Gündem Ne İsa’ya ne de Musa’ya yarandık

Ne İsa’ya ne de Musa’ya yarandık

11.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Evren “Unutulan Gerçekler’ adlı kitabında “27 Mayıs 1960 ihtilalinde olduğu gibi bir partiyi arkamıza almış olsaydık o parti Meclis’te bizi savunur ve 12 Eylül’e sahip çıkardı” diye yazıyor...

Ne İsa’ya ne de Musa’ya yarandık

12 Eylül askeri darbesinin mimarı 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ölümü bizzat kendisi tarafından kaleme alınan anılarını da yeniden gündeme getirdi. Evren kendisini ve darbeyi savunduğu tek baskısı 1995 yılında yapılan “Unutulan Gerçekler” adlı kitapta, 12 Eylül askeri darbesinden Cumhurbaşkanlığı sürecine, basının eleştirilerinden döneminde yapılan uygulamalara kadar birçok konuyu anlatıyor. Evren’in çarpıcı anılarından bazı bölümler şöyle:
“Cumhurbaşkanı olacağım hiçbir zaman aklımdan geçmemişken kendimi o makamda bulunca kendi kendime bir hayli düşündüm. Yalnız anarşi ve terörle mücadele etmekle iş hallolmayacaktı. Devletin bütün birimlerinin gözleri benim üzerinde olacağı kuşkusuzdu. Her hareketim, atacağım her adım hiç şüphesiz dikkatle izlenecekti. 12 Eylül harekatının karşısında olanlar yanlışlarımı bulmaya, noksanlarımı ortaya çıkarmaya, özel hayatıma girmeye, zayıf tarafımı bulmaya, ondan yararlanmaya, velhasıl her çareye başvurup beni alaşşağı etmeye çalışacaklardı.”

‘Aşık atmam’
“Söz verdiğim hususları yerine getirdikten sonra üzerime aldığım görevi tamamlandığına kanaat getirince bu işten ayrılmaya, sade bir vatandaş olarak yaşantımı sürdürmeye daha işin başında karar verdim. Politikaya atılmayı hiçbir zaman hatırımdan geçirmedim. Zira yarım asra yakın bir süre asker olarak görev yapmış bir kimsenin politikada başarılı olacağına inancım yoktu. Atatürk, İsmet İnönü gibi komutanlar özellikle İnönü politikanın içinde uzun zaman bulundu ve başarılı da oldular. Ancak onların içinde bulunduğu dönemle benim içinde bulunduğum dönem arasında çok büyük farklar vardı. Onlar padişahlığı yıkıp yerine tek partiye dayalı Cumhuriyeti kurmuşlardı. Karşılarında muhalefet denen güçler yoktu. Meclis’te ak dediğine kara, kara dediğine ak diyen bir muhalefet yoktu. 12 Eylül’den evvel 35 senedir çok partili sistemin yetiştirdiği polikacılar sahnede idi. Onlarla aşık atmak benim harcım değildi.”

‘Parti savunurdu’
“12 Eylül öncesi dönemlerde yapıldığı gibi bir tarafı kollayıp, diğer taraf üzerine yüklenilecek olursak muvaffak olmanın zorlaşacağına inanmıştık. Böyle yapmamızdan dolayı anarşi, terörü önlemiş ve ülkeyi huzur ve güvene kavuşturmuştuk. Ama seçimler yapılıp normal demokratik düzene geçtikten ve Anayasa’ya konulan bazı eski siyasi parti lider kadrosuna getirilen siyaset yasağı geçici maddesini kaldırılmasından sonra sahneye çıkan eski parti liderlerini hiçbirine yaranamadık. 27 Mayıs 1960 ihtilalinde olduğu gibi bir partiyi arkamıza almış olsaydık o parti Meclis’te bizi savunur ve 12 Eylül’e sahip çıkardı. Böyle yapmadığımız ve tarafsız davrandığımız içindir ki, ne İsa’ya ve ne de Musa’ya yaranabildik. Demek ki bir partiye dayanmamız veya bizim partimizi kurmamız gerekiyormuş. Şimdi şu satırları yazarken düşünüyorum ne zor şartlar altında anarşi ve terörle mücadele yapıldı, bu uğurda ne kadar şehit ve yaralı verildi, ne kadar aile perişan oldu, ne kadar çocuk öksüz kaldı.” Fsuçluyu bu yasadan yararlanarak dışarıya salıverdiler.”

Haberin Devamı

‘İnsafsız eleştirilere ve saldırılara muhatap oldum’
“Cumhurbaşkanlığım halk oylamasına sunuldu ve Yüzde 91.5 gibi ezici bir çoğunlukla kabul edildi. 7 seneyi doldurmuştum bir 7 sene daha o makamda kalmayı kabul etmem. 12 Eylül harekatını yapma sebebini Çankaya hevesine bağlayanlara haklılık kazandıracaktı. Bu 7 senelik zaman içerisinde basının bir bölümünden haksız ve insafsız eleşti ve saldırılara muhatap oldum. Her fırsattan yararlanarak 12 Eylül’e ve tabi en başta ben olmak üzere yakın kader birliği yaptığım arkadaşlarıma yalan maksatlı ve akla gelmeyecek isnatlarda bulundular. Ben Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra aldığım bazı mektuplardan bir kısım vatandaşların beni bir dönem daha Cumhurbaşkanlığında kalmamam dolayısıyla suçladıklarını öğrendim.

Haberin Devamı

‘İmam-Hatiplerin çoğaldığı iftira’
Evren kitabında, en çok eleştirildiği konulardan biri olan imam hatiplerin artmasına ilişkin olarak da şunları yazıyor: “12 Eylül’den sonra haksız eleştiriye muhatap olduğumuz konuların başında 12 Eylül döneminde İmam-Hatip Okulları adedinin çoğalmış olduğu şeklindeki iftiradır. 12 Eylül harekatını takip eden günlerde Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam Paşa bana geldi. ‘Sayın devlet başkanım. İmam hatip okulları hakkındaki direktifleriniz nedir?’ diye sordu.” Eğer mevcut okullar ihtiyacı karşılıyorsa, yeni lise kısımlarının açılmasına gerek yoktur dedim.”

Yazarlar