Pazar 4 Cats'in önünde uzun kuyruklar oluşuyor

4 Cats'in önünde uzun kuyruklar oluşuyor

16.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Cal Pep'te tapas ziyafeti çekiliyor

4 Catsin önünde uzun kuyruklar oluşuyor




Barselona şehri İspanya'nın İstanbul'u... İspanyollar gittikleri her ülkeden getirdikleri paraların tamamını yememiş, bir bölümü ile Barselona'ya binalar dikmişler. Ama gelişigüzel değil... Önce geniş mi geniş düzgün yollar yapmışlar. Bütün yollar şehri enlemesine, boylamasına geçiyor. Her yolun köşesindeki binaların yüzü köşeye dik bakmıyor. Yuvarlaklaşıyor. Binaların hepsi aynı boy. Suratlarında reklam levhası, tepelerinde çekme kat yok. Yollar ağaç içinde. Yolların iki yanındaki, ortasındaki geniş yaya alanları yetmemiş, üç adımda bir koskocaman meydan var.
İç savaşta dağlarda birbirini vuran, iki gün önceye kadar General Franco'nun diktatoryası altında yaşayan, bir gün önce Avrupa Birliği'ne üye olan İspanyollar tam anlamıyla köşeyi dönmüş... Hem de Akdenizlilik alışkanlıklarını terk etmeden... Dükkanları, ofisleri saat 13.00'te kapatıyor, 16.00'da açıyorlar. Bu arada güzel bir yemek yiyor, imkan bulurlarsa da uyuyorlar.
Barselona'da lokantadan bol bir şey yok. Size ikisini anlatacağım. Bunlardan biri ünlü olduğu için çok kimsenin bildiği lokanta... Diğeri ise şoför torpili ile yer bulunan, gerçek bir İspanyol lokantası.

Barselona'nın kalbi Catalunga Meydanı'nın önünden geçen Puerta del Angels Caddesi ile Carrer Montsio Sokağı'nın köşesinde eski mi eski bir binanın alt katında olan 4 Cats (4 Kedi) lokantasını bulmak çok kolay... Hani ciğeri görünce kediler başına üşüşür ya, işte o biçim... Carrer Montsio Sokağı'na giriniz, bir binanın kapısı önünde otobüs bekler gibi bekleşen kalabalığı gördüğünüzde biliniz ki orası 4 Cats lokantası. İnsanlar yer bulmak için çabalıyor.
Öğle vaktinden gece yarısına kadar devamlı müşteri ağırlayan lokantanın özelliği Picasso'nun da uzun yıllar yemek yediği yüz yıllık bir müessese olması. Önceden yer ayrılmış olsa bile salona giremeden öndeki bar bölümünde beklemek zorunda kalıyorsunuz. Bar bölümü çinileri ve duvar resimleriyle pek güzel. Burada da yemek yenilebilir ama çok hareketli, çok gürültülü. Lokanta bölümünde, ana salonu çevreleyen balkonda ikişer kişilik masalar var. Romantik bir yemek yemek isteyenler balkona çıkıyor. Bir köşede yaşlı bir piyanist müzik yapıyor ama dinleyen yok. Herkes mide derdinde. Yaşlı ve saygılı garsonlar lokantaya hava veriyor. Et ve balık yemekleri nefis. Dört kişi, iki şişe kaliteli İspanyol şarabı dahil et, balık ve tatlı yediğinde 140 euro (yaklaşık 240 milyon TL) ödeme yapıyor. Demek ki, kişi başı 60-70 milyon lira ödeniyor.

Barselona'da taksi şoförümüz, "Sizi Barselona'yı bilmeyenlerin gidemeyeceği küçük bir lokantaya götüreyim... Ama önce bakayım yer var mı?" dedi. Limanda, Marques Argentera Caddesi ile Carrer Commerç'in hemen köşesinde daracık bir sokağa girip çıktı, "Size bir masa ayarladım" dedi. Küçük bir kapıdan, ince uzun bir "sokak kahvesine / barına" girdik. Uzun bar tezgahının önündeki iskemlelere tüneyenler, ayakta duranlar ufak tabaklar içinde İspanyolların tapas adını verdiği, bizim meze dediğimiz yemekleri yiyorlar. Yanlarından geçip arkadaki küçük kapıya ulaştık. O kapı, altı masanın bulunduğu lokanta bölümüne açılıyormuş. O altı masadan birine oturma şansını elde ettik. Ve hemen Pep'in ikramı başladı... Bizi önceden uyarmışlardı; "Dur" deyinceye kadar, ufak tabaklarda Pepe ne gönderirse yiyorsunuz.
Pep, Joseph'in kısaltılmışı. Lokantanın sahibi ve şefi Joseph Manubens isminde; gözlüklü, sempatik bir İspanyol. Masaya sırasıyla domatesli ekmek, minik tekir balığı tavası, sarmısaklı kum midyesi, ufak deniz böcekleri, yengeç, ahtapot, İspanyol omleti gibi İspanya'ya özel yemekleri getiriyorlar. Biz "Dur" dedik. Durdular. Durmasalar, sıcak ve soğuk balık ve et çeşitlerini getirmeyi sürdürecekler. "Dur" deyince hesabı kesiyorlar. İki şişe H. Remondo Proriedad 2000 şarabı dahil, fatura 130 euro (220 milyon lira). Adam başı 55 milyon lira demektir.