Gündem Müminler Allah’tan ümitlerini kesmez

Müminler Allah’tan ümitlerini kesmez

20.05.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Müminler yaşantılarında Allah’tan korkmakta oldukları kadar ümit kesmemekle de yükümlüdürler. Kuran, ümit sahibi olmanın yollarını gösterir, bunun için kulluk görevlerinin yerine getirilmesine işaret eder

Müminler Allah’tan ümitlerini kesmez

Hazırlayan: Dr. Kâmil Yaşaroğlu
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi

Haberin Devamı

Korku ve ümit, müminin Allah karşısındaki ruhi durumunu belirleyen ve davranışlarını etkileyen iki duygudur. Müminler yaşantılarında Allah’tan korkmakta oldukları kadar ümit kesmemekle de yükümlüdürler. Kuran, insanların her durumda ümit içinde olmasını ister. Allah’a kavuşmayı ümit edip buna göre hazırlık yapanlar övülmüş, Allah’a kavuşmayı ummayıp kötülükte devam edenler yerilmiştir:

“Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile ayetlerimizden gafil olanlar var ya; işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir (Yunus 10/7-8).

“De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın” (el-Kehf 18/ 110).

Haberin Devamı

Korku ve ümit

Kuran, ümit sahibi olmanın yollarını gösterir, bunun için kulluk görevlerinin tam olarak yerine getirilmesine de işaret eder. Zira ümitsizlik insanı kendini düzeltme ve arındırma çabalarından yoksun bırakır. Dinimizdeki korku ve ümit kavramı, birbirini dengeleyen ve tamamlayan, mümini olgunlaştıran, onu mutluluğa ulaştıran iki niteliktir. Bu nedenle Kuran-ı Kerim olgun müminleri bu iki hasletle birlikte anar.

Bir mümin, “Benim Rabbim rahmet kaynağıdır, benim kusurlarımı da bağışlar” diye hep ümit içinde yaşamalıdır. Çünkü Allah Teâlâ yüzlerce âyette kendisini bize “Gafûrün rahîm” yani “çok bağışlayan, merhamet eden” diye tanıtır. “Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyiniz ve O’na tövbe ediniz” buyurur. Bu şekilde ümit içinde yaşamaya recâ denir.

Allah Teâlâ’nın merhametinden ümit kesmek için hiçbir sebep yoktur. Çünkü O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır. Rahmeti gazabından öndedir. O sadece nankörlük edenleri cezalandırır. Onun azabı yalnızca peygamberleri yalanlayıp Hakk’a sırt çevirenlerin başına çöker. Öyleyse O’na inananlar, O’nun bağışlamasından ümit kesmemelidir.

Rahmet kapısı açık

Şu âyette Yüce Rabbimizin rahmeti insana büyük ümitler verir: “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (ez-Zümer 39/53).

Haberin Devamı

“Kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” (Yûsuf 12/87). Öyleyse insan ne kadar hatalı ve kusurlu olursa olsun, günah batağına ne kadar gömülürse gömülsün, Allah’ın kendisini bağışlayacağından asla ümitsizliğe düşmemelidir. Gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için gece rahmet kapısını açık tuttuğu, gece günah işleyenin tövbesini kabul etmek için gündüz rahmet kapısını açık tuttuğu ve bunun kıyamete kadar süreceği bilinmelidir.

Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi Allah Teâlâ, rahmetini yüz parçaya ayırıp bunun sadece bir parçasını yeryüzüne yani insanlar, cinler, hayvanlar ve böceklerin arasına indirmiştir. İlk canlının yaratıldığı günden, dünyanın son gününe kadar gelip geçecek bütün varlıklar, onun yeryüzüne indirdiği bu bir parça rahmet sayesinde birbirini sever, birbirine acır. Anneler bu sayede yavrularına şefkat gösterir; yabani hayvanlar ve kuşlar bunun sonucu olarak birbirine merhamet eder. Merhametinin geri kalan doksan dokuz parçasını kıyamet gününde kullarına merhamet etmek için yanında alıkoymuştur.

Haberin Devamı

Hz. Enes anlatıyor: “Resûlullah (as) ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti. Hemen sordu: “Kendini nasıl buluyorsun?” “Ey Allah’ın Resûlü, Allah’tan ümidim var, ancak günahlarımdan korkuyorum” diye cevap verdi. Resûlullah (as) şu açıklamayı yaptı: “Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah o kulun ümit ettiği şeyi mutlak verir ve korktuğu şeyden de onu emin kılar” (Tirmizi, Cenâiz, 8).

