09.05.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Banu Şen banu.sen@dogangazetecilik.com.tr
Koyu renk Alfa Romeo, Alsancak’ın geceyarısı çoğunlukla travestilere kalan sokaklarından birinden usulca döndü. O gece evden çıkmadan önce erkek arkadaşıyla buluşacağını söyleyen Azra, tek başınaydı. Kendisiyle aynı kaderi paylaşan arkadaşlarına çıkmadan önce nasıl göründüğünü sordu: “Bebek gibisin, çok güzel oldun” yanıtını aldı.
Onlar çoğunlukla tek başına “işe çıkmaz” ya da tek başına çok dolaşmazdı. Gecenin sesssizliği, karanlığı dışında, nefret cinayetine ya da gasp cinayetine kurban gitmekten korkarlardı. Bu yüzden de onların aleminde herkes birbirini korurdu. Ama o gece Azra’nın arkadaşlarının içi rahattı. “Nasıl olsa erkek arkadaşıyla buluşacak” diye düşünüp gece boyunca kontrol etmediler birbirlerini.
Kemeraltı’na çıkan sokaklardan birinde başından vurulmuştu
Fevzipaşa Bulvarı’nda, bölgede devriye gezen polis ekipleri, yol kenarındaki boşlukta bulunan koyu renk otomobili incelediklerinde sürücü koltuğunda oturan kişinin önce uyukladığını tahmin etti. 35 HZL 46 plakalı otomobilin kapısını açan polisler, sürücü koltuğunda oturan Mustafa Has’ın, yani yazının başından beri Azra diye andığımız travestinin başından vurularak öldüğünü belirledi. Gece yarısı bir koşuşturmadır başladı. Olay sonrası bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Arabanın çevresinde yapılan aramada, 7.65 milimetre çapında boş kovanlar bulundu.
Ve sabah 05.30’da Azra ile ilgili o kötü haber duyulmuştu artık. Cansız bedeni, İzmir’in meşhur tarihi çarşısı Kemeraltı’na çıkan ıssız caddelerden birinde bulunmuştu. Olayı duyarak olay yerine gelen arkadaşlarıyla polis arasında arbede de çıktı. Azra’nın travesti arkadaşları yanına gidip onu görmek istedi, polis engel oldu. Gecenin karanlığında haykırışları yankılandı... Kendilerini caddenin ortasında yerlere attılar, bağırdılar, ağladılar...
İlk iki cinayette olduğu gibi 7.65’lik mermi kovanları
Gündem hızla değişiyor; kimileri için hatırlatma, kimileri için bilgilendirme amacıyla bu cinayetin öncesini de kısaca anlatalım. Azra geçen hafta İzmir’de art arda meydana gelen seri cinayetlerin üçüncü ve son kurbanıydı... İlk cinayet 24 Nisan Cumartesi’yi pazara bağlayan gece saat 00.30 sıralarında, Balçova Çağdaş Caddesi 9 numara önünde meydana geldi. Bir bankada memur olarak çalışan Esra Yaşar (27), başından vurularak öldürüldü.
Bir gece sonra, ilk olay yerine yaklaşık 200 metre mesafedeki Tayfun Sokak’ta üniversite öğrencisi Ayşe Selen Ayla (22), 22.40 sıralarında, bir alışveriş merkezinden dönerken arkasından yaklaşan kimliği belirsiz bir kişi tarafından başından vuruldu. Zanlı olay yerinden kaçarak uzaklaştı.
İkinci cinayetle birlikte İzmir’de “seri katil” alarmı verildi. Cinayetlerin ikisi de benzerlik taşıyordu. Katil arkadan yaklaşmış, kurbanlarının başına tek el ateş edip, çantaların ve cep telefonlarını alıp koşarak kaçmıştı. Olay yerinde yapılan incelemelerde hep 7.65 çapında boş mermi kovanı bulunmuştu.
İşte o 7.65’lik boş kovanlar, 26 Nisan Pazartesi’yi 27’sine bağlayan gecenin sabahında vurulan Azra’nın çevresinde de vardı. O da sağ kulağından, yani diğer kurbanlar gibi kafasından vurulmuş, onun da çantası ve telefonu alınmıştı. Azra öldürüldükten bir gün sonra yakalanan zanlı Hamdi Ayri’ye Azra’nın telefonunu Çankaya’da bir telefoncuya satarken ulaşıldı. Zanlı Hamdi Ayri, Azra’yı öldürdükten sonra olay yerinden kaçarken cadde üzerindeki kameralara da yakalanmış, cep telefonunu satarken de izine ulaşılmıştı. Azra bir anlamda, Bodrum’a giden katil zanlısının başkalarını öldürmeden yakalanmasını sağlamıştı.
