönem hatırlıyorum, sabah filmi çekiyor, öğle arasında sonraki filmin oyuncu kadrosunu seçiyor, gece de önceki filmi kurguluyordum. Yatağa yattığımda, içimden “Hızlı uyumalıyım” diyordum. Bir ara verdim ve döndüğümde o kadar işimiz vardı ki ancak yapımcı olarak yetiştirebildim. Sonra da yönetmenliğe geri dönmedim. Yapımcılık daha kolay. Sabah 06.30’da uyanıp yönetmen olarak işe gitmektense 09.00’da sete gidip “Bu sahneyi niye öyle çektin!” demek daha kolay.

Roger Corman okulu

- ‘70’lerde Hollywood sizin gibi filmler çekmeye başladı.

Haberin Devamı

Bu eğilimin ilk filmi ‘Jaws’tı. New York Times’ın eleştirmeni şöyle yazdı: “Jaws’, büyük bütçeli bir Roger Corman filmi değilse nedir?” Haklıydı. Daha yüksek bütçeliydi ama eleştirmenin yazmadığı şuydu: Daha da iyi bir filmdi. İzlediğimde dedim ki, “Başımız belada, büyük stüdyolar ne yaptığımızı anladı!” Bir yıl sonra ‘Yıldız Savaşları’ çıktı. Dedim ki, “Şimdi gerçekten ne yaptığımızı anladılar!” Bu bize zarar verdi. Gişe gelirlerimiz düştü.

- Cameron, “Roger Corman sinema okulundan mezunum” der. Öğretme yönünüz var mı?

Evet, biraz var. Ama bence benimle tanışmasalardı da başarılı olacaklardı. Belki birkaç yıl sonra olurdu ama olurdu.

- Uzun kariyerinizde benim mirasım budur dediğiniz bölüm nedir?

Edgar Allen Poe uyarlamaları, ‘The Wild Angels’ ve ‘The Trip’ gibi 1960’larda çektiğim karşı kültür filmleriyle anılmak istedim. Bu filmler o dönemin kültürünü yakalayabilmişti. Genç insanlar otoriteye ve Vietnam Savaşı’na karşı çıkıyordu. Çok heyecan verici bir dönemdi.

‘En sanatsal filmim, gişede kaybedendi!’

- Aynı zamanda sanat sinemasına da bağlısınız, birçok Avrupalı yönetmenin ABD’de gösterime girmesine önayak oldunuz. Sizin bu alana yakın filminiz hangisi?


Sanat sinemasına en yakın filmim Locarno’da da gösterilen ‘The Intruder’dı. ‘60’larda ABD’nin Güney’inde okullarda siyah ve beyaz öğrencilerin aynı okullara gitmeye başladığı dönemi konu alıyordu. Film harika eleştiriler aldı. New York gazetelerinden birinde “Filmin bütün Amerikan sineması için önemli bir adım” olduğu yazıyordu. Bu, para kaybeden tek filmim oldu. Bu hevesimi kırdı.

- Hiç çekmediğiniz bir tür filmi var mı?

Evet, aşk filmi çekmedim. Yeterince sinemasal olmadığını düşündüm.

Haberin Devamı

Uzayan şaka

- Francis Ford Coppola gibi öğrencileriniz size filmlerinde küçük roller verdiler...


Evet, Francis’le ‘The Godfather 2’da çalıştıktan sonra Oyuncular Birliği’nden aradılar, üye olmam gerektiğini söylediler. Dedim ki, “Bu bir şakaydı, küçük roller bunlar!”. Karşımdaki dedi ki, “Bu şaka çok uzadı!”. Birliğe üye olmak zorunda kaldım.

- Hollywood içinde takdir görmüş hissettiniz mi? ‘Kurum’ sizi kabul etti mi?

Biri benim hakkında yazdığı bir makaleye, ‘Hollywood’un en köklü kurumsal düşmanı’ başlığı atmıştı. Bir ayağım kurumda bir ayağım kurumun dışındaydı. Hâlâ Hollywood’un içinde hissetmiyorum. Filmlerin her zaman bir sanat ve bir iş olduğunu düşündüm. İyi bir film için ikisinin bir arada olması gerekiyor. Hollywood her zaman iş kısmına çok önem verdi. Kendime sanatçı demem, zanaatkar olduğumu düşünüyordum.