Pazar Atakoğlu'nun Blues Alley siftahı

Atakoğlu'nun Blues Alley siftahı

23.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Fahir Atakoğlu, ABD'de giderek daha fazla ses getiren "If" albümünü, dünyanın en önemli müzisyenlerinin çaldığı Blues Alley caz kulübünde mükemmel bir performansla sahneye taşıdı geçen hafta...

Atakoğlunun Blues Alley siftahı

ABD'nin en "gerçek" caz kulüplerinden Blues Alley'de, Atakoğlu'nun, Hernandez'in ve geçen yıl çıkardıkları "If" albümünün üçüncü elebaşısı Anthony Jackson'ın sahneye gelmesini bekliyoruz. Tülin, heyecan ve gurur içinde kıpır kıpır; "Horacio'yu ilk gördüğümdeki tepkim, 'Fahir, bu adam tıpkı sana benziyor' olmuştu" diye anlatıyor. Gülüyorum, çünkü kulübe saatler öncesinden gelip üçlünün provasını dinlemeye başladığımda, yanımdaki arkadaşa mırıldanmıştım: "Fahir ile Horacio kardeş olabilirlermiş hani..." Ama ben bu benzerliğin kaş-göz-eda çağrıştırmasından fazla bir şey olduğunu sonradan kavradım. Atakoğlu, Hernandez ve Jackson'la uzun uzun söyleştikten ve üçlünün Blues Alley'deki mükemmel siftahına tanık olduktan sonra artık biliyorum ki, tam bir doku uyuşması hali bu. Hatta bırakın Hernandez'i; Blues Alley'de, Atakoğlu'nun bir tür devr-i revan gibi akan Anadolu'sunu dinlerken, gözlerini benim gibi Jackson'ın yüzünden, parmaklarından ayırmayıp da bir süre sonra bu geniş, yumuşak, kimselere benzemez basçının bile hık deyip Atakoğlu'nun burnundan düştüğüne kanaat getirmeyen varsa şaşarım. Fahir Atakoğlu'nun eşi Tülin Atakoğlu, tiyatroculuğundan kaynaklanan ve galiba ilk başta onu bu mesleğe taşımış olan bir çabuklukla kavrayıveriyor insan halini. Horacio "El Negro" Hernandez'le ilgili gözleminde de bence böyle bir kavrayış gizli. Fahir Atakoğlu'nu tanıtmaya ne hacet. "If"i hâlâ alıp dinlemediyseniz de, durmayın. Zaten parçaları tek tek bilmeseniz bile, Atakoğlu'nun albüme taşıdığı renkleri, dinamiği tanıyorsunuz."If"in diğer aslarını şipşak anlatmak gerekirse, 43 yaşındaki, Havana doğumlu Horacio Hernandez'in, McCoy Tyner'dan Carlos Santana'ya birçok efsaneye eşlik etmiş, Grammy ödüllü bir davul dehası olduğunu söyleyebilirim. 54 yaşındaki New Yorklu basçı Anthony Jackson ise Roberta Flack, Chick Corea, Al Di Meola, John Scofield, Dave Grusin gibi devlerle çalmış ama kendi deyimiyle "Hâlâ ve daima, her etkiye açık bir müzik öğrencisi."Esasen "If"in başarısı da, Atakoğlu'nun müzikal fikirlerinin Hernandez ve Jackson'ınkilerle etkileşiminde. Atakoğlu ile, Washington yakınındaki evinin bahçesinde sohbet ederken "Hernandez, Jackson kalibresindeki müzisyenlerin benim müziğimi çalması önemli" diyor, "İstediğim, benim asıl çıkış yerim olan melodiyi öyle bir çalsınlar ki kendilerinin yapsınlar." Müzikal beslenme de bu zaten; Atakoğlu biraz da bu nedenle, artık doğaçlamaya daha fazla yer açıyor. Aynı konuyu daha önce kendilerine sorduğumda Jackson "Fahir bu konuda rahat, bize doğaçlama alanı