Pazar “Astroloji bilim değil, kehanet sanatıdır”

“Astroloji bilim değil, kehanet sanatıdır”

02.06.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

R. Hakan Kırkoğlu astrolojiyle ilgilenmeye başlamasının 30’uncu yılında... 13 yıldır da Milliyet’e astroloji yazıları yazan Kırkoğlu: “Daha önce astrolojiyi hep bir neden-sonuç ilişkisi içinde tanımlardım. Matematiksel bir bakış açım vardı. Zamanla bu değişti. Astrolojiye bilim denmemesi gerektiğini anladım”

“Astroloji bilim değil, kehanet sanatıdır”

Boğaziçi Üniversitesi’nin kantininde oturmuş, büyük bir ciddiyet içinde önündeki kağıda daktiloyla bir şeyler yazıyor genç adam. Ödev desen değil, mektup, kitap hiç değil... Arada dalıp gidiyor, yanındaki kitapları karıştırıyor, sonra yeniden yazmaya devam ediyor. “Abimin bankadan arkadaşlarına 20-30 sayfalık astroloji raporları hazırlardım. Abim de sayemde prestij kazanırdı” diye gülerek anlatıyor şimdi o günleri. O günlerden kısa bir zaman sonra Türkiye’nin en tanınan astrologlarından biri olan R. Hakan Kırkoğlu astroloji alanında pek çok ilki gerçekleştirdi, astrolojinin burçlardan ibaret olmadığını gösterdi. Yükselen burcun önemine ilk dikkat çekenlerden, ilk profesyonel astroloji danışmanlığı verenlerdendi. Kırkoğlu, mühendislik
ve ekonomi okuduktan sonra başladığı bankacılık kariyerini bırakarak astrolog oldu. Bugünlerde ikinci yüksek lisansını tarih üzerine yapıyor. Bir ömre “şimdilik” üç kariyer sığdıran Kırkoğlu bir yandan da “Göklerin Bilgeliği Okulu”nda astroloji dersleri veriyor. Astrolojiyle ilgilenmeye başlamasının 30’uncu yılını kutlayan Hakan Kırkoğlu’yla Moda’daki ofisinde bir araya geldik.

Astrolojide 30’uncu yılınız...
Bu 30 yılı nereden başlatıyorsunuz?


1983yazıydı... Bir gün abim eve bir astroloji kitabı getirdi: “Astroloji, Yıldızlar ve Geleceğimiz”. O kitabı okuduktan sonra sahaflarda astroloji kitapları aramaya başladım. Ama Türkçe’de çok fazla yoktu, bir “Burç” dergisi yayımlanıyordu sadece. Onun bütün sayılarını eve taşıdım. Beyazıt Kütüphanesi’ne gidip araştırma yapıyordum. Oranın arkada bir salonu vardır. Karanlık, gizemli... Dan Brown kitaplarından bir mekan gibi (gülüyor)... Oraya gidip okumalar yapardım.

Haberin Devamı

Neden ilgi duydunuz bu alana sizce?

Öğretmen halalarım bana hep masal anlatırlardı. O insanın hayal gücünü çok geliştiriyor. Ortaokuldayken astronomiye ilgim vardı. Soba borusundan teleskoplar yapmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Bir de şu var; 19 yaşındayken de aniden babamı kaybettim. O da bu ilgilerimi derinleştirdi. Ama ileride bir gün profesyonel bir astrolog olma fikri aklımda yoktu. Türkiye’de profesyonel anlamda astrolog olma kavramını sanıyorum ben yarattım.

“Astroloji okulunu birincilikle bitirdim”

Önce İTÜ’de İşletme Mühendisliği okudunuz, sonra da Boğaziçi Üniversitesi’nde ekonomi yüksek lisansı yaptınız... Astrolojiye ilginiz ne zaman ciddiyet kazandı?

Okuldayken sürekli astroloji kitapları okuyor, kendi haritamı çıkarmaya uğraşıyordum. Okulu bitirdikten sonra, askere gitmeden önce ilk kitabım çıktı.
Bir arkadaşım yayınevi kurmuştu. İlk kitap olarak da benim yazacağım bir astroloji kitabını basmak istedi. “Astroloji Zamanları” diye bir kitap yazdım.
O zamana kadar yazılan astroloji kitaplarından farklı oldu çünkü işin içine yorum yazma olayını kattım. Kaderci değil, evrimci bir yaklaşımla ele aldım konuları.

