Otomobil Lada'dan sportif seçenek

Lada'dan sportif seçenek

23.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Lada'dan sportif seçenek

Ladadan sportif seçenek


LEVENT KÖPRÜLÜ / OTOKOLİK

       Lada denildiği zaman aklım hep Türkiye Rallisi'ne gelen Bulgar ekiplerinin kullandığı otomobillere giderdi. Daha çok ana üretici VAZ'ın adını taşıyan bu araçlar (VAZ 2105 2107'ler), o dönemlerde ülkemizde üretilmekte olan "124"ün evrim geçirmiş bir modelleriydi. Devasa egzostlarından çıkan cayırtılı sesleriyle ile ortalığı birbirine katmakla kalmayıp, oldukça iyi dereceler yaparlardı.
       Daha sonra ülkemize ithal edilmeye başlanan "Lada Samara"lar da, çok geçmeden amatör yarışçıların parkurlardaki seçeneklerinden biri oldu. Ucuza maledilmelerinin yanı sıra modifiyeye yatkın motorları, onların tercih edilmesine neden olmuştu. Şimdi bu laflara ne gerek vardı diyorsanız, bu hafta size "spor" bir Lada'nın "sürüş izlenimleri"ni aktaracağımı söyleyip kısa keseyim bari...
       Evet, Rus üretici VAZ'ın (nam - ı diğer Lada) toparlanma sürecinde ortaya çıkarttığı ve uzun bir geliştirme sürecinin ardından nihayet geçen yıl piyasaya sürdüğü Vega'nın (ya da 2110) Türkiye'ye getirilen üç versiyonundan biri olan "Sport"la yaklaşık 250 km. kadar birlikte olduk. Diğer Lada'lara oranla daha yuvarlak hatlara sahip olan Vega'nın çizgileri de oldukça kendine özgü bir karakter taşıyor. Aracın sonundaki "Sport" kelimesinin anlamını araştırmaya koyulduğumuzda, ilk gözümüze çarpan alüminyum alaşımlı şık jantlar, biraz daha kalın lastikler, arka spoiler ve arka bagaj kapağına işlenen "Sport" yazısı oldu. İç kısmına girdiğimizde ise farklı bir özellikle karşılaşmadık. Kumaş kaplı koltuklar, sade ön konsol, hız, hararet, devir saati ve benzin göstergeleri, dik olarak duran havalandırma ızgaraları, havalandırma düğmelerinin tümü, klasik Vega Sedan'dan alınma. Hatta biraz ince gelen direksiyon simidi de dahil.
       Aracın orta konsolunda yer alan ve kapıların açık olup olmadığını gösteren uyarı ışıkları mevcut. Buna, balata, far ampulü, soğutma ve silecek suyu, yağ uyarı ışıkları da eşlik etmiş. Üstelik tümü, sesli uyarı da yapmakta. İç aydınlatma lambası, kontak açılana kadar sönmeyen cinsten. Kontak anahtarının çevresinde ise kolay görünmesi için yeşil bir ışık bulunmakta. Far yükseklik ayarları da içeriden yapılabiliyor. Bu arada yolcu güneşliğinde makyaj aynası maalesef yok. Konsolda (biraz sesli çalışan) akrepli yelkovanlı klasik (dijitali yoldaymış) bir saat bulunurken , dört kapıya ait cam açma - kapama düğmeleri, iki koltuğun ortasına yerleştirilmiş. Düğmeler, biraz alışkanlık gerektirebiliyor. Merkezi kilitleme ise mevcut.
       Eh artık kontağı çevirelim yani... İşte "Sport" farkı da burada yatıyor. 1500 cc. üstten çift egzantirikli 16 sübablı, çok noktadan enjeksiyonlu motor, 95 beygir güç üretiyor. Vega Sedan'daki motordan yaklaşık 17 beygir daha fazla. Bunun etkisini de, yola koyulduğunuzda anlıyorsunuz. Oldukça iyi devirlenen motor, oldukça rahat ve yumuşak hareket eden şanzumanı ile performanslı bir kullanıma olanak sağlıyor. Motor gürültüsü düşük hızlarda kendisini hissettirirken, aracın "Sport" yazısının hakkını veriyor. 185 km/h olan son süratine erişirken zorlanmayan Vega, yan rüzgarlardan bir miktar etkilenmekle birlikte ciddi bir problem yaratmıyor. Yakıt tüketimi ise, performanslı kullanımlarda 100 kilometrede ortalama 7 litreyi buluyor. Orta sert süspansiyon sistemi ise, aracın yol tutuşunu iyileştiriyor. Plastik aksamı biraz basit görünmekle birlikte, bozuk yol koşullarında beklenenin aksine pek ses yapmazken, rüzgar sesi, kendini belli bir süratten sonra hissettirmeye başlıyor.
       Daha düşük performanslı Sedan ile arasında yaklaşık 500 milyon liralık bir fark bulunan Vega Sport'un fiyatı 5 milyar 841 milyon TL (metaliği 5 milyar 921 milyon TL).