bırakıyor" demiş; Hernandez ise, üçlüdeki deneyimini, "Müziği çalmanın ötesine geçip, müzikle birlikte çalmak" diye tanımlamıştı. "Müzikle birlikte çalabilmek" Blues Alley 'e laf olsun diye "gerçek" demedim. New York'un iki ünlü kulübünden Village Vanguard'ı Blue Note'a bir çırpıda tercih edenler; burnu havadalığı cazla bağdaştıramayanlar; görülmek, duyulmak değil görmek, dinlemek derdindekiler meramımı anlar. "Dili olsa da konuşsa" dedirten o tuğla duvarın önünde çalmış onca sihirbazdan biri olan Dizzy Gillespie'nin "Now THIS is a jazz club" (İşte caz kulübü BUDUR!) diye övdüğü Blues Alley'nin sahnesine çıkmak her müzisyen için önemli bir ilk. 17 yıldır ABD'de yaşayan Atakoğlu da, "idollerini" dinlediği bu kulüpte çalmanın heyecanını duyuyor: "Soyunma odasındaki masaya oturdum. Masa aynı masa; Duke Ellington da, Chick Corea da oturmuş."Üstelik Atakoğlu, ne zamandır bir "Blues Alley uktesi" de taşırmış içinde. 1990'ların başında, henüz "tanıtmaya ne hacet" konumuna tam erişmemiş, albüm çıkarmamış bir müzisyenken, bir akşam Blues Alley'de, ünlü piyanist George Duke'u hayranlıkla dinlemiş. Duke, bir aşamada, "Hani çalan varsa gelsin" diye bir tür "Hodri sahne" çekmiş salondakilere. "Kalkmadım, kalkamadım," diyor Atakoğlu, "Nasıl içimde kaldı bilsen. Ama bak, burada çalmak da varmış."Blues Alley siftahının, Atakoğlu'na yeni kulvarlar açacağına inanıyorum. Zaten "If" bir süredir, ABD'nin en keskin caz merceklerine takılıyor. "All About Jazz" sitesinde Dan McClenaghan, Atakoğlu'nun "If"te, Theolonious Monk'tan Bud Powell'a, Bill Evans'tan McCoy Tyner'a uzanan bir çizgide mantıklı ve gerçeküstü, kırılgan ve kudretli olabildiğini yazdı. Önemli caz dergisi "Jazziz" nisan sayısının "Beğendiklerimiz" bölümünde, "yüksek enerjili ve derinlemesine lirik" dediği albüme, "Gerçek anlamda küresel caz" tanımını yakıştırdı. İçindeki George Duke uktesi Bu tanım önemli, zira yerelliği aşıp dünyalı olabilmeyi içinde barındırıyor. Atakoğlu'nun da sözünü sakınmadığı konulardan biri bu. Hem yaptığı müziği, "14/8 bizim genimizde var; 9/8'liği çalamayacak Türk yoktur" diyerek Anadolu'da yıllar yılı bu değerlerle vurulan usüllere, ritmlere bağlıyor; hem de biliyor ki, "Adın soyadın Türk, bayrağın Türk diye, ille Türk müziği yapacaksın demek saçmalık." "Önce dünya vatandaşı olduğunu kabul et" diyor Atakoğlu, "Memleketin sende bıraktığı iz zaten ortada... Türklüğü kimsenin gözüne sokmanın anlamı yok." Bunları söylerken aklındaki bin bir vahim örneğin bazılarını paylaşıyor benle, ama şimdi sırası değil; sadece Atakoğlu'nun, mesela Eurovision denince bizde birilerinin hemen aklına gelen "Türk motifi" lafından haz etmediğini bilmeniz yeter.Ha, bir de, sırtlarına Blues Alley rüzgarını alan Atakoğlu, Hernandez ve Jackson'ın 6 Mayıs'ta Ankara'da, 9 Mayıs'ta İstanbul'da, 10 Mayısta İzmir'de, haziran sonunda da Bodrum'da çalacağını bilin. "Önce dünya vatandaşı ol"