Pazar Balığın dublörünü yedik

Balığın dublörünü yedik

28.10.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tuzla'daki Balıkçı Mustafa'da masaya oturduğumuzda nefis bir ızgara deniz çipurası yiyeceğiz diye düşünüyorduk. Lokantadan yüklü bir hesap ödeyip çıkarken, seçtiğimiz çipura hâlâ tezgahta yatıyordu

Balığın dublörünü yedik

vmilorster@gmail.com Bu tip yerleri bulabilmek için kulağımı ve gözümü dört açıyorum. Tanıdık ya da tanımadıklardan gelen tavsiyeleri hemen bir köşeye not ediyorum. Yeni açılan ve "in" yerlerden çok (onlara gidecek olsam bile biraz oturmalarını ve ilk heyecan ve propaganda döneminin geçmesini beklemeyi yeğlerim) mahalle sakinlerinin bildiği, kendi reklamını yapmaya ya gereği ya da maddi gücü olmayan lokantaları denemeyi tercih ediyorum.Tanıdığım ve damak zevkini takdir ettiğim biri, Burgazadalı Çetin abi Tuzla'da enfes bir balıkçı olduğunu söyleyince yapılacak tek şey vardı tabii. Yanıma o taraflardan çok uzak olmayan bir yerlerde oturan ve deniz mahsulleri tutkunu 40 yıllık arkadaşım Taci baba ve eşini alıp şöyle bir "teftişe" çıkmak. Çetin abinin bahsettiği enderi bulunmayan "çoban salata" ve taze balıkları, rakı eşliğinde, aceleye getirmeden, zevkini çıkara çıkara mideye indirmek (ramazının hemen öncesindeydi bu gece) ve sonra da duyduğum keyfi okuyucuya iletmeye çalışmak. Bu lokanta eleştirisi işini yaparken en zevk aldığım durum nedir tahmin edebiliyor musunuz? Okuyuculara onların duymamış olabileceği, lezzet açısından mükemmel, kişiliği olan, başka lokantaları taklit etmeyen, servisi samimi, fiyatı makul yerler bulup tavsiye etmek. Hele hele bazı okuyucularım bu tavsiyelere uyup gittikleri yerden memnun kalırlarsa ve bana bunu bir mesajla bildirme inceliğini gösterirlerse çocuklar gibi seviniyorum. Maalesef beklentilerle gerçek bazen zıt oluyor. Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer derler. Biz de o gün seçtiğim balığı değil, lokantanın bize uygun gördüğü balığı yedik. Afiyetle değil ama. Nasıl mı? Lokantaya girer girmez, balıkçıların çoğunda olduğu gibi balığınızı seçebiliyorsunuz. Benim ilgimi çok taze görünen ve ender bulunur bir eşkina ya da kaya levreği çekti. Ancak lokanta buğulama yapmak istemedi bu buğulaması enfes olacak balığı. Deniz çipurası ve karagöz de çok iyi görünüyordu. Bize balıkları gösteren lokantanın sorumlusu "Çipura çok taze" dedi, onda karar kıldık.Önce küçük karides ve meşhur çoban salatalarından ısmarladık. Küçük karidesler hem söğüş hem de pul biber ve tereyağı ile hazırlanan versiyonları ile önümüze geldi. İkisi de iyiydi. Buna karşılık çoban salatası İstanbul'un her yerinde bulunan lezzetsiz domateslerle hazırlanmıştı. Halbuki eylül başı tarla domatesinin bulunduğu ve çok lezzetli olduğu bir zamandır. Belli ki çarşıdan alınmış, lezzetsiz sera domatesi kullanılmıştı.Bu kadar kusur olur, nefis ızgara deniz çipurası yiyeceğiz diye bu durumu önemsemedik. Önümüze 1,5 kiloluk, ustaca ızgara edilmiş gibi gözüken çipura gelince de hepimiz gülümsedik tabii ki.Bundan sonrası biraz komedi. İlk lokmayı ben aldım. Tatsız. Belli ki dondurulmuş önceden. Yavan. Yetiştirme gibi. Acaba ben mi yanılıyorum diye Taci ve Ayşe'nin surat ifadelerini okumaya çalıştım. Taci ve Ayşe de birer lokma alıp bana baktılar. Meğer onlar da "Bu işte bir yanlışlık var, acaba Vedat ne düşünüyor?" diye düşünüyorlarmış. Bazen hayatta öyle durumlar oluyor ki, tek bir söz sarf etmeden herkes herkesin ne düşündüğünü ve herkesin hemfikir olduğunu anlıyor. Nihayet perdeyi ben açtım: "Taci, gel şu tezgaha gidip, seçtiğimiz balığın orada durup durmadığına bakalım." Komedi filmi gibi O da ne? Seçtiğimiz taptaze balık tezgahta hâlâ. Meğer mostralıkmış. Aklıma çocukluğumda babaannemin verdiği bir öğüt geliyor: "Oğlum, dikkat et manavlara. Tezgaha meyvenin olgununu dizip sana fark ettirmeden çürük şeylerle doldururlar çantanı!"Hemen itiraz ediyoruz tabii. Bizim seçtiğimiz balığı getirmediklerini inkar etmiyor, öte yandan bin bir dereden su getiriyorlar. Hepsi aynıymış falan... Mustafa beyle konuşmak istiyoruz. Gelmiyor. İçeride televizyon seyrediyormuş.Bu balık yerine mezgit ve istavrit tava yiyoruz. Özellikle mezgit iyi. Fakat asıl dikkati çeken roka salatası ve yanındaki domatesler. Bu domatesler enfes. İçeri girip soruyorum. Evet, çoban salatasında kullanılan başka domatesmiş. Roka ile gelen gerçek bahçe domatesi. "Peki bunu niye çoban salatasında kullanmadınız?" diye soruyorum. Cevap şaşırtıcı: "Çoban salatasında olgun domates sulu olduğu için müşteri beğenmiyor!" Hep müşteridir kabahatli olan zaten. Herhalde aynı müşteri taze deniz çipurasını da beğenmez. O yüzden lokanta mostralık iki deniz çipurası sergileyip, bunlardan birini seçseniz bile, ne isterse onu pişirmekte yerden göğe haklıdır. Ayrıca mutlak ki lokantacılar kimin balıktan anlayıp kimin önüne ne gelirse ses çıkarmadan yiyip memnun kalacağını adamın yüzüne bakar bakmaz anlamaktadır. Mutlak ki hem Taci hem de benim yüzüme bakan "saftirik" olduğumuzu anlar.Lokantadan çıkarken aklımda özellikle genç garsonumuz Mustafa kalıyor. Diğer daha kıdemli garsonların servis açıklarını kapatıyor. Çalışkan, açık sözlü, dürüst. Helal olsun.Bir de hesap kalıyor aklımda. Adam başı 70 YTL. Eh ne de olsa deniz çipurası pahalı! Tel: (0216) 395 23 99 Kabahat müşterinin! DEĞERLENDİRME: * * Değerlendirme yapılırken, sadece ve sadece yemeğin kalitesi notlanıyor. Mekanlar bir ile beş yıldız arası değerlendiriliyor. * Kötü** Vasat*** İyi**** Çok iyi***** Türünün en iyisi YILDIZLAR