Diğer kurbanlar uzun uzun anlatıldı, Azra gizli kaldı
Hemen hemen her cinayette olduğu gibi kurbanların hikayeleri de çok konuşuldu, yazıldı. Azra takma adı ve kadın görüntüsünün ardında kalan onun ise hayatı, sanki hiç yaşanmamış gibi gizli kaldı.
Ölümünün ardından Azra ile ilgili birkaç bilgi veren ev arkadaşları Deniz ve Başak, hem “AIDS’li çıktı” haberlerine kızdıkları hem de haberlere üzülen ailesini yıpratmamak için artık konuşmak istemiyorlar. Azra’nın hikayesini bilen birkaç arkadaşı ise isimlerini ve yüzlerini gizleyip anlatıyorlar..
.
Yıldız Tilbe dinlerdi, tamir işinde becerikliydi
Hayatının çeşitli bölümlerine geçmeden, Azra ile ilgili birkaç kişisel not: Azra Yıldız Tilbe’nin bütün şarkılarını severdi. Kimi zaman mırıldanır, gözleri dolardı. Çok güzel yemek yapardı, hemen hemen bütün yemekleri pişirirdi... Koyu Fenerbahçeliydi... Evcimen ve eli çok becerikli olarak biliniyor. Evde ya da üye olduğu Siyah Pembe Üçgen Derneği’nde bir şey bozulsa, arkadaşları “Azra’ya söyleyin tamir eder” diye takılırdı.
Azra öldürülünce, pembe nüfus cüzdanı almak ve adını değiştirmek için İzmir 8.
Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtığı da ortaya çıkmıştı. Avukat Elif Ceylan Özsoy mahkemeye verdiği dava dilekçesinde müvekkilinin kendini kadın olarak hissettiğini ve bu nedenle Mustafa olan isminin
“Azra” olarak değiştirilmesini ve pembe nüfus cüzdanı verilmesini istemişti. İlk duruşma iki tanık bulunması talebiyle karara bağlanmamış ve mayıs ayına ertelenmişti. Ölümünün ardından bu dava da düştü. Şimdi onun Buca’daki mezarında Mustafa Has yazılı...
Üye olduğu dernek için verilen “kapatılmasın” kararını göremedi
Azra ismini değiştirmek, pembe nüfus cüzdanına sahip olmak, gece hayatı yerine sıradan biri gibi çalışmak ve haklarını almak isteyen biriydi... Eşcinsellerin İzmir’de kurduğu Siyah Pembe Üçgen Derneği’nin de ilk üyelerinden biriydi. Dernekten onu tanıyan üyeler sessiz, kendi halinde ve bilinçli biri olarak anlattı Azra’yı. Derneğe gidip yayınları takip eder, okur, sorular sorardı, sorgulardı. Ev arkadaşı sayesinde haberi olduğu derneğe sokaklarda transeksüellere karşı baskılar artmaya başlayınca şubat ayında üye oldu. Haklarını öğrenip savunmak için... Cinsiyetini değiştirmeden ismini değiştirebileceğini de dernek sayesinde öğrendi. Martta avukatı Elif Ceylan Özsoy aracılığı ile dava açtı.
Azra hayatını kaybettikten hemen sonra derneğin kapatma davası vardı. Azra ise kapatılmamasını istedikleri ve çoğu zaman protestolara katıldığı derneğin kapanmadığını göremedi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye’de kurulan beşinci lezbiyen, gay, biseksüel, travesti, transseksüel derneği olan Siyah Pembe Üçgen Derneği hakkında kapatılması istemiyle dava açmış, derneğin “genel ahlaka ve Türk aile yapısına aykırı” olduğu iddia edilmişti. Azra toprağa verildikten sonra görülen davanın ikinci duruşmasında karar çıktı. Mahkeme heyeti bu kişilerin de dernek kurma özgürlüğüne sahip olduğunu belirtip kapatılma isteğini reddetti.
Neden Azra adını seçti?
Neden Azra olduğuna gelince... İsmini vermek istemeyen bir arkadaşı o günleri şu sözlerle anlatıyor: “Bu alemin eskilerinden biri ‘İsmin Azra olsun’ demiş. Anlamı da güzeldi. Beş anlamı varmış: El değmemiş bakire kız, delinmemiş inci, ayak basılmamış kum, Medine’nin diğer bir adı, Hz. Meryem’e verilen ad.”