Haberin Devamı

Askerden dönünce bankacı oldunuz ama ilginiz burada bitmedi...

Para, hesaplar, kitaplar, kazanmak, kaybetmek... Bunlar bana anlamsız geliyordu. Benim ilgim; bilinmeyeni çözme, olayların arka planı, gezegenler üzerineydi... Biraz “aklım havadaydı” belki de (gülüyor)... Bankacılığa başladıktan iki sene sonra İngiltere’deki astroloji okuluna bir mektup yazdım ve “Beni eğitmen olarak alın” dedim. Hiç unutmuyorum, cevap karlı bir kış günü gelmişti. Vapurdayım, işe gidiyorum.
O vapur yolculuğu boyunca onlardan gelen yanıtı defalarca okudum. “Çabalarından çok etkilendik, bravo! Seni eğitmen olarak almak isteriz ama şu sınavları vermen lazım” gibi bir şey yazıyordu. Üç yıl sonra birincilikle bitirdim o okulu. Sonra Superonline kuruldu, ben de onun astroloji editörü oldum. Oradaki yazılar çok ilgi görünce de Superonline beni işe aldı. 2000’de de Milliyet için yazı yazmamı istediler. Bir yandan bankacılığa devam ediyorum...

Haberin Devamı

Nasıl bıraktınız bankacılığı?

Bir iç hesaplaşma yaşıyordum zaten.
4 Ağustos 2000 günü ofise gittim. Müdürüm 9’da geldi, 9.12’de yanına gittim ve “Ayrılıyorum” dedim.
10 Ekim’de evimde, ilk profesyonel astroloji görüşmemi yaptım.

“Beni ünlü bir astrolog yapın diye e-posta geliyor”

Sonra kendi internet sitenizi ve danışmanlık şirketinizi kurdunuz..

2000’de de Astroloji Birliği Derneği’ni kurduk arkadaşlarla. Çevrem genişledikçe her şeyi tam öğrenmeden bu işi çok hızlı biçimde ticarete dönüştüren insanlar gördüm. O dönemde zaten Türkiye’de astrolojiye ilgi kontrolsüz biçimde büyüdü. Astrolojiyi şipşak hale getirenler çıktı. “Fanfinfon astrolojisi” diyorum ben onların yaptıklarına.
Ne hesaplama biliyorlar, ne yorum... Burçların isimlerini biliyorlar,
sonra da uydur uydur söyle...

Televizyon programlarına da pek katılmıyorsunuz...

Evet, biraz bir şey bilen “Ben astrolog bilmem kim” diye çıkıyor ortaya. “Ben bir şey olamadım, bari astrolog olayım” diyen insanlar görüyorum. “Beni ünlü bir astrolog yapın” diye e-postalar geliyor mesela. Tabirimi mazur görün ama çok banal bir durum bu...

Haberin Devamı

Bu alanda pek çok ilki siz yaptınız...

Öyle oldu. Günlük burç tahminlerinin üzerine bir genel yorum yazmaya başladım. Astroloji hakkında köşe yazıları yazmaya başladım. Bir de profesyonel anlamda danışmanlık vermem de herkese örnek oldu.

“Yükselen burç ve doğum haritası artık yetmiyor”

* Astrolojiyi bir çeşit trafik işareti gibi görmek lazım. Diyelim ki Jüpiter transiti geliyorsa o dönemde ilgi duyduğun konularda cesaret göstermen daha güzel sonuçlar getirecektir ya da Satürn transitinin geldiği bir dönemde biraz yavaşlaman, kendine odaklanman doğru olacaktır. Astroloji bir çeşit navigasyondur, gemini nasıl kullanman gerektiği konusunda fikir verir. Astrologların problem çözme kapasitesi yoktur, en fazla rehberlik yapabilirler. Ama insanlar istiyorlar ki “Çocuğumu ne zaman doğurayım, işimi ne zaman kurayım?” gibi sorulara yanıt verebilelim...
* Astrolojinin tarihini araştırmaya başlayınca kehanet astrolojisine merak saldım. Daha önce astrolojiyi hep bir neden-sonuç ilişkisi içinde tanımlardım. Matematiksel bir bakış açım vardı. Zamanla bu neden-sonuç ilişkilerinin pek de öyle bizim algıladığımız gibi olmayabileceğini fark ettim. Astrolojiye bilim denmemesi gerektiğini anladım. Astrolojiyi bilimsel kılmaya çalışan istatistikler 20’nci yüzyılda çok yapıldı ama sonuç vermedi. O nedenle astroloji bir bilim değil, kehanet sanatıdır.
* Bazı soruların yanıtını bulabilmek için yükselen burç ya da doğum haritası artık yetmiyor. Kişinin ruhsal arka planını o kişinin anne karnındayken gerçekleşen son güneş tutulması anlatıyor. 2010’da yazdığım “Ruhun Yolculuğu” isimli kitabımda buna değiniyorum. Yine bu konu üzerine 3 Ağustos’ta “Ruhun Arkeolojisi” adlı bir seminer vereceğim.

