Pazar 'Asıl modernlik köklerimizi sevmek'

'Asıl modernlik köklerimizi sevmek'

02.09.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

8 Eylül’de Van Gölü’nün kıyısında konser verecek olan Mohsen Namjoo, “Benim için müzik, sadece insanların duygularına hitap etmek değil, duygularıyla aralarına mesafe koymaları anlamına da geliyor” diyor.

Asıl modernlik köklerimizi sevmek

Eskiyle yeniyi, doğuyla batıyı, şiirle melodiyi bir araya getiren müzisyen, söz yazarı, setar ustası ve müzik bilimci Mohsen Namjoo bir kez daha Türkiye’ye geliyor. Yaklaşık 10 yıldır sürgünde yaşayan, ülkesinde yasaklı Namjoo, 8 Eylül’de Van Gölü kıyısında düzenlenecek Gezgin Fest’te sahne alacak. Namjoo’yla müzikle ilişkisini, sürgünde olmayı, Türkiye’ye ilgisini konuştuk.

Haberin Devamı

- Harbiye’deki konserinizden sonra şimdi Van’da Gezgin Fest’te sahne alacaksınız. Türkiye’nin en doğusu ve en batısında olmak sizin için ne ifade ediyor?

Türkiye’nin tamamı benim için ikinci ev gibi. Kültürel olarak çok yakın hissediyorum. Tabii bu kez Van, İran sınırına bu derece yakın olmak bakımından biraz tuhaf hissettiriyor. Fotoğraflarına baktım, bu kadar güzel bir şehri görecek olmaktan mutluyum.

- İran müziğini rock ve cazla birleştiren bir tür icra ediyorsunuz...

Beni bu tür bir karışıma yönelten şey, müziğin kendisinden gelmiyor. Farklı yaşam biçimlerinin karışımlarından geliyor. İran’da ya da Ortadoğu’daki diğer ülkelerde gördüğümüz haliyle, geleneksel bir modernlik, seküler ve dini yaşam tarzları, her şey… Bir müzisyen olarak işim bir anlamda bu karışımı ve sınırları yansıtmak. Modern Batı müziği bir tarafsa, çocukluğumdan bu yana öğrendiğim geleneksel müzik de diğer taraf. Yaptığım bunları bir araya getirmek.

Haberin Devamı

- Müziğinizi “uyumsuz kombinasyon” diye tanımlamışsınız. Sizce bu uyumsuzluk neyi temsil ediyor?

Benim için müzik bazen, sadece insanların duygularına hitap etmek değil, duygularıyla aralarına mesafe koymaları anlamına da geliyor. Duygulandıkları şey üzerine düşündürmek gibi. Çok duygusal bir şarkıdan hemen sonra çığlık atabilir, haykırabilirsiniz, bu konuya mesafe almanızı ve düşünmenizi sağlar. Bunu yapabilmek için bazen böyle bir uyumsuzluk içinde olmanız gerekiyor.

- Kendi köklerinizin müziğinizdeki yerini nasıl tanımlarsınız?

Okuduğum bir kitapta şöyle diyordu: “Kökleriyle kurduğu bir ilişki yoksa; avangard, modern ya da orijinal bir düşünceden bahsedemeyiz.” Bana göre, bizi daha modern kılan nereden geldiğimizi, köklerimizi bilmek ve sevmektir.

- Müziğinizde şiirin önemli bir yeri var. Sizde ağır basan hangisi?

Hepsi sanırım. Benim için şiir, düşünmenin ve okumanın bir parçası, daha ciddi bir şey. Müzikse bana bir melodi olarak geliyor. Melodi sürekli olarak kafamda olan ve çoğunlukla da umursamadığım bir şey aslında. Çünkü nefes almak, su içmek gibi her zaman orada. Ama şiir öyle bir şey ki, daha fazla bilmeli, farklı kültürlerden farklı dillerden yazarları daha fazla okumalıyım gibi hissediyorum. Mümkünse kelimelerin etimolojik kökenlerine dahi inerek. Müzikse her zaman benimle olan eski bir dost gibi, hep cebimde.

Haberin Devamı

Asıl modernlik köklerimizi sevmek

“O ŞARKIDA ALTÜST OLURUM”

- Harbiye konserinizde “Iraneh Khanom” şarkınızı söylerken gözyaşlarınıza engel olamadınız. Bu şarkıyı özel kılan neydi?

Bu şarkının melodisi bana ait ama bunun çok önemi yok. Sözlerin kendisi bir şeyler anlatıyor. İran’ın en modern şairlerinden birinin, Reza Baraheni’nin uzun bir şiiri. Kendisi benim de dolaylı olarak öğretmenimdi, ondan çok şey öğrendim. İran’dan göçtükten sonra da yakın dostum oldu. Kökenleri de Türkiye’ye uzanan bir isim. İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okumuş. Doktorasını da İstanbul’da yapmış. İngilizce ve Türkçeyi Farsça kadar iyi bilir. Farsçayı da ustalıkla kullanır, Batı edebiyatından örnekler ve çeşitli dilbilimsel teknikler onun çevirileri sayesinde Farsçaya kazandırılmıştır. Bu şiirini de Toronto’ya göç ettikten sonra yazdı, İran’a son sözü gibiydi sanki. İran’ı özlemek ama aynı zamanda orada ona acı veren şeyleri anlatmakla ilgili bir şiir. Özellikle devrimden sonra yaşananlarla ilgili. Çok çok çok üzücü bir şiirdir. Fakat benim için daha da önemli olan şiirin yazılma biçimi. O kadar özgür bir biçimde ve palo ritmik yazılmış ki… Maalesef Reza Baraheni, bugün bir huzur evinde yaşıyor, Alzheimer hastası… Bu da hayatın başka bir acı yönü. Sadece İstanbul konserimde değil, bu şarkıyı her söylediğimde altüst oluyorum, mutluluk ve acıyı aynı anda yaşıyorum.

Haberin Devamı

“TÜRKİYE’DEN MÜZİSYENLERLE ÇALIŞMAYI ÇOK İSTERİM”

- Harbiye konserinizde Sezen Aksu’nun “İstanbul Hatırası” şarkısını da seslendirdiniz. Türkiye’den müzisyenlerle ortak bir projeniz ya da böyle bir isteğiniz var mı?

Türkiye’den müzisyenlerle herhangi bir işbirliğinde bulunmayı çok isterim. Belli bir alanın tamamen dışında olduğunuzda tercihlerinizin o alanda faaliyet gösteren müzisyenlerle eşleşmesi çok daha kolay olabiliyor. Elbette Türkçeye hakim değilim ve daha çok şarkıcının hissiyatı ve melodiyle ilişki kurabiliyorum. Bu şarkıyı da Sezen Aksu’nun Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” filmindeki yorumuyla öğrenmiş ve çok etkilenmiştim.