Sol şeritçiler için...

       Demio dışında şu günlerde oldukça sessiz görünen Mazda'nın, ses getirecek bir model üzerinde çalıştığı ortaya çıktı. Tıpkı Subaru Impreza ve Mitsubishi'nin Evo serileri gibi insanda adrenalin artışına neden olmak üzere tasarlanan bu araç, mütevazı aile otomobili 626'dan türetiliyor. Mazda'nın yarışlar üzerinde tecrübe kazanan Mazdaspeed mühendislerinin elinden çıkan bu prototip, altı silindirli 276 beygirlik bir makine ile donatılmış. Dört tekerlekten çekiş sistemine sahip araç, aerodinamik parçalarla bir yol canavarına dönüşmüş. Ancak bu 626, firmanın Mazda Performans Serileri adı altında birbiri ardına hazırlamayı düşündüğü araçların ilki değil. Mazdaspeed'çiler, şimdilik bütün ağırlığı yeni RX - 7'ye vermiş durumdalar. Şayet bu araç başarılı olursa, onu takip edecek model, işte yukarıda gördüğünüz bol kaslı 626 olacak. Yani anlayacağınız, bu aracı "sol şeritte ense kökünüzde" görmeniz için RX - 7'nin performansını beklemek durumundasınız. Tabii bu sizce iyi mi, yoksa kötü haber mi bilemem!

Piramit gölgesindeki Şahin'ler

       Şayet bu köşeyi takip ettiyseniz, Nissan Patrol'ün test sürüşü için Mısır'a gittiğimi hatırlarsınız. Etmiyorsanız da, söylemiş oldum. Ancak Allah kimseyi otomobil hastası etmesin... Oraya gitmişken gözlerim sürekli yollardaydı... Fena da olmadı hani! Oldukça tanıdık yüzlerle karşılaşmak içimde garip bir sevinç yarattı. Tabii uzak akrabalarımdan veya dostlarımdan değil, Türkiye'de görmeye alışık olduğum yerli malı otomobillerden dolayı sevindim. Temsa'nın Prenses'leri, Mercedes'in O 403'leri derken, Tofaş'ın Doğan ve Şahin'leri... Türkiye'den yarı mamül olarak ihraç edilip, bu ülkede montajı yapılan Kuş Serisi, buraların en çok tercih edilen otomobillerinden biri durumunda. Her sokak başında, her caddede mutlaka bir veya birden fazla Şahin ya da Doğan görmek şaşırtıcı olmuyor. Üstelik de Arapça plakaları hariç "5 vites" yazısına varıncaya kadar Türk. Kimi zaman piramitlerin gölgesinde, bir Mercedes'le aynı parkı paylaşmış olarak rastladığımız Şahin'ler, Mısır'da bizleri hiç yalnız bırakmayıp, hoş duygular yaşamamızı sağladı. (Ağlamaya gerek yok!)

Unimog kendisini de aştı

       Savaş meydanlarından kent meydanlarına, tren yollarından tarlalara, hatta son yıllarda off road parkurlarına bile giren Mercedes'in ağır işçisi Unimog, 2000'li yıllarda yoluna yepyeni ve oldukça alımlı bir modelle devam ediyor. Bu yeni araç Unimog'un klasik işlevselliğini sürdürürken, diğer yandan da birçok teknolojik yenilikten fazlasıyla nasibini alıyor. Çekici bir dizayna, sürücüye mükemmel bir görüş açısı sunan ön cama, konforlu bir pilot kabinine sahip araç, sürekli 4 x 4 çekiş sistemi, yeni çevre standartlarına uygun Euro - 3 motor ve her türlü ekipmana uygun hidrolik sistemiyle donatılmış. Aracın en büyük özelliği ise, gerektiğinde direksiyonun ve gösterge panelinin yer değiştirebilmesi. İnsana fıkra gibi gelebilir, ama direksiyonu gerektiğinde soldan sağa almak mümkün olabiliyor. Bu garip, ancak bir o kadar da güzel aracın fiyatı 140 bin mark. Yani, yaklaşık 40 milyarın üzerinde...