Haberin Devamı

Bugünlerde nelere dikkat edelim?

“Bu dönemde, mücadele ve savaş gezegeni Mars, İkizler burcuna giriyor, zihinsel açıdan aktif bir dönemdeyiz ancak karar vermek kolay değil. Özellikle haziranın ilk yarısında kendi kendimize karşı objektif olabilmek çok önemli.
26 Haziran sonrasında Yengeç burcuna ilerleyecek olan Jüpiter özellikle önümüzdeki bir yıl boyunca duygusal yönden kendimizi daha bağlı hissedebileceğimiz bir süreç getirmekte. Bu süreçten başta Yengeç, Akrep ve Balık yararlanacak, Boğa’lar için destek, Başak’lar ve Oğlak’lar açısından da ilişkilerden yana olumlu koşullar oluşuyor.”

“Haftada sadece iki görüşme yapıyorum”

Bu işin etik kuralları neler?

Tıpta nasıl hastaya zarar vermemek esassa, astrolojide de size danışan insanı korkutmamak esastır. “Sen şöylesin, böylesin, dayına şu olacak, annene bu olacak” diye atıp tutmamak gerekiyor. İnsanların bilgilerini gizli tutmak çok önemli. Bir de danışanların üzerinde kontrol sağlamamak gerekiyor. Bağımlı hale gelebiliyorlar çünkü. Daha görüşmeden çıkmadan “Bir daha ne
zaman gelelim?” diyorlar.

Bugün sizden bir görüşme talep etsek 2014 martına gün veriyorsunuz öyle mi?

Evet çünkü haftada sadece iki görüşme yapıyorum. Ama görüşmelerim 2.5-3 saat sürüyor. Gazete yazılarından ve yüksek lisanstan
ancak bu kadar vakit kalıyor.

Gelirken bir hazırlık yapmak gerekiyor mu?

Doğum günü ve saati bilinmeli. Doğum saatini üç saatlik bir aralık içinde bakabiliyoruz ama doğum günü mutlaka bilinmeli.

“Biraz mesafeli biriyim herhalde”

Kadınlar mı daha çok geliyor, erkekler mi?

Yüzde 80 kadın, yüzde 20 erkek. Erkekler astrolojinin ciddi görünümlerine zarar verebileceğinden endişe ediyorlar. Astroloji feminen bir uğraş gibi algılanıyor. Ama bu demek değil ki erkeklerin ilgisi az. Erkekler sadece ilgilerini daha kontrollü tutuyorlar.

“Kendi haritamı yorumlayamıyorum”

Sizi tanıyan herkes kendisiyle ilgili bir yorum yapmanızı bekliyordur...

Bekliyorlar ama ben de çok yoruluyorum. Konuyu mümkün olduğunca oraya getirmemeye çalışıyorum. Doktor bulunca “Benim de şuramda bir ağrı var” demek gibi bu... Okurlarım yanlış anlamasınlar ama “Siz Hakan Kırkoğlu musunuz?” diye yanıma geldiklerinde içimde bazen ters bir rüzgar esiyor. Biraz mesafeli bir adamım herhalde.

Siz hep dersiniz ki “İyi astrolog kendini iyi tanıyan astrologtur”... Siz nasıl birisiniz?

Fazla enerjik biriyim. Araştırmacı bir tarafım var. Sezgilerim hep ön plandadır. Biraz da çocuksu biriyim herhalde... Olağanüstü şeylerin olabileceğine inanan saflıkta biriyim.

Kendi haritanıza ne sıklıkla bakıyorsunuz?

Arada bakıyorum ama pek yorumlayamıyorum. İnsanın kendine ait bir körlüğü oluyor. Yıllar sonra “Aa bak bunu görememişim” diyorum. İngiltere’de bir astroloğum var. Onunla iki-üç yılda bir görüşüyorum.