Müminler Allah’tan ümitlerini kesmez

Üsküdar Mihrimah Sultan Camii

Üsküdar iskele meydanında, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan’a yaptırdığı camidir. Yapı, Mimar Sinan’ın erken dönem eserlerindendir. Kubbesi üç yanından yarım kubbelerle desteklenmiştir, ama ön cephede yarım kubbe yoktur. Nisan ve mayıs aylarında Beyazıt yangın kulesinden veya o bölgedeki yüksek bir noktadan Mihrimah Sultan Camii’ne doğru bakıldığında; sabah gündoğumunda caminin iki minaresi arasından güneşin doğuşu ve akşam gün batımında ise (Hicrî takvime göre her ayın 14’ünde) ayın doğuşu izlenebilmektedir.

Haberin Devamı

Aynı kuleden batı ufkuna Edirnekapı istikâmetine doğru bakılır ise; Mihr-î Mah Sultan Edirnekapı Külliyesi’nde de sabah ayın, akşam da güneşin batışı izlenebilmektedir. Onun için Mihr-î Mah, “güneş ve ay” manasına gelmektedir. Caminin kubbesi on metre çapındadır. Tek şerefeli iki minaresi, mukarnaslı mihrabı ve mermerden minberi klasik mimarinin en güçlü biçimlerini yansıtır. Cami, Anadolu yakasındaki mimarinin önde gelen ve geçmişin izlerini taşıyan sayılı eserden biridir. Son cemaat bölümünü dolanan revakla ayrı bir estetik görünüme kavuşan yapının denize bakan tarafında, yirmi köşeli mermer bir şadırvan bulunur. Caminin avlusu diğer tarihi camilere göre önden küçüktür. Sağ yanda ve kıble duvarı tarafında genişçe bir alan vardır. Cami iskele tarafından bakıldığında konmuş bir kartal silueti gibidir. Şadırvan tarafı avlunun bir kısmı, son cemaat yerine ilave edilerek denizden gelecek rüzgâra karşı korunmalı şekilde yapılmıştır.

2 SORU, 2 CEVAP

- Akrabalık ilişkilerini kesecek bir vasiyet uygulanabilir mi?

Dinimiz, yakınları arayıp sormayı, uzakta olanları imkân nispetinde ziyaret etmeyi, muhtaç olanlara yardımda bulunmayı emreder (Buhârî, Edeb, 10-11). Bu itibarla mesela “Ben öldükten sonra amcanı ziyaret etmeyeceksin” gibi akrabalık ilişkilerini kesecek bir vasiyet geçersiz olup yerine getirilmesine çalışmak caiz değildir.

- Sahipsiz eşya veya para bulan kişi ne yapmalıdır?

Başkalarının kaybettikleri mal ya da eşyayı alıp sahiplenmek caiz değildir. Bir kimse bir yerde bir miktar para veya eşya bulsa onu sahibine vermek üzere alabilir. Ancak kendine mal edinmek üzere alması başkasının malını gasp etmek hükmündedir. Buluntu eşyayı elinde bulunduran kimse uygun bir süre bekler. Sahibi çıkmazsa o malı yoksul kimselere sahibi adına tasadduk eder; kendisi muhtaç ise ondan istifade edebilir. Ancak, daha sonra sahibinin çıkması halinde bedelini öder. Sahibinin aramayacağı düşük değerli şeyler ise beklemeye gerek kalmaksızın ihtiyaç sahiplerine verilebilir; bulanın ihtiyacı varsa o da kullanabilir.

Günahlar yaprak gibi dökülür

Selman-ı Fârisi ve bir sahabi bir ağacın altında oturuyorlardı. Selman ağaçtan bir kuru dal kopardı sonra da dalı yaprakları dökülünceye kadar salladı. Arkadaşı hayretle onu takip ediyordu. Selman:

“Niçin böyle yaptığımı sormayacak mısın” dedi. O da: “Niçin böyle yaptın?” diye sordu.

Selman anlatmaya başladı:

“Birgün Resulullah Efendimiz ile böyle bir ağacın altında oturuyorduk. Benim yaptığım gibi kuru bir dal kopardı. Dalı yaprakları dökülünceye kadar salladı. Sonra bana dönerek: “Selman neden böyle yaptığımı sormayacak mısın?”

Ben de: “Neden böyle yapıyorsunuz Yâ Resulallah” dedim. Bunun üzerine Efendimiz:

“Bir Müslüman güzelce abdest alır ve beş vakit namaz kılarsa, günahları işte bu yapraklar gibi dökülür” buyurdu ve ardından şu ayeti okudu: “Gündüzün iki ucunda ve gecenin ilk saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir” (Hud suresi 114).

Bir ayet

“İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez” (Lokman 12/18).

Bir dua

“Allah’ım! Biz peygamberin Muhammed (a.s.)’ın Senden istediği hayırlı şeyleri istiyoruz. Yine Peygamberin Muhammed (a.s.)’ın Sana sığındığı şeylerden biz de Sana sığınıyoruz. Sen yardım istenilensin, dualar ancak sana ulaşır, duaları sen kabul edersin, güç ve kuvvet ancak Allah ile birlikte vardır” (Tirmizî, De’avât, 94).