HAFTANIN DEDİKODUSU

       'Yerli kullanın Sayın Bond'
       Geçtiğimiz ay içerisinde kuşkusuz dünyada en çok konuşulan olaylardan biri de, BMW'nin, binbir umutla satın aldığı İngiliz Rover şirketini hemen satma kararı almasıydı. Sürekli evliliklerin gündemde olduğu bir dönemde böylesi bir boşanma yaşanması, herkeste şok yarattı. Bu şoku en çok yaşayanlar ise İngilizler oldu. BMW'ye oldukça kızan İngiliz işçi sendikaları, geçtiğimiz günlerde yaptıkları bir açıklama ile bunun "kabağını James Bond'a" patlattılar. Mühendisler Birliği adına açıklama yapan Sir Ken Jackson," Sayın James Bond"tan Alman spor otomobillerini bırakıp, İngiliz yapımı araçlar kullanmasını "reca" etti. Jackson "007, İngiliz vatanseverliğinin sembolüdür, dolayısıyla Alman otomobili kullanması yakışık almaz" deyiverdi. Pierce Brosman'a sürekli BMW kullandıran Bond filmlerinin yapımcısı Eon Production şirketi, şimdilik "Bir sonraki filmin senaryosu bitmedi. Yorum için erken" cevabıyla yetindi. Uluslararası James Bond Hayranları Kulübü ise, "vatansever" ajanın, bundan böyle yine İngiliz yapımı Aston Martin'e döneceğinden emin olduklarını bildirdi. Bakalım kimin dediği olacak?

HAFTANIN GÜZELİ

       Görünüşe aldırmayın, o bir klasik!
       Bazı otomobiller vardır ki, ona ilk görüşte vurulursunuz. Kalbiniz çarpar, içiniz "fıkırdar", gözbebekleriniz yerinden fırlar. Ancak bu otomobile baktığınızda, sanki onun gözleri yerinden fırlamış gibi duruyor. Bazılarına oldukça çirkin gelen, benim içinse "evlat edinme" hissi uyandıran araç, bir Austin Healey Sprite Mark I. (Elimdeki bilgilere bakılırsa) 1958 - 61 yılları arasında üretilen bu aracın diğer (hatta popüler) adı ise "Frogeye", yani "Kurbağagözü." Aslında farlar, tıpkı Porsche 928'deki gibi ters dönerek açılsın diye böyle tasarlanmış. Ancak tasarımcısı, firmadan ayrılınca, yerine geçen Les Ireland adlı mühendis, bunun fiyatı yükselteceğini düşünüp farları sabitleştirmiş. Toplam 49 bin adet Kurbağagözü üretilip satılmış. Aracı günümüzde de beğenenler olabileceğini düşünen Geoffrey ve Kaith Brading, Frogeye Car Co. adlı şirketi kurup ona yeniden hayat vermişler. Ancak, anlaşılan bu minik araç artık sevimliliğini kaybetmiş olacak ki, sahipleri şu sıralar şirketi satacak yer arıyor...

500 bin araç geri çağrıldı

       ŞULE YÜCEBIYIK / Otovizyon

       Otomotiv üreticileri, 2000 model araçlarının çoğunu sonradan çıkan arızalar nedeniyle geri çağırdılar.
       Reuters'in yayınladığı istatistiklere göre, yedi otomotiv üreticisi yılın ilk üç ayında toplam 500 bine yakın aracı geri çağırdı.
       Arıza yaratan 2000 modellerini geri çağıran üreticilerin başında DaimlerChrysler geliyor. Şirket yılbaşından bu yana 211 bin adet aracını geri çağırdı. DaimlerChrysler'i, 146 binle GM takip etti.
       DaimlerChrysler, emniyet kemeri sistemlerinde oluşan hata nedeniyle 1999 ve 2000 model Dodge Intrepid ve Chrysler Concorde'ları, 300M and LHS sedanları ve Jeep Grand Cherokee'yi geri çağırırken, bu hataların tedarikçilerden kaynaklandığını açıkladı.
       GM ise 136 bin adet Oldsmobile Intrigue sedanı yine kullanılmaz hale gelen emniyet kemeri nedeniyle, 11 bin Chevrolet S-10 modelini ise ABS'lerindeki hata nedeniyle geri çağırdı.
       Honda, 77 bin 695 adet Odyssey minivanı motor, korna ve ABS'lerinde oluşan arızalardan ötürü çağırdı. Mazda ise 22 bin Miata'yı enjeksiyonlarında görülen hata nedeniyle topladı.
       BMW 17 bin 700 2000 model 3-Serisi, 5-Serisi ve 7-Serisi modelini fren sistemindeki hatalardan ötürü toplarken, Land Rover yaklaşık 3 bin Land Rover Discovery'yi hidrolik pompalarında ortaya çıkan arıza nedeniyle geri çağırdı.
       Volkswagen ise 11 bin 400 adet 1993 model Eurovan'ı benzin tankındaki üretim hatası nedeniyle geri çağırdı.

TORK NE DEMEKTiR....

       Tork döndürme kuvveti demektir. Motorların gücünün yanında torku da belirtilir, yani, örneğin, 3800 dakika/ devirde 145 Nm gibi.
       Motorun torku iyiyse kullanımı daha rahat olur çünkü motor daha geniş bir devir aralığında vites değiştirmeden kullanılabilir. Ya da acil durumlarda yine daha az vites değiştirme ihtiyacı hissedilir. En yüksek tork olarak belirtilen rakamın yanında bu rakamın elde edildiği devir de önemlidir. Motorlar daha çok düşük ve orta devirlerde kullanıldığı için özellikle şehir içinde torkun düşük devirlerden itibaren yüksek olması çok kullanışlıdır. Böylece alt vitese geçmeden hareketi sürdürmek mümkün olur. Genel olarak motor hacmi yükseldikçe tork artar ama aynı motor hacmine sahip motorların torkları ve "tork eğrileri" farklı olabilmektedir. Bunun nedeni de motor tasarımındaki farklılıklardır. Silindirlerin çapı ve stroku, ateşleme zamanlaması ve diğer bazı niteliklerden oluşan genel olarak "teknoloji" diyebileceğimiz özelliklerdir bu farkı yaratan. Ayrıca herkesin bildiği gibi dizeller "torklu" motora sahiptir. Bunun anlamı düşük devirde yüksek tork sağlıyordur. Benzinli motorlardan farklı olarak dizel motorlarının en yüksek torku 2000-2500 dakika/devirde elde edilir. Bu sayede çok devire gerek kalmadan motor "çeker". Diyelim ki bir benzinli motorla bir dizel aynı motora sahip olsun, yine dizel motor daha avantajlıdır çünkü bu torku daha düşük devirde sağlıyor. Bunun pratik avantajı, örneğin bir yokuş çıkarken üçüncü viteste 2000 d/d'de iken dizel motorlu arabada gaza basarsınız ve araba hızlanabilir, benzinli motora sahip araba ise hızlanamaz ve büyük bir olasılıkla bir alt vitese geçmek zorunda kalır. Düşük devirlerde yüksek çekiş gücü sağladığı için dizel motorlar özellikle ticari araçlarda kullanılmaktadır.

Otomobil ihracatı yüzde 150 arttı

       Otomotiv sektöründe üretim yapan firmaların, bu yılın ilk 3 ayındaki ihracatları yüzde 103.1 oranında arttı. Otomotiv Sanayii Derneği'nin verilerine göre Türkiye'de toplam taşıt ihracatı bu yılın ilk 3 ayında 25 bin 430 adete ulaştı. Toplam taşıt ihracatı geçen yılın aynı döneminde 12 bin 523 adet idi. Söz konusu dönemde taşıtlar içinde ticari araç ihracatı, geçen yılın ilk 3 ayında 2486 adet iken, bu yıl aynı dönemde yüzde 36.3 gerileme ile 1583 adete düştü.
       Taşıt araçları içinde en fazla ihracat artışı yüzde 156.7'lik oran ile otomobilde oldu. Bu yılın Ocak-Mart döneminde toplam 21 bin 419 adet otomobil ihraç edildi. Geçen yılın aynı dönemindeki otomobil ihracatı 8 bin 343 adet olarak gerçekleşmişti.
       Firmalar bazında söz konusu dönemde otomobil ihracatı rakamlarına bakıldığında ise ilk sırayı 18 bin 793 adet ile Oyak Renault aldı. Bu dönemde Tofaş'ın otomobil ihracatı ise 2564 adet, diğerleri de 62 adet olarak gerçekleşti.

Mercedes'te bir hatch back

       Bir süre önce C serisinin sedan versiyonunu piyasaya sunan Mercedes, bu seriye bir de hatch back ekleyeceğini ima etmişti. Firmanın tasarım stüdyolarında ele geçirilen bu fotoğraf, 2001 model C serisinin son hali.
       Mercedes'in yeni modeli 2001 yılının son baharında showroomlarda yerini alacak.

Ucuz Jaguar yolda

       Jaguar'ın henüz tasarım aşamasından olduğu yeni modelinin kod adı X400. Bu araç Ford Mondeo ile aynı platformda geliştiriliyor.
       2.5 ve 3.0 motor hacminde versiyonları bulunacak olan X400'ün fiyatları düşük tutularak, geniş bir kitleye ulaştırılacak. Araç için yılda 200 bin adet satış hedefleniyor.

Yeni Mondeo testten geçiyor

       Ford'un büyük ilgi gören lüks sedanı Mondeo, 2001'de yenileniyor. ABD'deki fabrikanın yakınlarında çekilen bu fotoğraf yeni Mondeo'ya ait. Tasarım çalışmaları bitirilen aracın, hali hazırda deneme sürüşleri yapılıyor.